İnsanlar yaratılış gereği birbirine ihtiyaç duyan, birlikte yaşayan, doğaya şekil veren ve amaçları çok farklı olan organizasyonlar kurabilen tek canlı türü olarak doğada yer almaktadır. İnsan yeteneklerini çoğunlukla gelişim, ilerleme için kullanırken bazen de kendisine ve yaşadığı doğaya zarar verebilmektedir.
İnsanlar yaşadıkları ortamın koşullarını öğrenerek ondan azami istifade edebilmek için çeşitli kurumlar geliştirmiştir. Çağımızda bilgi ve teknolojinin gelişmesi ile çevreden ve hatta uzak mesafelerden yararlanma imkânları artmıştır. Tabi ki bu gelişmenin temelinde insanın çevresini keşfetmesi, çevreye ve kendine ait farkındalıkları en önemli etkenler arasındadır. Farkında olmadığınız bir şeyi önemsemezsiniz. Onun için bakmak görmek değildir. Çoğu kez görsel veya duygusal, zihinsel anlamda kendimizi, çevremizi, etrafımızdaki insanları veya varlıkları fark edemeyiz. Fark etmediğimiz hiç bir şey bizim için bir anlam, değer ifade edemez. Bu nedenle her şey farkında olmakla başlar.
Farkında olduğumuz bir şeyin varlığı tek başına bir şeyler oluşturmaya yetmez. Farkında olduğumuz şeyle ilgili tasarılar yapmak, fikir oluşturmak ve eylem yapmamız da gerekir. Dolayısıyla farkında olunan olgunun bizimle ilişkisini kurmamız, ona sahip çıkmamız yani bir aidiyet oluşturmamızda gerekir. Aidiyet derecemiz bizim başarı düzeyimizi de belirleyecektir. Aidiyet ve farkındalık bazı canlılara özgü karakterler olarak ortaya çıksa da insanlarda en üst düzeyde bulunmaktadır.
İnsanlar sadece kendileri ile ilgili tasarruflarda bulunmazlar. Yaşadıkları ortamın özelliklerine bağlı olarak yaşadıkları doğa, aile fertleri, kendileriyle soy birliği olanlar, iletişim halinde bulundukları diğer bireylerle ilgili de doğal veya zorlamalı tasarruflarda bulunurlar. Bu nedenle farkındalık ve aidiyet bireyin sadece kendisini değil, çeşitli vasıtalar ve nedenlerle iletişim halinde bulundukları diğer bireyleri de yakından ilgilendirir.
Bireyler, kurumlar, organizasyonlar farkındalık ve aidiyetten, bilinenin aksine çok fazla etkilenirler. Bu özelliklerden etkilenme düzeyi konusunda kişilerin çok fazla bilgisi de bulunmamaktadır. Aslında çoğu birey aidiyet ve farkındalığın farkında bile değildir. Aidiyet ve farkındalık konusunda bilinçli bireylerden oluşan toplumlar, birey ve kurumlarıyla daha huzurlu ve başarılı olmaktadırlar. Neyi, nasıl ve niçin yaptıklarını bilerek daha başarılı sonuçlar elde edebilmektedirler.
Kurumsal başarının en önemli motive edici gücü farkındalık ve aidiyettir. Her kurum, organizasyon ne kadar teknolojiyi geliştirse, otomasyona gitse de sonuçta bireylerle sistemini organize etmekte ve yürütmektedir. Bu nedenle tüm bireylerin aidiyet duygusu ve farkındalık niteliğinin gelişmesi kurumsal başarının olmazsa olmazı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurumların, devletlerin görünmeyen gücü burada yatmaktadır.
Kurumları yönetenlerin bu açıdan sorumluluğu daha fazladır. Kendilerinde bu niteliklerin çok iyi gelişmesi yanı sıra yönettikleri kurumda da aidiyet ve farkındalığın gelişmesini sağlamalıdırlar. Bunun için kurum çalışanlarına ve paydaşlarına karşı tarafsız, ilkeli davranmalı ve adalet, liyakat, hakkaniyet ölçülerinden ayrılmamalıdır. Aksi durumda bireyler kendilerini dışlanmış, gereksiz kişiler konumunda hisseder ve kuruma karşı tam tersi duygularla donanabilirler. Bu konuda ülkenin geleceğini tesis eden, geleceğimize insan yetiştiren, bilgi ve teknoloji üreten kurumların başında gelen üniversiteler hem örnek olmaları hem de konumları gereği daha da önem kazanmaktadır. Bu nedenle diğer kurum ve kuruluşlara göre sorumlulukları daha fazladır. Üniversiteler örnek oluşturarak fonksiyonlarını tam icra edebilmeleri açısından çok daha fazla hassas olmak zorundadır. Birilerini yok sayarak, birilerini görmezden gelerek, var olanlar yerine kurum dışı ikameler yaparak, birilerini göğe çıkararak kuruma aidiyet geliştirilemez. Zaman her zaman olduğu gibi hızla akar gider ve geriye dönüp baktığımızda bir hiçle karşılaşırız. Artık sorgulama için vakit çok geçtir. Kaybolan değerlerle yeni bir iklim yaratamayız. Var olan değerlerle yeni iklimler oluşturabiliriz.