KÜLTÜR-SANAT-TURİZM

KIZILCABÖLÜK’TE EĞİTİM VE ESKİ BAYRAMLARI ANLATTILAR

KIZILCABÖLÜK’TE EĞİTİM VE ESKİ BAYRAMLARI ANLATTILAR
Kızılcabölüklüler Vakfı ve Denizli Metropol işbirliği ile 15 günde bir yayınlanan “Yaşasın Kızılcabölük” programı sürüyor. Programın üçüncü bölüm konukları Emekli Öğretmen Musa Varlıoğlu ve Emekli Öğretim Üyesi Muharrem Ök oldu.

ÖZEL RÖPORTAJ
Kızılcabölüklüler Vakfı ve Denizli Metropol işbirliği ile 15 günde bir yayınlanan “Yaşasın Kızılcabölük” programı sürüyor. Kızılcabölük’e dair her şeyi bulabileceğiniz programın üçüncü bölümü yayınlandı. Üçüncü bölümün konukları Emekli Öğretmen Musa Varlıoğlu ve Emekli Öğretim Üyesi Muharrem Ök oldu. Varlıoğlu ve Ök, program moderatörü Ertan Gürgün’ün sorularını yanıtladı.

ERTAN GÜRGÜN: Bugünkü konuklarımız Kızılcabölüklü Emekli Öğretmen Musa Varlıoğlu ve Emekli Öğretim Üyesi Muharrem Ök, kendileri ile Kızılcabölük’te eğitim, yaşam konularında konuşacağız. Sayın Musa Hocam kendinizi tanıtabilir misiniz?

MUSA VARLIOĞLU: Öncelikle bu programı yapan, bir Kızılcabölüklü olarak Kızılcabölük Vakfı’nın kurulması aşamasındaki çalışmalarından dolayı siz Ertan Gürgün’ü tebrik ediyor saygılarımı sunuyorum. Ben 1944 yılında Kızılcabölük’te doğdum. İlkokulu Kızılcabölük İlkokulu’nda, Ortaokul 1-2’yi Tavas’ta, orta 3 ve liseyi ise Denizli’de okudum. O dönem Denizli’ye göç etmiştik. Daha sonra üniversiteye gitme şansım olmadı. Sınava girdim, yeterli puan almama rağmen Denizli’den çıkamadım. Milli Eğitim’de vekil öğretmenlik yapmaya başladım. Önce Tavas Avdan’da ardından Kızılcabölük’te çalıştım. Rahmetli Hamdi Naza, Hüseyin Paşaoğlu ve ben genç pırıl pırıl öğretmenlerin arasında çalıştık. Biz lise çıkışlı olduğumuz için eğitim formasyonumuz fazla yoktu. Benim o bir yıllık vekil öğretmenliğim bana mesleği sevdirdi. Sonra Nazilli’ye gittim. Orada hem otelde çalıştım hem de Nazilli Öğretmen Okulu’nu bitirdim.  Öğretmenliğe böylelikle başladım ve 30 yıl ilkokul öğretmenliği yaptım. Birlikte öğretmenlik yaptığım arkadaşlarımla tayinlerimiz çıktı. Hüseyin Paşaoğlu Diyarbakır, Hamdi Naza Kütahya Tavşanlı, ben ise Bitlis’e tayinimiz çıktı. Bir sene Bitlis’te kaldım. Sonra askere gittim. Askerden sonra Hatay’da iki yıl öğretmenlik yaptım. Meslek hayatımın geri kalanı ise Denizli’de geçti. En fazla Kızılcabölük’te çalıştım. Tam 16 yıl hem öğretmen, hem idareci olarak görev yaptım. Eğitime olan sevdam hep sürdü. Yetiştirdiğim öğrencilerimle hala görüşüyorum. Eğitimi çok seviyorum. Hala bir okulun yanından geçerken, duygulanırım.

ERTAN GÜRGÜN: Kızılcabölük’te eğitim dersek ne söylersiniz. Burada tüm okullar var. Bu okullar ne zaman açıldı?

