KÜLTÜR-SANAT-TURİZM

YAŞASIN KIZILCABÖLÜK’TE YÖRESEL KIYAFETLER VE KIZILCABÖLÜK’TE RAMAZAN AYI KONUŞULDU

YAŞASIN KIZILCABÖLÜK’TE YÖRESEL KIYAFETLER VE KIZILCABÖLÜK’TE RAMAZAN AYI KONUŞULDU
Kızılcabölüklüler Vakfı ve Denizli Metropol işbirliği ile 15 günde bir yayınlanan “Yaşasın Kızılcabölük” programı sürüyor. Programın dokuzuncu bölüm konukları Kızılcabölüklü Emekli Öğretmen Hatice Gülbahçe ile Kızılcabölüklü Mehmet Ali Görücü ve İsmet Açık oldu.

ÖZEL RÖPORTAJ
Kızılcabölüklüler Vakfı ve Denizli Metropol işbirliği ile 15 günde bir yayınlanan “Yaşasın Kızılcabölük” programı sürüyor. Kızılcabölük’e dair her şeyi bulabileceğiniz programın dokuzuncu bölümü yayınlandı. Bu bölümün konuğu Kızılcabölüklü Emekli Öğretmen Hatice Gülbahçe ile Kızılcabölüklü Mehmet Ali Görücü ve İsmet Açık; program moderatörü Ertan Gürgün’ün sorularını yanıtladı.

ERTAN GÜRGÜN: Yaşasın Kızılcabölük programına hoş geldiniz. İlk bölüm konuğumuz Kızılcabölüklü Emekli Öğretmen Hatice Gülbahçe… Kendisiyle Kızılcabölük giysilerini konuşacağız.

HATİCE GÜLBAHÇE: Eskiden günümüze kadar kıyafetler küçük farklılıklarla geldi. Üç etekle başlayalım. Yöremizin en güzel kıyafetlerindendir. 1950 – 1960’lı yıllarda daha yoğun kullanılıyordu. Adı üzerinde üç etekten oluşuyor. Önden düğmelidir. İğne oyalıdır. Üzerine kuşak takılır. Farklı çeşitleri vardır kuşağın. Üç eteklerin birleşmesini sağlayan bir aksesuardır. Üç eteğin içine giren içlik vardır. Cepken de deniliyor. Cepkenin 100 yılı aşkın bir geçmişi vardır. Ön ve kollarında işlemeler vardır cepkenin. Kızların çeyizinde bulunan iğne olayı çember vardır. Yöresel ismi greptir. Fesi tanıtırsak, grep fesin üzerine sarılır. İğne oyaları görecek şekilde olur bu. Fesin ön kısmına çiçekler kullanılır. O zamanlar canlı çiçekler kullanılırmış. Al periyi tanıtalım. Üzeri pullarla işlidir. Gelin evden alınıp oğlan evine giderken, gelinin yüzünü kapatmak için kullanılırmış. Üç etek gelinlerin giydiği bir kıyafet o zamanlar. O dönem herkes dikemezdi. Çok özel terziler dikerdi. Önceden gün alınırdı. Çünkü hepsi el emeği. Su taşı denilen süslemeler var üzerinde. Zamanla değişiklik göstermiş kıyafetler. Düğün ve özel günlerde bayramlarda kıyafet olarak giyilirdi. Genç kızlar ve yeni evlenmiş kızlar giyerdi. Günümüzde kına gecelerinde giyiliyor. Bu vazgeçilmez adetlerimizdendir. Şimdilerde folklor oyunlarında da giyiliyor. Kızılcabölük’e ait olan bürümcük bürgü düğünlerde gelin kızlar giyerdi. İpekli peştamal genç evlilerin giydiği bir kıyafet. 60 ve 70’li yıllara ait gelinlikleri de anlatalım. Yerli terziler dikerdi Kızılcabölük’te… Çiçekli olurdu. Tülü var. Elinde gelinin el çiçeği olurdu. Ayrıca gelinlerimiz olmazsa olmazı karanfildi. Gelin kızımız güzel koksun diye karanfilden kolyesi olurmuş. Kültürümüze sahip çıkmalıyız. Yeni gençlerimiz eski kültürleri bilmeli ki unutulmasın devam ettirilsin.

ERTAN GÜRGÜN: Programımızın ikinci bölümünde konuklarımız Kızılcabölüklü Mehmet Ali Görücü ve İsmet Açık… Kendileriyle Kızılcabölük’te Ramazan ayını konuşacağız. Önce kendilerini tanıyacağız. Sonra sohbete başlayacağız. İlk olarak Mehmet Ali Görücü’yü dinleyeceğiz.

