Sebahattin NAS

Sebahattin NAS

7 Yazı

BİLMEK; GÜCÜNÜ - HADDİN İ - HAKKINI

Yaşadığımız ortamda etkileşim halinde olduğumuz maddi ve manevi birçok varlık ve değerle karşı karşıyayız. Bu varlık ve değerler içerisinde bizi en fazla etkileyen insan ve insana ait değerlerdir. İnsan kendine ait pek çok fiziksel ve zihinsel değerle donatılmıştır. Ayrıca insan ve yaratıcısı arasındaki algı/ilişki de insanı derinden etkileyen değerlerin başında gelmektedir. İnsan kendini etkileyen, hayatını şekillendiren, fiziksel ve duygusal dünyasını yönlendiren değerlerinin gücünü, etkisini bildiği ve bu değer ve gücünü uygun ortamlarda etkin kullandığında kendine, çevresine ve topluma çok daha faydalı olabilmektedir. Hatta bazen çevresini, bulunduğu toplumu ve çağı yönlendirebilmektedir.

İnsanın çevresiyle etkileşiminde çeşitli özellikleri sanki sınır değerlermiş gibi onu yönlendirir. Kendisi ve çevresine ilişkin ol(a)mazları belirler, bu sınırları aşanlar fiziksel olarak veya iç dünyalarında yaptırımlara uğrarlar. Sınırları aşanlarla ilişkilerimizi gözden geçirir, ilişkilerimizi sınırlandırır veya tamamen kesebiliriz. Kişi kendince olan bu yaptırımları uygulamazsa sosyal, kültürel, duygusal, maddi olarak kayba uğrayacağı, aşağılanacağı ve hatta toplumsal değerini ve statüsünü kaybedeceği kanaatine/hissine kapılır. Bunlar kendince bir davranış modeli içerisinde kişiye göre değişse de hayatımızı yönlendirmede bize yol gösterir.



Kişilerin başkalarının tutum ve davranışlarını, görüşlerini, amaçlarını, ihtiyaç ve değerlerini değiştirme veya kontrol etme arzuları bulunabilmektedir. Bu kişinin başkaları üzerindeki gücüdür. Kişinin güç kaynakları bilgisi, mesleği, toplumsal statüsü, mevkisi, ekonomik gücü ile orantılı olarak artmakta ve bu imkânları ölçüsünde bireyler güçlerini başkaları üzerinde kullanabilmektedirler. Bazı bireyler bu güçlere sahip olsa da bu gücü kullanmazken bazıları güç kullanımı konusunda çok isteklidirler. Hatta bunu bireylerin mutsuzluğu, toplumsal gerilimin artması yönünde de kullanabilmektedirler. Bazı bireyler sahip oldukları güç kaynaklarına dayanarak aşırı güç kullanabilmekte, karşı bireylerin doğrudan veya dolaylı davranış ve tutumlarını etkilemektedir. Hatta bazıları bunu o kadar çok doğal karşılamaktaki yanlış bir tutum, davranış içinde olduğunu bile algılayamamaktadır.



Bireylerin ilişkilerinde yetki ve sorumluluklarının bilincinde, diğer bireylerin haklarını zedelemeksizin hareket etmesi çok önemlidir. Bu anlamda haddini bilmek bireyler arası ilişkilerin sihirli davranışıdır.  Kişilerin yetki ve sorumluluk alanlarının ihlali güç çatışmalarının başlangıcını oluşturur. Toplumda herkesin sınırları çizilmiş olsa da özellikle son zamanlarda haddini bilmek noktasında oldukça yoğun bir değerler, yetki ve sınırlar çatışmasının olduğu görülmektedir. Bunun adı konulamasa, görmemezlikten gelinse de varlığı sosyal bir olgu olarak bireyleri derinden etkilemektedir.



Hukukun, adaletin gerektirdiği ve birine ayırdığı şey, kazanım, kazanç olarak ifade edilebilen hak hepimiz için her zaman geçerli bir kavramdır. Bireylerin hak, hukuk, adalet diye sembolize ettiği, kişinin sınırlarını belirleyen hak, toplumsal uzlaşının en önemli ayağını oluşturur. Hakkın en önemli ölçüsü olarak karşımızda hukuk ve adaleti görürüz. Dolayısıyla bir şeyin hakkımız olabilmesi için hukuka ve adalete uygun olması en temel koşul olarak karşımıza çıkmaktadır.



Güç, had ve hak bireyleri ve toplumu yönlendiren en önemli kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu üç kavram aslında bireyi ilgilendirse de yaşayan birer organizma olan toplumsal yapıların, kurumlarında güç, had ve hak kavramları ile yönlendirilmesi önemlidir. Kurumlar şüphesiz bu kavramları onların yetkilileri, yönetenleri hatta paydaşları ile hayata geçirirler. Dolayısıyla kurumlar üzerinde tasarruf kullanan yetkililerin, yöneticilerin bu kavramlarla olan ilişkileri, onları insan hakları, kanun, adalet, toplumsal katkı, eşitlik gibi temel prensipleri esas alarak hayata geçirmeleri halinde bütünüyle ilgili toplumun geleceği aydınlık olacaktır. Ya bu kavramlar es geçilirse… Ya da bu kavramlar yanlış algılanır veya yanlış anlaşılır ve bu yanlışlıklar üzerinden tüm toplumsal yapı yönlendirilmeye kalkılırsa…

Şüphesiz bu kavramların oturmadığı toplumlarda bulunmaktadır. Hatta bazı kurum ve yapıların bu esasları es geçtiği durumlarla da sıkça karşılaşılabilinmektedir. Kurumlara bir ömür hizmet etmiş, geleceğini, ikbalini, başarı beklentisini bir kuruma adamış kişilerin ilgili kurum tarafından yok sayılması ne büyük bir talihsizliktir.  Adalet, kanun ve vicdan ölçüleri yokmuşçasına hareket edilerek yapılan bu davranışların sorumlusu ilgili tasarruf kullanan kimseler olmakla birlikte bundan bireyler, ilgili kurum ve hatta toplumsal barış zarar görmekte ve zedelenmektedir. Bu durumlarda bireyler "Alma garibin ahını çıkar aheste aheste" diyerek çaresizliklerini dillendirse de modern bir kurumun üzerine bundan daha büyük bir hassasiyet düşmektedir. Bunun ölçüleri de kanun dairesi içerisinde açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir.

Umulur ki herkes, her yetkili gücünü bilir, haddini bilir, hakkını bilir,  her işini bu daire içerisinde halleder. Adaletin bir gün herkese lazım olduğunu iş işten geçmeden hatırlamak zorunda kalmaz.
fixed-whatsapp-icon