MUSA VARLIOĞLU: Kızılcabölükle ilgili geçmişe doğru bir bakarsak, kültürü seven, okumayı seven bir aile yapısı olduğunu görürüz. Dokumacılık temel meslektir. Ancak herkesin gözü okumakta. Kızılcabölük’ün en büyük şansı, Denizli’ye okumaya gidenlerin geri dönmemesidir. Hepsi liseyi bitirip, Kızılcabölük’te örnek insan olmuşlardır. Eğitim durumu anlamında ise Kızılcabölük İlkokulu 1934 -1935 eğitim öğretim yılında açıldı. Daha önce ise Kızılcabölük Kültür Kahvesi vardı. Asmalı Kahve. Burası ilkokul çocuklarının okuduğu bir okulmuş. Bunun orada emareleri de vardı. Mesela sahne vardı. Tiyatro ve sanata doğru bir yönlendirme olmuş orada.  Kızılcabölük İlkokulu yapılırken, temelinden çatısına kadar halkın; kadını ile, erkeği ile, çocuğu ile el emekleri vardır. Kızılcabölüklüler büyük emek vererek bu okulu yapmışlardır. Biz çocukken 5 bin nüfus vardı. Ben öğretmenlik yaparken de bu rakam yine 5 bindi. Göç yoktu. Böyle olunca okul ihtiyacı doğdu. Üç okul daha yapıldı. Mehmet Akif Ersoy İlkokulu, Atatürk İlkokulu ve Hacı İbrahim Aydın İlkokulu yapıldı. Mehmet Akif Ersoy İlkokulu daha sonra Cumhuriyet ismini aldı. Tavas’ta belki bu kadar okul yoktu. Çevrede örnek olarak gösterildik. Sonra Kızılcabölük’e ortaokul 1957 yılında açıldı. Sonra okul liseye dönüştü ve ismi Yaşar Öncel Lisesi oldu. Bu okullarda öğretmenlerimiz sanki seçilmiş gibi var güçleriyle çalıştı. Bilhassa bizim dönemimizde öğretmenler arasında çok sıkı bir dostluk oluştu. Ben bunu tüm öğretmenlerimizin Kızılcabölük’te oturmasına bağlıyorum. Çalıştığı okulun etrafında ikamet eden öğretmen, okulda öğrencisini takip eder, okuldan sonra mahalleyi gezerek çocukların oyun sahalarını denetleyip, ailelerini tanıyabilir. Bizim dönemimizde öğretmenler arasında gizli bir yarış vardı. Okullar arası yarışmalar münazaralar olurdu. Herhangi bir konuyu öğretmen verirdi. Bu tartışılırdı. Bu öğrencilerde kendine güveni oluşturuyordu. Sorma, sorgulama yapılıyordu. Bugün üzülerek söylüyorum. Bunlar yok. Artık öğretmenler eğitim verdikleri yerde de oturmuyor ne yazık ki. Denizli’ye okumaya gidenler okullarını bitirip iyi bir örnek olmuşlar. Hüseyin Yağcı, İsmail Kocagül, Hüseyin Ateşer bunlar öğretmen olarak dönmüşlerdir. 



ERTAN GÜRGÜN:
Kızılcabölük’te eğitime verilen önemle birlikte şimdilerde 160’ın üzerinde doktor, 200’ün üzerinde mühendis, 50’nin üzerinde avukatımız var. Burası eğitim öğretimi benimsemiş bir yer.


MUSA VARLIOĞLU: Kızılcabölük Vakfı olarak çıkarılan dergide bu isimleri veriyorsunuz. Bizde gurur duyuyoruz. Bu derginin ulaştığı ülkenin dört bir yanındakiler bizim Kızılcabölük’ten çıkan bu değerleri görünce gurur duyuyorlar. Bunlar bizim yüz aklarımız. Öğretmenlik kutsal bir meslek. Öğretmenliği çok seviyorum. Öğretmen beyaz kar gibi. Bütün meslekler hafif lekeleri kaldırır. Öğretmenlik kaldıramaz. Öğretmen toplumun önderidir. Öğretmen çocukların ve toplumun örnek olduğu kişidir.

ERTAN GÜRGÜN: Sizin döneminizde okullar arası sosyalleşme nasıldı? O dönemi anlatır mısınız?