MEHMET ALİ GÖRÜCÜ: 1938 doğumluyum. Ramazan ayları o zamanlar güzel geçerdi. O zamanlar elektrik yoktu. Cemaat Ramazan ayında camide lüks ile teravih namazı kılardı. Sahur davulcuları olurdu. Bizde onlarla beraber gezerdik geceleri. Evde fazla vakit geçirmez genelde sokaklarda geçirirdik vakitlerimizi. Oruç olan insanlara takılınır, kızdırılırdı. Postacı Ali Amca vardı o çok kızardı. Ramazan hayırları olurdu. Evlere dağıtılırdı. Yakın olanlar evlere davet edilirdi. Çocuklar teravih namazında yaramazlık yaparlardı. Mahallede yaşayan çoktu o dönemler. 5 arkadaş dolaşırdık genelde. Çoğu şimdi rahmetli oldu. Şimdilerde pek insan kalmadı buralarda. Gençlik yıllarımızda el tezgahı işliyorduk. Evlerde yarış ederdik kim daha çok el tezgahı işleyecek diye. Yevmiyeye giderdik mercimeğe. Kış hazırlığı için eşekle dağa oduna giderdik.

ERTAN GÜRGÜN: İsmet Beye dönelim siz neler söylersiniz?

İSMET AÇIK: Ben 1956 doğumluyum. Kızılcabölük’te doğdum büyüdüm. Ramazan aylarında gündüz bağ bahçede çalışır, geceleri mahalle kahvelerine gelirdik. Demirci kahvesinde toplanırdık genelde. Bir gün kahveye geldim. Kahve ağzına kadar dolu. Dedim Demirci Mahallesi’nde bakalım ne kadar asabi adam var ortaya çıksın. Bir okkalı yalan söyleyeyim dedim. Bugün Kocapınar’a gittim 6 metrelik yılan gördüm dedim. Muhtar Yusuf Aydın “Burası Afrika mı 6 metrelik yılan mı olur” dedi. Amca dedim 40 yıl muhtarlık yaptın hatırın için yılanın 1 metresini iskonto ediyorum dedim. O sesi kesti. Süleyman Ağabey vardı o seslendi. İsmet ben 50 yaşındayım. 40 yıldır arazide dolaşıyorum. Hiç 5 metre yılan görmedim dedi. Bende Süleyman Ağabey sende el değilsin, senin hatırın içinde 1 metre daha kestim dedim. İsmail Ağabey benim yalana ortak oldu. Doğru dedi Kocapınar’da bende aynı yılan gördüm dedi. Yılan benden çıktı İsmail Ağabeye geçti. O doğrulayınca sessizlik çöktü. Ertesi gün yine mahalle kahvesindeyiz. Aynı kişiler var. İsmail Ağabeyin içine işlemiş. O benim gördüğüm yılan değilmiş, su hortumuymuş dedi. Bizde iki senedir yılan korkusu ile gidemiyoz Kocapınar’a hortumu niye ortaya koydun diye takıldı Ömer Ağabey İsmail Ağabeye.

ERTAN GÜRGÜN: Başka anılarınız var mı dinleyelim.

İSMET AÇIK: Benim kayınpederimin komşusu kadın beni rüyasında görmüş. 40 milyon lira çıkmış bana piyangodan. Ağızdan ağıza anlatılıyor. Annemin kulağına gitmiş. O da gerçek sanmış. Geldi telaşla yanıma ‘Sen zengin olmuşsun benden niye saklıyorsun. Ben senin annen değil miyim’ dedi. Ben şakacı bir insanım. Anneme ‘Anne sen aman kimseye söyleme. Evi soyarlar. Konu komşu, akraba, ödünç para ister. Versen olmaz vermesen olmaz’ diye kandırdım. Bu kez benim hanım duymuş. Gerçek sanmış o da. ‘Sen benden de mi saklıyorsun diye ağlıyor’ yine şakaya devam. ‘Ortalık bir sakinleşsin dur bakalım’ dedim. Böyle böyle şakalarla geçti hayat.

ERTAN GÜRGÜN: Mehmet Ali Görücü sizin var mı anlatacağınız bir anı…

MEHMET ALİ GÖRÜCÜ: Bende bir anımı anlatayım. Askerden döndüm. Asmalı Kahve’de kahveciyim. Kahvelere gazete alıyoruz. Kupon biriktiriyoruz. Ege Ekspres Gazetesi’nden buzdolabı çıktı. Denizli’yi bilmiyoruz. İzmir’e nasıl gidelim. O zamanlar elektrik yok. İsmail Gönültaş rahmetli benim dayımın oğlu. İzmir’de otelcilik yapmıştı. Bana buzdolabı çıktığını beraber almaya gitmek istediğimizi söyledim. Bir pazartesi günü gittik. Tahir Boyacı vardı İzmir’de tanıdığımız onun yanına gittik. Bize gazeteyi göster dedik. Gazeteye gittik. Ertesi sabah gelin dediler. Buzdolabını kazandığımızı söylediler. Verdiler. Nasıl götüreceğiz. Bir araba buldular. Pikap şeklinde. Sardılar buzdolabını. Kızılcabölük’e geldik. Asmalı Kahve’nin önünde bir kalabalık sanki mahşer yeri. Herkes merakla inceledi buzdolabını. O zaman kimsede buzdolabı yok. Kızılcabölük’e ilk buzdolabını biz getirmiş olduk.

YAŞASIN KIZILCABÖLÜK PROGRAMININ DOKUZUNCU BÖLÜMÜMÜN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
HABER MERKEZİ

HABER MERKEZİ

0 Yorum

Yorum yaz

fixed-whatsapp-icon