Rahime Hande ESEN

Rahime Hande ESEN

3 Yazı

KARAHAYIT’IN GELECEĞİ

Karahayıt. Tabiatın en değerli armağanlarından biri olan, asırlar öncesinde şifa ve tedavi yöntemi olarak kullanılan termal su zengini bir mahalle. Pamukkale’ye oldukça yakın. Çevresinde her segmentten, her keseye uygun konaklama imkanları bulabileceğiniz, kendi halinde, sakin bir yer. Tabii ki yazları bu sükunet yerini bölgeye gelen tatilcilerin gürültüsüne bırakıyor.

. Pamukkale’de -maalesef- günübirlik konaklayan uzak doğulu ve latin turistler akşamları yapacak birşey bulamadıklarında otelden çıkıp Karahayıt mahallesine doğru bir yürüyüş yapıyor. Yine Pamukkale’de daha uzun konaklayan yerli turistler de Karahayıt’a en az bir kere gidiyor. Bununla birlikte mahallede gereğinden fazla pansiyon, otel-motel var. Buralarda konaklayanlar bölgede bulunan sıcak su noktalarına giderek vakit geçiriyor. Genellikle alım gücü kısıtlı olan çevre illerin sakinleri veya Avrupa’da yaşayan gurbetçiler tercih ediyor bölgeyi.

 

Karahayıt yaz geceleri (tabi covid öncesi zamandan bahsediyorum!) panayır yeri gibi olur. Özellikle de sıcak su kaynaklarının etrafı yerli-yabancı turistle dolup taşar. Bölgede ciddi bir ticari ve turistik potansiyel var. Bahsettiğim sıcak su noktalarının turizm kriterlerine uygun ve kent estetiğine yakışacak bir biçimde elden geçirilmesi popülerliğini artıracaktır. İşte beni düşündüren de bu; madem burda bir potansiyel var, neden ilgili yetkililer bu potansiyeli bir kaynağa dönüştürmüyor? Çünkü mevcut haliyle Karahayıt elindeki imkanlarla, bilinçsiz bir şekilde debelenip duruyor. Bölgede kaotik, düzensiz ve de sistemsiz bir görüntü hakim. Halbuki ele alınıp düzeltilmesi ve bir sisteme konması halinde muazzam fark yaratacak bir potansiyelden bahsediyorum. İlk başta da estetiksiz yapılaşmaya, plansız ve kent bilincinden uzak yayılmaya bir dur denmesi gerekiyor. Bölgedeki bütün pansiyon-otel-motellerin standart bir görünüme kavuşması şart. Bakıyorsunuz, pansiyonun balkon demirine tutturulmuş uydu/televizyon anteni, kurumaya bırakılmış rengarenk havlular-mayolar, her köşeden size bakan rengarenk tabelalar, sokaklara taşan yemek ve et kokuları... Bunlar, şirin bir turist kasabasında görmek istemeyeceğiniz unsurlar; insanın göz zevkini ve orda vakit geçirme isteğini öldüren unsurlar. Zaman zaman belli yerlerde biriken çöplerse cabası. Tüm bu yazdıklarım sadece aklıma gelenler ve Karahayıt gibi potansiyeli olan bir mahallede ne hemşeri ne de turist olarak görmek isteyeceğimiz manzaralar. Ta Pamukkale’ye kadar gelmiş bir turisti yürüme mesafesindeki Karahayıt’a çekmenin yolu bu değil. İnsanlara iyi ve kaliteli zaman geçirebilecekleri nedenler yaratmalıyız. Bunun için ilgili turizm ve belediye birimleri el ele verirse doğacak sonuçları düşünemiyorum bile. Neden Karahayıt şirin bir termal kasabası olarak kendini sunabilecekken darmadağın bir pazar yeri gibi davranarak potansiyelinin çok çok altında seyrediyor? Yerli halkın turizm konusunda eğitilmeye ve bilinçlendirilmeye ihtiyacı olduğu açık. Belli zamanlarda kurulan mahalle pazarları yerel ve organik ürünler pazarına dönüştürülerek bölge insanı için mükemmel bir kazanç kapısına dönüşebilir. Bunun için sadece yetkili kişilerin gereken organizasyonları yapması gerek.

 

Üzülerek söylemeliyim ki, yıllardan beri Pamukkale bölgesindeki eksikliğini her fırsatta dile getirdiğim kent-bina estetiğinin bir an önce Karahayıt’a (ve aslında bütün Denizli iline) kazandırılması şart. Şunu da unutmayalım, bölge kadınları son derece çalışkan, azimli ve yetenekli. Bu kadınların bölge turizmine katacağı çok büyük değerler var ama bu güç hala atıl durmakta. Bilhassa Karahayıt’ta kadın üretiminin desteklenmesi ve parlatılması, siyah-beyaz bir filme milyonlarca tonda renk katacaktır. Karahayıt gözardı edilemez. Edilmemeli.

fixed-whatsapp-icon