Mustafa KAYA

Mustafa KAYA

563 Yazı

EKOPOLİTİK: YAŞAR TOK’LA SON FOTOĞRAF!

**YARIM KALMIŞ BİR YAZI; YAŞAR TOK!-2



Geçtiğimiz Çarşamba “zamansız ve apansız” bir şekilde hayata veda eden gazeteci Yaşar Tok  İzmir kültür-sanat çevrelerinin “Kitapçı Yaşar” lakabıyla andığı; Denizli’de kültür, sanat ve edebiyat yazılarının yanı sıra, arkeoloji, tarih, çevre ve ekoloji (Kadim Meandros) konularında yazdığı makaleler, yaptığı haberler, yazı dizileri ve gazete köşe yazıları ile tanınan bir kültür sanat adamı ve entelektüel isimdi. Yaşar Tok’un bu ani gidişi “dostları, arkadaşları ve yoldaşları” için adeta bir yas ve hüzün yağmuruna” dönüştü.



YARIM KALMIŞ BİR YAZI;  CELAL KAZDAĞLI, CEMAL ATAMAN VE ŞERİF KUTLUDAĞ'IN KALEMİNDEN YAŞAR TOK!
O’ sonuçta DRT’de Celal abi (Kazdağlı)’dan bir değerli mirastı bize. O’nu en iyi yine onlar, dostları ve arkadaşları anlattı. Mimar-Yazar Süleyman Boz, Şair ve edebiyatçı Hakan Keysan, TV Programcısı, Gazeteci-Yazar Celal Kazdağlı, Edebiyatçı ve kültür-sanat adamı Cemal Ataman ve CHP eski İl Başkanı (tanınmış Hukukçu ve  Politikacı) Zafer Gönenç; Yaşar Tok ile ilgili anılarını ve son paylaşımlarını yazdı. Bu yazıların içinde en önemli ayrıntı ise Şerif Kutludağ'ın paylaşımı ve "Yaşar Tok'un Son Fotoğrafı" oldu.  Kısacası; “Yarım Kalmış Bir Yazı; Yaşar Tok’u” bir de dostları ve arkadaşlarının kaleminden okuyalım istedik.



CELAL KAZDAĞLI YAŞAR TOK’U YAZDI!
Ağustos’un son pazarıydı beni aradığında. “Üstad” dedin “Seni bir ay içinde yine böyle telefonla biri arayacak. O ben olmayacağım. Arayan kişi muhtemelen benim öldüğümü sana söyleyecek.”  Aynen böyle oldu Yaşar. Çarşamba öğleden önce Şenol’du (Koç) beni arayan sen değil. “Yaşar Tok” diyerek senin adını söyledi önce. Biraz durakladı; sanki ne söyleyeceğini unutmuş gibiydi. Sonra bitkin, en kötü şeyi söylemeye hazır bir kalıba soktuğu ses tonuyla söyleyiverdi “Yaşar Tok öldü.” Gazeteci Çetin Altan son döneminde sevdiği dostlarını son kez bir öğle rakısına davet eder, sohbet eder, onlara veda ederdi. Sonra o buluşma, sohbet ve veda üzerine yazardı. Senin ki de bir tür Çetin Altan’ın vedası gibi oldu. Telefonda “ilk ameliyatımda beni bir şekilde ölümden çekip aldılar, ölmüştüm ben” diyordun. Benim seni rahatlatmaya dönük gevelemelerim, teselli sözlerim, işi şakaya vurmam seni hiç etkilemiyor, konuşmaya devam ediyordun “Bu defa o masadan kalkamam, orada kalırım, ölürüm.” Biraz Reha’dan (Muhtar) konuştuk seninle.



Beyin kanamasından dolayı merdivenden düşmüş, bu defa aldığı darbeden dolayı ikinci kez beyin kanaması geçirmişti. Beynin iki tarafı da hasarlıydı ve bir haftadır yoğun bakımdaydı. O her zamanki kendine has üslubunla eleştirmiştin Reha’nın gazeteciliğini, duruşunu ama yine de iyimserdin “yırtar o, yakında ayağa kalkar” diyerek bir umut dağıtmıştın. Reha’ya gösterdiğin cömertlik ve ümit var tavrın seni de etkilemiş, biraz olsun neşelenmiştin. “Ben iyiyim, en ucuzundan da olsa hala içiyorum şarabımı” demiştin bana. “Daha birlikte çok kadeh kaldıracağız” diyerek coşkuna katılmıştım. Sen pek oralı olmadan “Ben şimdi tek başıma içiyorum. Şerefeee” deyip bir yudum almıştın kadehinden. Öyle vedalaştık seninle Yaşar. Şenol arayıp “Yaşar Tok öldü” haberini verdiğinde ben “yırtar o, yakında ayağa kalkar” dediğin Reha’nın yanındaydım. Onu yürütmeye çalışıyorduk hemşirelerle birlikte. Gerçekten yırttı, beyin kendini toparladı, yürümeye, adım atmaya başladı. Reha’nın yırtacağını, Yaşar Tok’un öleceğini bana söyleyen sendin. Bunu söylediğin zaman sen benimle şerefe kadeh kaldırıyor Reha ise 3 hafta yatacağı yoğun bakımın ilk haftasını henüz geride bırakıyordu. Sen Denizli’den Reha için beni umutlandırıp moral verirken ben İstanbul’dan sana benzer bir ümidi verememiş, moralini düzeltememiştim. Bunu 10 gün kadar önce ettiğim telefonumu açmadığın zaman anladım. Sonra geri aramayınca bir gün senin yerine bir başkasının telefon edeceği düşüncesi beni kuşatmaya başlamıştı.



