Sebahattin NAS

Sebahattin NAS

7 Yazı

PROBLEM: ALGILAMA-TEŞHİŞ-ÇÖZÜM

İnsan doğduğu günden itibaren farkında olduğu veya olmadığı pekçok tavırla, durumla, olayla karşılaşır. Karşılaştığı ve kendi durumunu hemen veya uzun vadede etkileyecek bütün halleri çözmek için çaba gösterir. Çözemedikleri problem olarak hayatını etkilemeye başlar ve bunlardan kurtulmak için çözüm arayışlarına girer. Hayatı problem olarak etkileyen tüm hallerin öncelikle birey tarafından algılanması gerekir. Algılanmayan, farkındalık oluşturmayan haller bireyi rahatsız etmez. Dolayısıyla bunlar kişi için problem niteliği kazanamazlar. Kişi her an problemlerle karşılaşabilir. Bazen geçmişinden getirdiği problemlerine yeni problemler ekler. Problemi tek yönlü olabileceği gibi çok yönlüde olabilir, hatta problemi kendisini aşarak bireyin tek başına çözmesi mümkün olmayan hale de gelebilir. Aynı şeyleri doğa, kurum, organizasyonlar içinde söylemek mümkündür. İnsanın akli ile hükmetme yeteneği çok güçlü bir avantaj olsa da bazen karşılaştıklarını yönlendirirken problemlerde doğurabilir.

Türk Dil Kurumu problemi a. Teoremler veya kurallar yardımıyla çözülmesi istenen soru, b. sorun ve davranışları normal olmayan ve c. özel olarak eğitilmesi gereken (kimse)" olarak tanımlamaktadır. Problem için çok farklı tanımlar yapılmakta olup tanımlarda probleme bakış açısı, problemin konusu, çözüm yöntemleri gibi konuyu inceleyen kişilerin/incelenen konulara bakış açılarını yansıtan tanımlar görmekteyiz. Problemi genel bir ifadeyle "günlük hayatımızda karşılaştığımız, bireyi/kurumu/organizasyonu çeşitli açılardan rahatsız eden ve bu nedenle çözüm üretilmesi için çalışılan, çözümü için bilgi, mantık, dikkat ve deneyim isteyen durumlar olarak ifade etmek mümkündür.



İnsan hayatının her evresinde çeşitli zorluklar, problemlerle karşılaşır. Bunların bir kısmı günlük hayatımızda anlık karşılaştığımız ve anlık çözülmesi gereken problemler olduğu gibi çok uzun zamanı kapsayan, çözülmesi içinde çok uzun süreçlere ihtiyaç gösterebilen türlerden olabilmektedir. Problemler bizzat kişi menşeli olabildiği gibi kişiyle hiçbir bağlantısı olmaksızın da ortaya çıkabilmekte, kişinin hayatını hafif veya yüksek şiddette etkileyerek bazen yaşamını içinden çıkılamaz hale getirebilmektedir. Problemler fiziksel olabildiği gibi kişinin ve çevresinin sosyal, kültürel ve psikolojik durumlarından da kaynaklanabilmektedir. İnsan doğasında bulunan duyguları da problemlerine kaynaklık edebilmektedir. Hatta duygular yaşamın bütün sürecinde bizimle olduğu gibi problemlerimizde de bize eşlik edebilmekte, problemlerimizin şiddetini artırıp azaltabilmektedir.



