Bilhassa evli Kadınların çalışma hayatına katılımlarının büyük bir özveriyi içerdiği açıktır. Çok fazla anlatmak gerekmiyor. Ev işleri, eş, çocuk, insani dinlenme gerekleri. Hepimiz zorluğu hatırlayalım.
Bu bağlamda evli kadının cumartesileri evinde kalıyor olması çok değerlidir. Bu konu yasal düzenlemeyle sağlanmalıdır zamana kadar işletmelerimiz bunu hızla uygulamaya geçirmelidir.
5 gün çalışıldığında haftalık çalışma saatinin 41,5 ta bırakılarak diğer günlere yoğunlaşılmaması da ideal olanıdır. Çok çok zorunluysak 45 saat 5 güne sığdırılmalıdır. Ancak böyle bir zorunlulukta istisnadır.
Ücret ödemesinin 41,5 saate göre mi 45 saate göre mi yapılacağı da herkesin takdirindedir. Çalışan evli kadınımız anlamalıdır ki 3,5 saat az çalışıp az ücret alıyor olsa bile bu 3,5 saatin yaşamına katacağı faydalar için buna değer.
Her iki eşin çalışıyor olması bunun birde 6 gün olmasının sinir sistemi üzerinde neler yapabileceğini bilmiyor muyuz? Bu yoğun çalışmanın çoğu zaman ekonomik zorluklar içinde olduğunu hatırladığınızda; bünyemizde, aile içi ilişkilerimizde neler doğurabiliyor bilmiyor muyuz?
Kendimiz biliyoruz, iş sahiplerimiz biliyor, herkes biliyor, sağlığımıza mutluluğumuza kadar her şeyi göz ardı eden bu kapitalist düzene biraz itiraz edelim.
‘’Kadın Cinayetleri’’ deyimi saçma bir kolaycı laf. Ne yani? Konu bir sürü maganda, cahil fiziken güçlü erkeğin kadınları katlediyor olmasından ibaret mi? Sanırsınız ki durum bu. Çünkü koca koca etkililer, yetkililer, TV’ler böyle verince. Böyle söyleyince. O TV’ler her akşam siyaset sakızı çiğneyeceklerine birkaç uzman görüşünü sürekli vermeye zahmet etmezken. Hapse giren katil eşe, Cezaevine uzmanlar gönderdiniz mi ? ne ettin, karını yaktın, kendini yaktın sen, ne oldu diyen bir sosyolog, gazeteci var mı ? Kafasını sıkan katilin ruh halini inceleyen var mı ?
Sorunun adı ‘’kadın cinayetleri’’ değildir. Aile içi şiddettir, ya da çiftler arasındaki sorunlardır. Bunun onlarca sebebinden biri de çiftlerin çalışma hayatındaki yoğunluklarının toleranslarını azaltması, diyaloglarını zorlaştırmasıdır. Yukarıdaki adımı atalım, lafını edip duracağımıza çözüme biraz katkı verelim.
Büyük Soru şu: ‘’ NE OLUYOR BU EŞLERE, NE OLUYOR BU ÇİFTLERE ?’’ Bu sorunun cevaplarıyla meşgul olmayan sorumlulara ya da düşünürlere, uzmanlara yuhh olsun.
Bu bağlamda evli kadının cumartesileri evinde kalıyor olması çok değerlidir. Bu konu yasal düzenlemeyle sağlanmalıdır zamana kadar işletmelerimiz bunu hızla uygulamaya geçirmelidir.
5 gün çalışıldığında haftalık çalışma saatinin 41,5 ta bırakılarak diğer günlere yoğunlaşılmaması da ideal olanıdır. Çok çok zorunluysak 45 saat 5 güne sığdırılmalıdır. Ancak böyle bir zorunlulukta istisnadır.
Ücret ödemesinin 41,5 saate göre mi 45 saate göre mi yapılacağı da herkesin takdirindedir. Çalışan evli kadınımız anlamalıdır ki 3,5 saat az çalışıp az ücret alıyor olsa bile bu 3,5 saatin yaşamına katacağı faydalar için buna değer.
Her iki eşin çalışıyor olması bunun birde 6 gün olmasının sinir sistemi üzerinde neler yapabileceğini bilmiyor muyuz? Bu yoğun çalışmanın çoğu zaman ekonomik zorluklar içinde olduğunu hatırladığınızda; bünyemizde, aile içi ilişkilerimizde neler doğurabiliyor bilmiyor muyuz?
Kendimiz biliyoruz, iş sahiplerimiz biliyor, herkes biliyor, sağlığımıza mutluluğumuza kadar her şeyi göz ardı eden bu kapitalist düzene biraz itiraz edelim.
‘’Kadın Cinayetleri’’ deyimi saçma bir kolaycı laf. Ne yani? Konu bir sürü maganda, cahil fiziken güçlü erkeğin kadınları katlediyor olmasından ibaret mi? Sanırsınız ki durum bu. Çünkü koca koca etkililer, yetkililer, TV’ler böyle verince. Böyle söyleyince. O TV’ler her akşam siyaset sakızı çiğneyeceklerine birkaç uzman görüşünü sürekli vermeye zahmet etmezken. Hapse giren katil eşe, Cezaevine uzmanlar gönderdiniz mi ? ne ettin, karını yaktın, kendini yaktın sen, ne oldu diyen bir sosyolog, gazeteci var mı ? Kafasını sıkan katilin ruh halini inceleyen var mı ?
Sorunun adı ‘’kadın cinayetleri’’ değildir. Aile içi şiddettir, ya da çiftler arasındaki sorunlardır. Bunun onlarca sebebinden biri de çiftlerin çalışma hayatındaki yoğunluklarının toleranslarını azaltması, diyaloglarını zorlaştırmasıdır. Yukarıdaki adımı atalım, lafını edip duracağımıza çözüme biraz katkı verelim.
Büyük Soru şu: ‘’ NE OLUYOR BU EŞLERE, NE OLUYOR BU ÇİFTLERE ?’’ Bu sorunun cevaplarıyla meşgul olmayan sorumlulara ya da düşünürlere, uzmanlara yuhh olsun.
