Mustafa KAYA

Mustafa KAYA

463 Yazı

(EKOPOLİTİK) O ŞİMDİ TAM BİR AĞA!

**KAFASINA TAKTIĞI KASKET İLE BİR ANDA “NECİP AĞA” DİYE ANILMAYA BAŞLANAN NECİP HELVACI, ŞİMDİDE OMZUNA BİR POŞU ATINCA TAM BİR AĞA OLDU..

**BU ASLINDA AĞALIKTAN ÖTE BİR ‘KARDEŞLİK DUYURUSUYDU. “BENİM İŞİM TATLI, AŞIM TATLI, EŞİM TATLI” DİYEN NECİP HELVACI, “BİZ DE BU TADI; DEDE BABAYA, BABA BİZE, BİZ DE OĞULA BIRAKTIK” MESAJI VERİYORDU.
Bundan yaklaşık 5-6 ay önce kafasına taktığı kasket ile bir anda “Necip Ağa” diye anılmaya başlanan Hacı Şerif Şekerlemeleri kurucusu sempatik işadamı Necip Helvacı şimdi de omzuna; genellikle festival ağalarının taktığı “Yörük Atkısı” denilen bir poşu atınca tam bir ağa oldu.



Geçtiğimiz hafta Hacı Şerif unvanı ile tanınan Necip Helvacı’ya Denizli Güzelköy Kültür ve Cemevi Yaptırma Yaşatma Derneği tarafından bir poşu hediye edildi. Yedi düvelle barışık insan canlısı bir isim olan Necip Helvacı özellikle festival, turnuva ve etkinliklerde “festival ağalarının omzuna takılan bu hediye poşuyu omzuna attı ve arkalı önlü bir fotoğraf çektirdi. Hacı Şerif Kurucusu Necip Helvacı’nın poşulu fotoğrafını görenler “Kasketli Necip Ağa, poşuyla şimdi tam bir ağa oldu” demekten kendini alamadı.



BU AĞALIKTAN ÖTE BİR “KARDEŞLİK MESAJI”
Her zaman, her kesimden ve her yaştan insanla diyaloğu olan ve her daim, “dostluk, kardeşlik ve bir arada yaşamdan” söz eden Babadağlı bu sıcak işadamı şimdi de bu poşuyu takarak “ağalıktan öte” önemli bir kardeşlik ve hoşgörü mesajı veriyor ve sık sık tekrarladığı “benim işim tatlı, aşım tatlı, eşim tatlı” sözünü yine hatırlatıyordu. Aynı zamanda Denizli Dini ve Milli Kültür Vakfı Başkanı olan hayırsever işadamı Necip Helvacı’nın bu hareketi ve “fotoğraflı subliminal mesajı” Denizli’de olumlu bir gündem yaratacağa benziyor.



Evet, bugün Necip Helvacı’nın bir Türkiye Markası haline gelen ve 52. şubesine ulaşan Hacı Şerif Şekerlemeleri şirketi ülke genelinde tanınıyor. Pandemi döneminde üretimini kesintisiz bir şekilde sürdüren Hacı Şerif Firması Şubeleri internet üzerinden gerçekleştirdiği “Kargo, kurye, paket ve adrese teslim servisleri” ile tıkır tıkır işlemeye devam ediyor. Hacı Şerif’in öyküsü; 1938 yılında Babadağ’da Mehmet Tevfik Helvacı ve oğlu Şerif Helvacı ile bugünlere kadar uzanan bir geleneğin ilk adımı olarak başladı 1950’li yıllarda Şerif Helvacı’nın oğulları Mithat ve Necip Helvacı’nın üçüncü kuşak olarak baba mesleğini şeçmeleriyle; Şerif Helvacı imalathanesini büyütmek istedi ve Denizli’deki bugünkü yerine taşındı. Necip Helvacı’nın “İşimizi; dede babaya, baba bize, biz oğlumuza devredince iş her geçen gün büyüdü ve geldik bugünlere” diyerek adeta iş dünyasının geleneksel bir yönünü somut bir şekilde anlatıyor. Hani bizim sosyoloji yani toplum bilimden öğrendiğimiz “gerçek işçi sınıfı geleneği” denilen şey gibi. “Dedem duvar işçisiydi evi yoktu, babam duvar işçisi idi evi yoktu, ben de duvar işçisiyim evim yok!” örneğindeki geleneksellik gibi. (Ancak bunun kapitalizme tezahürü şeklinde)