MUSA VARLIOĞLU: Okullar arası voleybol karşılaşmaları yapılırdı. Altan gelen bir Kızılcabölükspor aşkı vardı ve çok büyüktü. Futbol maçları yapılırdı. Çocuklarımız arasında münazaralar ve piyesler yapılırdı. Halkta büyük ilgi gösterirdi. Kızılcabölük’te sinema kültürü de oluşmuştu o zamanlar. 3 tane sinema vardı. Şimdi yok. Sinema denince o kültüre de ihtiyacımız var. ilk izlediğim film “Mezarımı taştan oyun” filmiydi. Gençlik yıllarımda bugünkü eczanenin üzerinde Kızılcabölük Gençlik ve Spor Kulübü vardı. Ben lisedeydim. Futbola da meraklıydım. Ben 1962 yılında 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda görevliydim. Kızılcabölükspor adına törende konuşma yapacaksın dediler. Orada bir konuşma yaptım. Sarı kırmızı renklerle ayağımızda bez ayakkabılarla konuştum.

ERTAN GÜRGÜN: Kızılcabölük’te bir Kacer Hoca olayı vardı. Onu anlatır mısınız?

MUSA VARLIOĞLU: Sadece duyduklarımla ilgili bilgi verebilirim. Ben Kacer Hoca ile okumadım. Kacer Hoca’nın oğlu İsmail Bey ile lisede beraberdim. Şimdi İsmail’in pek ailesi ile özellikle babası ile bağı yoktu. Ama Kacer Hoca’yı Kızılcabölük’te ben ve benim yaşım üzerindekiler iyi bilir tanır. Matematik konusunda çok iyiydi. Ciddi, disiplinli ve eğitimin dışında da muhasebe konusunda kurslar açardı. O dönem herkesin kafası Kacer Hoca sayesinde hesap makinası gibidir. Kızılcabölük’te eğitimin bu kadar yükselmesinde Kacer Hoca ve onun gibi öğretmenlerin payı büyüktü. Çalışkan ve disiplinli öğretmenlerdi.

ERTAN GÜRGÜN: Benim Rahmetli kayınpederimde Kacer Hoca döneminde onun talebelerinden biriymiş ve keman çalmayı ondan öğrenmiş.

MUSA VARLIOĞLU: Öğretmenlik hayatımda ben en çok iki dersten sıkıntı çekerdim. Resim ve müzik. Sevgim var ama yapamıyorum. Eski öğretmenler öyle değildi. Köy Enstitülerine dönüp bakarsak, hepsinin bir müzik aleti çaldığını görürüz. Böylece öğrencilerin müziğe doğru bir yönelimi olduğunu görürüz. Ben o dersler olduğunda öğrencilere Türkçe dersi veriyordum. Yeni bir şarkı öğreneceğimiz zaman genç öğretmenlerden yardım istiyordum. Resim ve müzik yetenek dersidir. Benim yetiştirdiğim öğrenciler içinde resme meraklı olanlar belki de vardı. Onun vebali benim üzerimde. O dönemler branş öğretmenliği yoktu tabi ki.

ERTAN GÜRGÜN: Muharrem Hocam size dönmek istiyorum. Kızılcabölükle bağlarınızı hiç koparmadınız. Hocam önce kendinizi tanıtıp, ardından Kızılcabölük’te yaşam ve bayramlar nasıl geçerdi, bize anlatır mısınız?

MUHARREM ÖK: Kızılcabölük deyince içimi bir coşku kaplar. Bu coşkuyu bazen frenleyemiyorum. Daha önce bununla ilgili duygularımı Kızılcabölük Dergisi’nde de yazmıştım. İnsanın kendisinden bahsetmesi zor. 24 Kasım 1946 doğumluyum. Demirci çeşmesinin karşısındaydı evimiz. Şimdi cami bahçesi. O çeşmenin şırıltıları ile dokumaya iplik hazırlayanların iplik dövüşleri ile büyüdüm. İlk hatırladığım bayramı anlatayım. Camide namaz kılınır. Ailenin en büyüğü en önde, amcalar yaş sırasına göre geçer. Çocuklar arka arkaya sıralanır. Mezarlık yoluna düşerdik. Yolda küçükler büyüklerin ellerini öper, büyükler tokalaşır. Mezarlıkta Kuranlar okunur, dualar edilirdi. Dönüş yolunda yine bayramlaşılırdı. Herkesi tanırdık. Şimdi o olay kalktı. Artık araba ile gidiliyor. Onun değeri çok büyüktü. Küsler barışırdı. Kırgınlığın varsa elini uzatmama gibi bir lüksün yok. Mutlaka herkes birbiri ile bayramlaşırdı. Böyle bir adet vardı. Sonra kahvaltı yapılır. El öpen çocuklara harçlık verilirdi. Çocuklar oyunlarına başlardı. Kızılcabölük’te bayram Kavaklı Meydanı, büyük çınar ağacı çeşmeye kadar olan bölümde yapılırdı. Gençler, herkes bayram kıyafeti ile oraya gelirlerdi. Kimse günlük, normal kıyafetleri ile gelmezdi. Bayrama özel herkes süslenirdi. Kıyafet ise üç etek, şalvar, cepken ve başı süslenmiş ipekli kıyafetlerdi. Biz bunu çok az hatırlıyoruz. Bayramda bu şekilde olmak genel bir görgü meselesiydi.



