Dedik ya, bu şehrin havasında, suyunda ticaret ruhu var; dokumacılık kültürü var, Allah vergisi eşsiz mermer yatakları var; Er-Bakır gibi bir devin etrafında başarılı bir sanayi kümelenmesi örneği olan kablo sektörü var, Türkiye’nin en fazla leblebisini üreten ciddi kuruyemiş sektörü var, hepimizi gururlandıran makine sektörü var.
Sonuç olarak ülkemiz ekonomisine 4 milyar dolarlık bir ihracat katkısı sunan bir şehirden bahsediyoruz. Pandeminin arkasından Türkiye’nin ihracat potansiyelinde ve aynı şekilde Denizli’nin ihracatında ciddi bir fırsat karşımıza çıktı.
FIRSAT MI? KRİZ Mİ?
Neden-sonuç ilişkileri bağlamından krizler fırsatı veya fırsatlar krizleri doğurur. Asya'daki üreticilerin tedarik ve nakliye problemlerinden dolayı Türkiye'ye çok ciddi ürün talebi gelmeye başladı ve bu ihracat rakamlarımıza rekorlar olarak yansıyor. Bunun yanında hammadde tedarik sıkıntısı ve bunun sonucu olarak hammadde fiyatlarındaki ciddi dalgalanmalar da major bir kriz olarak bu fırsatı riske sokuyor.
TÜRKİYE, GELECEK YÜZYILININ EKONOMİSİNİ
DAHİ GARANTİ ALTINA ALACAK BİR FIRSATLA KARŞI KARŞIYA
Bazı zamanlar vardır ki; üretim ve ihracat ne kadar teşvik edilirse edilsin yeni yatırım iştahı oluşmayabilir. O iştah için motive edici bir talep bugün var. Bana göre Türkiye, gelecek yüzyılının ekonomisini dahi garanti altına alacak bir fırsatla karşı karşıya.
Dünyanın içinde bulunduğu bu günkü ekonomik konjonktür bize bu fırsatı verdi.
Belki de birkaç yüz yılda bir gelecek fırsatı tam anlamıyla değerlendirmemiz için önce kriz olan kısmı en az zararla çözmeliyiz ve tüm güçlü sektörlerimizde bu ihracat rakamlarını kalıcı hale getirebilmeliyiz.
Bu anlamda şehrimiz tüm paydaşlarıyla beraber bu kriz-fırsat dengesini pozitife çevirecek bir potansiyele sahiptir. Mevcut durumun kriz tarafının çözüm noktasının olmazsa olmazı topyekün mücadele yöntemidir.
Denizli, dünyanın en önemli birkaç ev tekstili şehrinden biri olmasına rağmen; bu başarısının sonucunda hakettiği karlılığı tam anlamıyla alamadığını hepimiz biliyoruz.
ŞİMDİ PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİ ZAMANI;
Bu fırsat/kriz, Denizli için yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Denizli; hammadde tedariğinde bir alım birliği fikrini hayata geçirebilirse ve sonrasında satış/pazarlama noktasında güç birliği yaparak markalaşma yolunda adımlar atabilirse; hep konuştuğumuz ihracatımızın kilogram değerini de otomatik olarak artırmış oluruz.
“Bu fikirler, Denizli’de daha önce denendi, başarılı olamadı” dediğinizi duyar gibiyim. cevaben; o dönemle bu dönem arasında iş süreçleri çok değişti ve de yöneticilik anlayışı çok değişti, denilebilir. Yani köprünün altından çok sular aktı. Yeni dünya ticaret düzeni bunu bize mecbur kılıyor.
ŞİMDİ DENİZLİ İÇİN KARAR ZAMANI
Denizli; pozitif yönlerini, hak ettiğini almadan heba etmeye devam mı edecek? Yoksa güç birliğini tercih ederek bunun için gerekli çalışmaları mı başlatacak?
Karadenizlinin yaptığı gibi omuz omuza vererek horon mu tepmeliyiz? Ya da Egeli genlerimizle her zaman yaptığımız gibi tek başımıza zeybek mi oynayacağız? Bu arada hatırlatmakta fayda var; Zeybek çok kişi ile de oynanabilen bir oyundur.