“BENİM İŞİM TATLI, AŞIM TATLI, EŞİM TATLI”
Bundan 6 yıl önce ‘blog.haciserif.com’daki “Benim işim tatlı, aşım tatlı, eşim tatlı!” başlıklı röportajında bakın Necip Helvacı, Hacı Şerif’in 1 dükkandan 52 şubeye uzanan hikayesini nasıl anlatıyor; 1952 senesinde Denizli’nin Babadağ ilçesinde doğdum. 57’de ise Babadağ’daki yaylamızı bırakıp Denizli’ye taşındık. Denizli’de babamın Ali Rıza Bozbay diye bir ortağı vardı. Ortağımızla birlikte merkez şubemiz olan Bayramyeri’ndeki dükkanı yapmaya karar verdik. O zamanlar burası domates tarlasıydı. Domatesleri kendi ellerimizle söktük ve bir dükkan inşa etmeye başladık. 1965 senesinde abim Mithat Helvacı askere gidince ben hayat üniversitesine atıldım. Benim de askerden dönmem sonucunda 72 senesinde babamız Hacı Şerif Helvacı işi bize, yani iki kardeşe devretti. Dede babaya, baba bize devredince iş her geçen gün büyüdü.



YUNUS HELVACI İLE HACI ŞERİF BİR
ŞUBEDEN ‘ŞUBELER ZİNCİRİ’NE GELDİ
1995-1996 senesinde oğlum Yunus Helvacı üniversiteye gitti. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra İngiltere’ye master programına gitti. İngiltere’den Denizli’ye dönünce de işin başına geçmek istedi. Yunus görevi devraldığında bizim 1 dükkanımız vardı, şimdi ise 33 (2021’de 52 Şube) civarında dükkanımız var. Zincirin halkaları Yunus ile birlikte her geçen büyüdü. Tabi ki bu tahsilin ve gençliğin verdiği dinamizmle oldu. Oğlum tek başına büyük bir başarıya imza attı ama aynı zamanda piyasanın da durumu çok etkili oldu. O zamanlar Denizli’nin nüfusu 150 – 200 bindi şimdi ise 1 milyon. Tabi ki bunun da büyük avantajları var. Zamanında şartlarımız çok ilkeldi şimdi ise her şey makineleşti. Makineleşmeye rağmen ürünlerimizin lezzeti hiç değişmedi ve böylece başarımız daim oldu. Dededen babadan gördüğümüzü çocuklarımıza gösterdik ve çocuklarımız da bizi utandırmadı ve çok daha iyisini yaptılar. Bizim lezzet ağımız çok geniş. 150 – 200 (şimdi yani; 2021’de daha çok çeşit var) çeşit arasında farklı lezzet var. İlk başlarda en çok tercih edilenler lokum, şeker ve helvaydı. Şimdi şuruplu tatlılar da eklendi. Her geçen gün yeni bir ürünü mağazamızda sergilemeye başladık. Eskiden 3 çeşit lokum vardı; sade, güllü, fıstıklı. Ama şimdi 35 (şimdi daha fazla) çeşitten fazla lokum var ve bunun sonu yok.



“DEDE BABAYA, BABA BİZE,
BİZ DE OĞULA BIRAKTIK”
Ama bizim en çok tercih edilen ürünümüz doğumdan ölüme irmik helvası. Zaten Yunus’un katkısıyla dondurmalı irmik helvasını ürettik. Ürünleri yaparken en kaliteli malzemeleri kullanıyoruz. Bakır kazanlarda pişiriyoruz, çınar ağacından yapılmış kürekler kullanıyoruz. Bunu yaparken de aşkımızı ve sevgimizi katıyoruz. En önemlisi ise ürünlerimizi önce tadıyoruz. Yemediğimiz ürünü satmıyoruz. Prensip olarak önce yaptığımız ürünü kendimiz tadarız, dostlarımıza tattırırız ve eğer olmuşsa piyasaya sunarız. Netice olarak dede babaya bıraktı, baba bize bıraktı, biz Yunus’a bıraktık. Bir aile şirketi kurduk ve ülke çapında büyük bir başarı elde ettik. Temennimiz bundan sonra da işlerin böyle gitmesinden yana. Kısacası; benim işim tatlı, aşım tatlı, eşim tatlı.

fixed-whatsapp-icon