ERTAN GÜRGÜN:
Şeker Bayramı kaç gün kutlanırdı?


MUHARREM ÖK: Şeker Bayramı dört gün kutlanırdı. Beşinci gün ise vakfa gidilirdi. Beşinci günü orada kutlarlardı. Üç gün resmi tatil, ama bayram dört gün kutlanırdı. Biz düğünlerimizde o kıyafet geleneğini sürdürdük. Ben kızımın 2007 yılındaki düğününde de yine aynı kıyafeti giydirdim. Bunun değerini anlamak önemli. Bizim hemşerilerimizin birbirine bağlılığında o bayramlaşmaların büyük önemi var. Bayram yaz ucundaydı benim hatırladığım dönemde. Kavaklı’da Kocaoluk bağ arasında bir türbe var. Çerçiler yayılırdı. Birde meydanda kebaplar yapılırdı. Bayram şenlikleri düzenlenirdi. Kızılcabölük’te bir bağ kültürü var. Okullar Mayıs ayında tatile girince herkes bağ evlerine göçerdi. Küçük bağ evleri vardı. Evlerin içinde dokuma el tezgahları vardı. Kasabada işi olanlar gider, gelirdi. Çocuklar bağ evlerinde oyunlar oynardı. Bağlarımızda her türlü üzüm vardı. Ceviz, payam ve elma ağaçları bulunurdu. El tezgahlarında dokumacılık bağda da devam ederdi. Sabah güneş doğmadan tezgah sesleri başlardı şiir gibi. Dokuma işi geriye bırakılmazdı. Ürünler mutlaka çıkarılırdı. Kızılcabölük’te heykelin olduğu yerde belediye binası vardı. Giriş katında doktor odası vardı. 1912 yılında belediyelik olmuştu. Binanın önü boştu. Sağda Asmalı Kahve’nin yanında lamba altı dediğimiz çerçilerin yayıldığı yerde bir boşluk vardı. Dokumalar orada serilirdi. 50’li yıllarda hal binası yapıldı. Aslında buradan Rahmetle analım, Kızılcabölük‘e çok faydası olan Ahmet Paralı Kızılcabölük pazarından gittikten sonra Pazar kurulmadı derler. Kızılcabölük’te otantik bir bağ arası kültürü oluşmuş. Aşağıdan 50 cm taş, üstüne çalı konmuş. Geçmek istersen geçemezsin, hiçbir hayvanda geçemez. Bağlar sıralanmış. Orada bayramı yapıyorlar. Akşam tezgah işletilmiyor, zaten elektrik yok. Toplanma ise bağırarak oluyor. Orada toplanılıyor. Ezme yeniyor, kavun kesiliyor. Böyle kültürel bir olay da var. Hatırladığım Milli Bayramları anlatayım. O dönem Cumhuriyet Bayramı öyle kuvvetli bir şekilde kutlandı ki. Halk oyunları, fener alayı olurdu. 1953 yılını çok iyi hatırlıyorum. Milli Bayramlarda heykelin önüne kürsü konurdu. Nahiye Müdürü, Belediye Başkanı ve Jandarma Komutanı halkın bayramını kutlarlardı. Halkta büyük coşku içinde karşılık verirlerdi. O coşku çocuklara da yansırdı. 1954 yılında ilkokula başladım. Ortaokulu okudum. Bitirdim. Denizli Lisesi’ne gittim. Orada küçük evler vardı. Öğrenciler kalırlardı. Önünde küçük bahçeler olurdu. Biz böyle evlerden birini kiralayarak okumaya başladık. Bizim yörenin çocukları çok iyi öğrencilerdi. Ankara Üniversitesi’ni 1970 yılında bitirdim. Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde okudum. Sonra Planlama Araştırma Koordinasyon Dairesinde uzman yardımcısı olarak görev yapmaya başladım. 1977 yılında Denizli Eğitim Enstitüsü’nde görev yaptım. 42 yıl görev yaparak emekli oldum. Yüksek lisansımı ve doktoramı 9 Eylül Üniversitesi’nde tamamladım. Bu bağlamda ilginç bir şey oldu. Üniversiteden geldiğimde Kızılcabölükspor Gençlik ve Spor Kulübü, Kızılcabölüklü olmayanların eline geçmiş ve atıl durumda bulunuyormuş.  Dediler sen bu derneği ele al. Asmalı Kahve’nin içinde çay ocağı bir tarafta diğer taraftaki odada Kızılcabölükspor Gençlik ve Spor Kulübü’ne aitmiş. Esat Köseoğlu, Mesut İnanç, Ramazan Enikonu ağabeylerimiz bizden önce orayı çalıştırmış. Ben burayı nasıl çalıştırırım diye kafa yormaya başladım. Kültürel faaliyetlere ağırlık vermişler. Biz nasıl ağırlık veririz diye düşündüm. Gençleri topladık. Kitap okuyoruz. Saz çalıyoruz. Hafta sonu futbol oynanıyor. Benim futbolla pek aram yok. Muammer Öngören, Ramazan Kökçü, İsmet Taşkın, İlhan Uçar. Bu isimlerden oluşan bir takımımız var. Yöredeki herkesi yeniyoruz. Finale geldik. Tavas’ta oynayacağız. Kim kazanırsa şampiyon olacak. Ben baktım takım sakatlanacak. Takımı çektim finalden. Çocuklar dedi ki. Kramponlu ayakkabı istiyoruz. Bir temsil hazırladım. Park kahvesinin sahne çalışması kapatılmış. Ben Kaymakamdan izin alır orada yaparız dedim. Bizden ücret alınmadı. Orada temsil yaptık. 2 bin 665 lira kazandık. Çok para o zaman. O parayla da krampon aldık arkadaşlarımıza. O zamanki gençlerin özverisi çok büyüktü. Biz Asmalı Kahve’den Koçakların üzerindeki kahveye geçmek zorunda kaldık çeşitli sebeplerle. Kahvenin üstü boştu. Faaliyetlerimizi orada yaptık. Gündüz kahveleri dolaşırdım. Gençler beni görünce kaçardı. İsterdim ailelerine yardım etsinler. Babaları çok teşekkür ederdi. Sen göndermişsin diye. Hâlbuki beni görünce giderlerdi eve. 42 yıl 7 aylık devlet görevimden 2013 yılında emekli oldum. Kızılcabölük’e artık çok daha fazla gidip gelmeye başladım. Herkes birbirini sevsin istiyorum. Ayrılıkları kaldıralım istiyorum. Çocuklarımın Kızılcabölük sevdalısı olmasını çok arzu ediyorum. Oğluma yazlık yapalım dedim. “Baba ben ne yapacağım orada Ben Kızılcabölüklüyüm” dedi. Benim için hediyelerin en güzeli oldu.         