GAZETECİ KAZDAĞLI YAŞAR TOK’U YAZDI!
Seninle 19 yıl önce tanıştım Yaşar. Denizli’de DRT’yi (Denizli Radyo Televizyonu) kurma mecburiyetinde bırakılmasaydım belki de seni hiç tanımayacaktım. 6 aylık bir çalışmanın sonunda (bana göre uzun sayılabilecek bir zaman dilimi) DRT 7 Nisan 2005’te yayın hayatına başladı. Çıkışı fena değildi, oldukça sükse yaptı. Yayınlar ilgi çekmeye başlayınca Denizli’nin kültür sanat alanında bilinen bir kaç arkadaş bana ziyarete geldiler. Aralarında sen de vardın, böyle tanıştık, tanıştırıldık. Gelenler bir süre sonra seni anlatmaya başladılar. Senin Denizli’nin kültür sanat yönüyle çok ilgili olduğundan, şehir tarihine olan merakından söz ettiler. Elinin kalem tuttuğunu, üretken olduğunu belirtmeyi de ihmal etmediler. Daha ikinci çaylar gelmeden ben “bizde (DRT) çalışmaya ne zaman başlayabilirsin?” diye doğrudan sana sordum. Sen dahil, herkes bir şaşırdı, bocaladı. Ben sana bakıyordum; hemen toparladın, zaman belirtmeden “başlayabilirim” dedin. “Yarın” dedim ben “gelirsin ayrıntıları konuşuruz.”  Böyle başladık seninle çalışmaya. Çok güzel şeyler yaptın, birlikte hala akılda kalan işlere imza attık. Şehrin eksiği olan hafızasına birlikte seyahat ettik. Yaşayan Denizli’nin kültürüne sanatına dokunmaya, ele almaya, yansıtmaya, öne çıkan isimleri ekrana taşımaya başladık. Her biri keyif aldığımız, öğrendiğimiz, ufkumuzu açan işlerdi. Daha çok seninle birlikte tanıdım ben Denizli’nin ihmal edilen, nedense gösterilmekten uzak durulan bu tarafını. Denizli’de pek çok kültür insanı ve sanatçı ile senin üzerinden ilişki kurdum, senin sayende onları tanıdım. Yaşar Çallı ile buluşmalarımız, uzun sohbetlerimiz senin sayende gerçekleşti.



MENDERES NEHRİ ÖKSÜZ KALDI
Birlikte yaptığımız o şarap belgeseli çok güzeldi ama başımıza aldığımız pek çok bela da onun yüzündendi. Bu dünyadan erken ayrılan Yasin Tokat’la birlikte sıkı bir çalışma ortaya koyduk. Üzüm bağlarına birlikte gittik. Yasin Tokat bize asmayı, üzümü, rüzgarı, yağmuru, salkımların toplanışını yerinde uzun uzun anlattı. Üzümlerin toplanmasından nakline, fabrikaya taşınmasına, suyunun çıkarılmasına, yapılan işlemlere, fıçılanmasına, şişelenmesine kadar bağdan sofraya üzümü ve şarabı anlattı. Belgeseli yaptık, yayınladık. Çok ses getirdi. Çok eleştirdiler, hedef aldılar, tınlamadık. İyi de yaptık. Geçenlerde Seval (Uysal) yazıyordu Şifre Haber’de şarabın Denizli’yi nasıl değiştireceğini, Urla örneğini vererek. Sonra ben ayrıldım Denizli’den. Sen belgesellerini yapmayı sürdürdün. Denizli’nin kültürüne, sanatına, dününe, bugününe değindin. Kurumların tarihini ele aldın, pek çokların görmezden geldiği Menderes Nehri’ni anlattın bize. Daha çok şey anlatacaktın bize ama bu sefer hayat izin vermedi.