İnsanın pozitif duygu, düşüncelere sahip olması problemlerinin çeşidini ve şiddetini azaltırken duygu düşüncelerinin olumsuzluğu problemlerin çeşit ve şiddetinde artışa neden olabilmektedir. Bireysel, bulunduğu ortamda kurumsal ve yaşadığı ortamın durumuna göre toplumsal olarak kişinin problemleri çeşitlenebilmekte ve şiddeti artabilmektedir. Bir halin, durumun, konum veya olayın problem olarak değerlendirilmesi için bireyin bu durumdan rahatsız olması ve kendini rahatsız eden olgulardan kurtulmak istemesi gereklidir. Bu nedenle de kişinin kendinde olumsuzluk oluşturan problemi algılaması gerekir. Kişi problemi algılayamazsa yok sayar ve kendini olumsuz etkileyen olgunun ortadan kaldırılması için çaba göstermez. Buna bağlı olarak kişi belki de ömrü boyunca kendini rahatsız eden şeyle yaşamak zorunda kalır. Buna bağlı olarak hayat kalitesi ve verimi düşük bir şekilde hayatını sürdürür. Bu nedenle algılama/farkındalık hayatımızda sanılandan çok daha fazla yer kaplayan, hayatımızı yönlendirmemize katkı sunan en önemli yetkinliğimizdir. Bu konuda sadece bireylerin değil, bireyler üzerinde tasarruf kullanan kişilerin, özellikle yönetici, lider konumlarına taşınmış bireylerin algılamaları/farkındalıkları çok daha da önemlidir. Çağdaş dünyanın siyasal, sosyal, kültürel, teknolojik, bilimsel ve üretim tarz ve miktarlarını da dikkate aldığımızda bireysel ve toplumsal farkındalık çok daha önemli hale gelmektedir.



Günümüzde yönetenlerin problem oluşturan hususları algılayamama gibi bir lüksleri bulunmamaktadır. Ancak çoğu yöneticinin problem oluşturabilecek olguları algılama gereğinin bile farkında olmadığı, günlük yaşayarak, bireyi, toplumu ve kurumları yönlendirip başarıya götüreceğini sanmaları büyük bir yanılgıdır. Lider nitelikli yöneticiler algılama, teşhis ve çözüm yolları konusunda yetenekli olup; bireylerin, kurumun ve toplumun sorunlarını minimize ederek doğru yönde ilerlemelerine rehberlik edebilmektedirler.

Toplum içerisinde her konuma uygun lider bulmak her zaman mümkün olamamakta veya yetkilendirilenler bu niteliklerden uzak durumdadırlar. Yetkilendirilenlerin niteliğine göre de problemler azalmakta, tamamen sonlandırılmakta veya bireyden başlayarak kademe kademe kurum/toplumun her kesiminde artmaktadır.  Problemler ve problemlerin kaynağı bireysel olabildiği gibi kurumsal ve toplumsalda olabilmektedir. Kurumsal problemlerin çözümü toplumsal ve bireysel problemleri de minimize edebilir niteliktedir. Her alandaki kurum, birey ve toplum için önemli olsa da özellikle eğitim kurumları bu açıdan çok daha fazla önem arz etmektedir. Çünkü bu kurumlar sadece yaşanan anı değil geleceği de etkileyen ve şekillendiren kurumlardır. Üst düzey eğitim öğretim faaliyetinin yapıldığı, çağdaş ve teknolojik bilginin üretildiği ve bu bilginin topluma kazandırıldığı üniversiteler, toplumu derinden etkilemektedir. Bu nedenle hitap ettiği kitlelerin, paydaşlarının ve çalışanlarının problemlerine çok daha yakından ilgi göstermelidir. Tüm bu kesimlerde aidiyet duygusu oluşturmalı, sorumluluk ve güveni birlikte yönlendirebilmelidir. Doğal olarak tüm çalışanlarını kucaklamalı, herkese temel insan hakları, yasa, yönetmelik ve uygulamalar çerçevesinde eşit davranmalı, bireylerden en yüksek verimi almanın yollarını sağlamalıdır.



Tüm kurumlar gibi özelliklede üniversiteler/yöneticileri bu açıdan kendini sürekli değerlendirmelidir. Hata, eksik ve yanlışlarını düzeltme yoluna gitmelidir. Yoksa huzursuz bir çalışma ve eğitim ortamında üretimin ve amaçlarının gereğini yerine getiremeyecekleri gibi belli bir süreç sonunda kendilerini de huzursuz, başarısız bir ortam ve yükün içerisinde bulacaklardır. Üniversiteler tarihinin buna ilişkin sayısız örneklerle dolu olduğunu umarım kimse hatırlamak zorunda kalmaz.

Acı insani olgunlaştırır derler. Umarım kimse acıyla olgunlaşma gerçeğiyle yüz yüze kalmaz.
fixed-whatsapp-icon