Zaman zaman vaka sayıları aşağı yönlü bir seyir izlese de kurallara uyulmaması, pozitif vaka ya da ağır hasta sayılarının azalmasının hastalığın gücünü kaybettiği yönünde yorumlanması sonucu ortaya çıkan rehavet, pozitif vaka sayılarında hızla artış sağlıyor. Mart-Haziran ayları arasında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de toplumsal yaşam ile ilgili sıkı tedbirler alındı. Bu tedbirlerin vaka sayılarının azalmasına olumlu yansıması sonrasında normalleşme süreci başladı. Normalleşirken pozitif vaka sayılarında sınırlı bir artış yaşanacaktı. Eğer kurallara riayet etseydik.
Normalleşme süreci ilerlerken pandeminin ilk dönemlerinde öğrendiğimiz ve alışkanlık haline getirdiğimiz kişisel koruyucu önlemlere toplumumuzun tüm bireylerinin hassasiyetle uymasını bekliyorduk. Çünkü insanların toplu olarak bulunduğu ortamlarda bir kişinin bile maske takmaması hastalığın yayılması için bir riskti. Maske takmayan kişi pozitifse sonuçlarını hayal etmeyi sizlere bırakıyorum.
Beklentimiz herkesin kurallara uymasıydı ancak olmadı. Pandemi sürecinde evde kalmak, sosyal hayatın sınırlanması insanların ruhsal sorunlar yaşamasına, stres düzeylerinin artmasına beraberinde de fiziksel problemlerinin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu durum normal hayata kontrolsüz, koruyucu önlemlere dikkat etmeksizin hızlı bir giriş yapılmasına neden oldu. Önce burunu içine almadan maske takılmasına, sonra maskenin sadece çenede durmasına daha sonrada kişisel aksesuar olarak kol ya da bilekte taşınmasına yol açtı.
Ramazan bayramını kısıtlamalar nedeniyle bayram havasında geçirememiştik. Kurban bayramı için kurallara uyulması şartıyla bayram havasında geçirilebilmesi, ilk dönemlerde uzun süre evde kalma, pandeminin yol açtığı psikolojik travmalardan bir nebze olsun uzaklaşılabilmesi için Sağlık bakanlığımız ve bilim kurullarının önerileriyle kısıtlama getirilmedi. Ama tatil beldelerinde gördüğümüz manzaralar ve bayramda yaşanan şehirlerarası seyahat yoğunluğunun getirdiği sonuçları her akşam açıklanan pozitif ve ağır hasta sayıları ile görmüş olduk.
Sağlık çalışanları olarak kimsenin tatil yapmasına, sosyal hayatını devam ettirmesine itirazımız yok. Ancak bunu yaparken tüm kişisel koruyucu önlemleri almaları ve kurallara uymaları gerektiğini unutmamalarıdır. Aslında kurallar çok basit; maske, mesafe, temizlik…
Salgın hastalıkla mücadelenin sadece tespit edilen hastaların tedavi edilmesiyle kazanılması mümkün değil. Aslında en önemlisi hastalığın bulaşması ve yayılmasının önlenmesidir. Burada da toplumumuzun yediden yetmişe tüm bireylerine çok önemli bir görev düşmektedir. Bir daha büyük harflerle tekrar edelim MASKE, MESAFE, TEMİZLİK.
Sağlık çalışanları olarak bizler tüm gücümüzle hem filyasyon ekipleri ile sahada, hem de hastanede acil servis, yataklı servisler ve yoğun bakımlarda çalışıyoruz. Covid-19 hastalarının tedavisinin yanında farklı sağlık problemleriyle (kazalar, zehirlenmeler, nörolojik hastalıklar, dahili ve cerrahi tüm hastalıklar….) başvuran hastalarımızın tetkik ve tedavilerini yapıyoruz.
Sonbahar ve kış ayları yaklaşırken okulların açılabileceğini, mevsimsel gribal hastalık sezonunun başlayacağını göz önüne aldığımızda kronik hastalığı olan veya riskli gruptaki herkesin gerekli aşıları (grip aşısı, zatüre aşısı..) yaptırmasını hatırlatmakta fayda var. Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanan ve Sağlık Bakanlığımızın uygun gördüğü etkili bir Covid-19 aşısının ülkemizde uygulanmaya başlayacağı günler uzakta değil. O günler gelene kadar üzerimize düşeni eksiksiz yapmamız gerekiyor. Covid-19 pandemisiyle mücadelenin basit kurallarına herkes uymadığı takdirde hep birlikte sonuçlarına katlanmak durumunda kalacağız.
Son söz; Covid -19 pandemisinin en kısa sürede hayatımızdan çıkması dileğiyle. Unutmayalım birimiz için değil hepimiz için Maske, Mesafe, Temizlik.
Sağlıcakla kalın.