YASİN TOKAT, ASIM ALTINTAŞ VE YAŞAR TOK
En son bu yılın Şubat ayında buluştuk seninle Denizli’de. Hem de bize yakışan yerde, şimdilerde Şifre Haber’in sahibi Bülent’in (Öztürk) olağanüstü çabasıyla gerçekleşen Denizli Gazeteciler Cemiyeti’nde bir araya geldik. Denizli’nin daha çok işin cefasını çeken, en üretken gazetecilerinden Muhammed’le (Karaçay) birlikte. Hasret giderdik, keyif aldığımız çok güzel bir sohbet yaptık. O sohbetin güzelliği hala ruhumda kendini hissettiriyor. Seni hep bu duygularla hatırlayacağım Yaşar. Hani İstanbul’da seni bir kaç kez misafir ettiğim evimde, Boğaz’a nazır açtığım her şişede seninle olacağım. Birlikte yaptığımız ve öğrendiğimiz şeyleri damıta damıta şerefe diyeceğim, yokluğunda benim için Denizli hep biraz eksik kalsa da. Işıklar içinde olasın, şarapsız kalmayasın. Yoksa KÜP (Asım Altıntaş), PAMUKKALE (Yasin Tokat) üzülür. Üzme onları…



KRAVATSIZ ENTELEKTÜEL 
(Cemal Ataman; Kültür-sanat ve Edebiyat Adamı)
Onu önce açtığı kitap sergisinde tanıdım, sonra Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'nda bir kitabevi açtı. Meserret Sokağa taşıdığı kitabevinin ismini Atlantis koyması, İzmir'deki İzmir kitaplığının batmasından dolayıydı. Atlantis batıkkentti. Günümün belli saatleri orada geçerdi. Kitabevleri kitapseverlerin mabediydi her zaman. Kısa sürede şehrin tüm okurları ve entelektüelleri Yaşar Tok'un dostu oldu, Atlantis Kitaplığı da toplanma yeri. Kent sanat dergisi Makine Mühendisleri odasının katkılarıyla sevgili Yaşar'ın editörlüğünde basılmaya başladı. Minicik görünen boyutunun içine neler sığmazdı ki. Güzel sanatların her türü yer alırdı dergide. Şiirler, öyküler, kitaplar, resimler, müzik... Şehrin tüm aydınları en güzel eserlerini sergilediler Kent ve Sanatta. Dergi Yaşar Bey sayesinde birkaç yıl yayınlandı. Tüm emek ona aitti. Söz çizgi renk DRT'deki sanat programının adıydı Yaşar Tok'un. Orada, kentimizin sanatçıları, dışarıdan gelen şairler, yazarlar, ressamlar, müzisyenler kendilerini anlatma, sanatlarını gösterme fırsatı buldular Denizli gazetelerinde de yazıları yayınlandı.



UZUN ÖMÜRLÜ KENT SANAT DERGİSİ VE DENİZLİ BAROSU TARİHİ KİTABI O’NUN ELİNDEN ÇIKTI!
Denizlili yazarların kitaplarına editörlük yapıyordu. Şiir Otel'in dünya şiir günü etkinliğinde yer alan tüm şairlerin şiirlerinden oluşan kitabı da Yaşar hazırlamıştı baskıya. Denizli Barosu Tarihi de Yaşar Tok'un emeğinin eseridir. Denizli Haber'de sanat, çevre, siyaset yazıları yazarken, ben de eğitim editörüydüm. Yaşar Tok sadece kalem adamı değil eylem adamıydı aynı zamanda. Kentteki bütün eylemlerde ön saflarda görürdük onu. 78 kuşağındandı Yaşar Tok,78'liler Derneği'nde yöneticiydi. 12 Eylül'den nasibini almış bir kaçaktı aynı zamanda. Su katılmamış bir yurtsever ve devrimciydi. Vefatından bir gün önce, Kuyucak Yamalak'taki Büyük Menderes Köprüsü'nden kapkara bir dereye dönüşmüş ırmağın fotoğrafını çekerken Yaşar'ı hatırlamıştım. Menderes'in temizlenmesi için ne emekler sarf etmiş, adım adım gezmiş, yazılar yazmıştı. Bu şehir kravatsız entelektüelini kaybetti, ben bir dostumu, kardeşimi kaybettim. Ruhu şad olsun.



YAŞAR TOK’LA SON FOTOĞRAF!
(Şerif Kutludağ; Şair, Edebiyatçı, Emekli Öğretim Görevlisi)
Yaşar Tok'u Kaybettik!.. İlk Haber: DGC Başkanı Osman Nuri BOYACI'dan:  "Bu yıl çok fazla acı haber aldık. Bir üzücü haber de Yaşar'dan geldi. Çevre haberleriyle doğanın korunmasında önemli bir misyon üstlenen, Denizlihaber ve D20Haber'de yazılarıyla gündem oluşturan meslektaşımız Yaşar Tok, İzmir'de geçirdiği operasyon sonrası yaşamını yitirdi. Çok üzgünüm. Allah rahmet eylesin. Denizli basın camiasının başı sağolsun..." İkinci Haber: Aylin Müftüler'den: "Arkadaşlar Yaşarımızı yarın 26  Eylül’de öğle namazında Doğançay ( Karşıyaka tarafı) mezarlığında uğurlayacağız. İyi ki bizimle oldu..."



