EKONOMİ

MÜHENDİS ODALARINDAN ORTAK ÇAĞRI

MÜHENDİS ODALARINDAN ORTAK ÇAĞRI
Kimya, gıda ve ziraat mühendis odaları ‘Dünya Gıda Günü’ nedeniyle yaptığı ortak açıklamada Tarım ve Orman Bakanlığı’na denetçi sayısını artırması çağrısı yaptı, tarım ve gıdadan tasarruf yapılmamasını istedi.

Kimya Mühendisleri Odası Denizli Şubesi Başkanı Murat Emre Kaplan, Gıda Mühendisleri Odası Denizli İl Temsilcilisi Umut Ayana ve Ziraat Mühendisleri Odası Denizli Şubesi Başkanı Baha Yanarca, 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla ortak basın açıklamasında bulundu.

Açıklamayı, odalar adına Gıda Mühendisleri Odası Denizli İl Temsilcilisi Umut Ayana okudu. 2024 yılının dünyada ve Türkiye’de 2023 yılını arattığını vurgulayan Ayana, “Bu gidişle ne yazık ki, 2025 yılının daha da zor geçeceği açıktır” dedi.

Bu yılki Dünya Gıda Günü temasının; ‘Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için Gıda Hakkı!’ olduğunun altını çizen Ayana; “Bugün ülkemizde insanlarımızın yüzde 22’si yeterli gıdaya ulaşamamakta, yüzde 8,5’u ise açlık sınırında yaşamaktadır. Dünyada gıda fiyatları düşüş gösterirken Türkiye’de artmaya devam etmektedir. Tarımsal temel girdiler ve ürünlerde dışarıya bağımlılık büyük sorundur. Her sıkışılan anda ithalata sarılmakla gıda enflasyonu düşmez, çözüm ülkemizdeki üreticiyi ve üretimi koruyan somut politikalarla sağlanabilir. Tarımsal üretim büyük ölçüde doğa koşullarına bağlıdır. İklim değişikliği, özellikle son yıllarda insan eliyle ‘Kriz’ haline dönüştürülerek, aşırı yağışlar, su baskınları, can kayıpları, aşırı sıcaklar, kuraklık olarak dünya ülkelerinin gündeminde sıkça yer almaktadır. İçilebilir su kaynaklarımızın ve tarımsal üretimin hızla azalması, yönetenler tarafından sorun çözücü tarım, gıda ve su politikalarının oluşturulmaması, gelecek için duyulan endişeleri arttırmaktadır” dedi.

Türkiye’de tarımsal üretimin sorunlu olduğunu belirten Ayana; “Yıllardır yetersiz verilen desteklerin; bir de geç ödenmeler ile erimesi, ürün alım fiyatlarını maliyet altında açıklayarak; bitkisel ve hayvansal üretimde bulunan çiftçilerimizin sürekli zarar etmesi, üretmek için borçlanmak zorunda kalan çiftçilerimizin üretim alanlarına ve araçlarına ipotek üzerinden el konulması üretim boyutundaki sorunları artırmaktadır. Kar eden çiftçiler önünü görerek ve gençleşerek üretime devam edebilir, aksi halde üretim maliyetleri nedeniyle arazisini ekmeyen çiftçinin arazisini zorla kiralayarak üretimde arz sorunu çözülemez. Ülkemizde bu yıl yaşanan çiftçi eylemleri, umarız gerçek sorunların görülmesini sağlar” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de gıdanın üretimi ve denetimi süreçlerinde sorunlar yaşandığını ifade eden Ayana; “Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uzun bir aradan sonra laboratuvar sonucuyla taklit veya tağşiş yapıldığı tespit edilen gıdaları üreten, ithal eden ve piyasaya arz eden firmalar kamuoyu ile paylaşıldı. ‘Köftede domuz eti var mı?’ tartışmaları arasında kamuoyundaki infial anlaşılabilir, ancak sorun çok boyutludur ve çözüm için gecikmeden atılması gereken adımlar vardır. Halkımızın gıda güvenliği için Bakanlığın yıllardır uyguladığı beyana dayalı üretim izni modelini bırakıp, tüm gıda işletmeleri için Bakanlık denetimi ve kontrolü sonucu onay verildikten sonra üretimin yapılabildiği sisteme geçilmelidir. Gıda işletmelerini merdiven altından kurtarmak için kayıt altına alınması yeterli bir uygulama değildir. Küçük işletmelerde de gıda güvenliği koşullarını sağlayacak şekilde çalışmalar yapılmalı, Çalıştırılması Zorunlu Personel (ÇZP) buralarda da uygulanmaya başlanmalıdır. Yetersiz olan Bakanlık denetçi sayısı arttırılmalı, Tasarruf Genelgesi gerekçesine sığınmadan bir an önce bu konuda eğitim almış teknik personelin kamuya ataması yapılmalıdır” şeklinde konuştu.

Ayana, “Yaşamak bir insan hakkı ise yaşamın kaynağı gıdaya ve temiz suya erişmeyi sağlayan gıda hakkı da en temel insan hakkıdır. İktidar, 2025 yılı ve sonrası için kamu yönetimi bütçesinde tarımdan ve gıdadan tasarruf yapmamalıdır. Gıda hakkının temel öznesi olan çocukların okul yemeğine ve içilebilir suya ulaşması sosyal devletin yerine getirmesi gereken ana görevlerdendir. Çocukların kamusal eğitim hakkına ulaşabilmesi, karar alıcıların; eğitime yeterli bütçe ayrılması ve gerekli önlemleri alması ile mümkündür. Yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuklarda bodurluk ve bilişsel yeteneklerde gerileme gibi olumsuzluklar yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Oysa en az bir öğün yemek verilen okullarda çocukların başarısının artığı, devamsızlıkların ve okul terklerinin azaldığı gözlenmiştir. Dünya genelinde uygulanan okul yemeği programları bize gösteriyor ki; okul yemeği kız çocukların eğitime erişiminde, okul terkinin önlenmesinde, çocuk yaşta evliliklerin engellenmesinde en etkili kamusal önlemdir” dedi.
HABER MERKEZİ

HABER MERKEZİ

0 Yorum

Yorum yaz

fixed-whatsapp-icon