ERTAN GÜRGÜN: Musa Hocam, Kızılcabölükle ilgili bir genel değerlendirme alabilir miyiz sizden?

MUSA VARLIOĞLU: Kızılcabölüklüler Vakfı Başkanı Osman Erkli, 1960 yılından bu yana Kızılcabölük’te görev yapan tüm öğretmenleri bir araya getirdi. Ben Sayın Erkli’yi kutluyorum. Bunu başardı. Binlerce Profesörümüz, Mühendisimiz, İş Adamımız, Doktor ve hukukçumuz var. Öğretmenleri nasıl topladıysak, profesörlerimizi de doktorlarımızı da toplayabiliriz. Kızılcabölük’le ilgili övünç duyduğumuz iki kuruluşumuz var. Biri Kızılcabölükspor… Kızılcabölükspor’la övünüyoruz. Karşımıza ilçe ve il takımları çıkıyor. Biz mahalleyiz. Yenip geliyoruz. Gururlanıyoruz. Diğer kuruluşumuz ise Kızılcabölük Vakfı. Onunla da ne kadar övünsek azdır.  

YAŞASIN KIZILCABÖLÜK PROGRAMININ ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜMÜN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
HABER MERKEZİ

HABER MERKEZİ

0 Yorum

Yorum yaz

fixed-whatsapp-icon