Evet Yaşar TOK'u da kaybetmişiz: Ne acı bir haber!.. Daha iki gün önce Karşıyaka Latife Hanım Parkı Köşk Kafe'de sevgili Aylin Müftüler, Hüseyin Yurttaş, Fahrettin Koyuncu ile birlikte sohbet etmiş, şakalaşmış, gülüşmüştük... Neşe dolu ve hayata dair heyecanları ve umutları olan bir Yaşar Tok'la güzel saatleri yaşamıştık... Şimdi de DGC Başkanımız Osman Nuri Boyacı'dan Yaşar'ı kaybettiğimiz haberi!!!!!!!!!! ALLAH rahmet eylesin... Işıklar içinde gülen yüzüyle uyusun sevgili arkadaşımız...



O ŞİMDİ GÜNEŞİN SOFRASI’NDA!
Şerif Kutludağ Hocamızın sosyal medya hesabından yaptığı fotoğraflı bu paylaşım Yaşar Abi (Tok)’la ilgili belki de en anlamlı paylaşım (ve fotoğraftı). Yaşar Tok bu sohbet masasında sadece ameliyatından iki gün önce bulunmuştu. Yine “şairler. Edebiyatçılar ve yazarların” masasında, sofrasında ve baş köşesinde idi. Şimdi ise biliyoruz ki; etrafında ışıklı yıldızlarla “güneşin sofrasında..”



KARACA MOSKOVA’DAN; NAZIM HİKMET MEMLEKET, MEMLEKET NAZIM HİKMET!” MESAJI VERDİ
TBMM Heyeti’nin Rusya Federasyonu'na gerçekleştirdiği resmi ziyaret programına katılan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkan Vekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca resmi ziyaretler ve görüşmeler dışında; “Kızıl Meydan, ünlü Kremlin Duvarı Meçhul Asker Anıtı ve Mosova Novodeviçi Mezarlığı’ndaki Nazım Hikmet’in mezarını ziyaret etti. Nazım Hikmet ve Vera Hikmet’in mezarlarına çiçek bıraktı. Karaca buradan yaptığı fotoğraflı paylaşımda; “Nazım Hikmet Memleket, Memleket Nazım Hikmet!” dedi.  



Moskova Programına TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca,  AK Parti Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş, İYİ Parti Grup Başkanvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu, Türkiye-Rusya Federasyonu Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve AK Parti Manisa Milletvekili Murat Baybatur, MHP Samsun Milletvekili İlyas Topsakal ve TBMM Genel Sekreteri Talip Uzun katıldı.



MÜJDAT İLHAN’IN ACI KAYBI!
Eski Denizli Baro Başkanlarından ve CHP Merkezefendi İlçe Başkanı Avukat Müjdat İlhan amcası Ali Osman İlhan’ı kaybetti.  3 Çocuk babası, 4 torun dedesi 74 yaşındaki Ali Osman İlhan Bozkurt’a bağlı Alikurt Mahallesi’nde gerçekleştirilen cenaze töreni sonrası doğduğu köyde toprağa verildi. Denizli hukuk camiası ve politika kulvarının önemli isimlerinden Müjdat İlhan’ın amcası Ali Osman İlhan’ın cenazesine oldukça yoğun bir katılım gerçekleşti. 



CHP Denizli İl Başkanı Ali Osman Horzum, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, Pamukkale Belediye Başkanı Ali Rıza Ertemur, CHP Pamukkale İlçe Başkanı Uğur Coşkun, Merkezefendi Belediye Başkan Yardımcıları Osman Bartal ve Hüdai Tirit, Büyükşehir Belediyesi daire başkanları, Pamukkale ve Merkezefendi Belediyesi meclis üyeleri cenaze töreninde hazır bulundu. TBMM Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca ve CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı da Müjdat İlhan’ı telefonla arayarak başsağlığı diledi ve taziyelerini iletti. CHP’li Başkan Müjdat İlhan cenazeye katılan, telefonla arayan ve bu acı günlerinde İlhan Ailesi’nin yanında olan tüm eş dost ve akrabalara teşekkürlerini iletti. Bizde Metropol Medya olarak Müjdat İlhan ve İlhan Ailesi’ne başsağlığı dileklerimizi iletiyor, “Ali Osman İlhan huzur ve ışıklar içinde uyusun” diyoruz.



fixed-whatsapp-icon