Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesine dair yaptığı konuşmada Türkiye’deki gelir adaletsizliğini, zengin-fakir uçurumunu ve yanlış ekonomi politikalarının yoksulluğu artırdığını, vatandaşların yardıma muhtaç hale getirildiğini eleştirdi. Ayrıca, aile içi şiddet, boşanmaların artışı ve enflasyon gibi sorunlara değinen Milletvekili Ün, hükümetin sosyal yardımları kullanarak siyasi çıkar elde ettiğini de vurgulayarak çağrıda bulundu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kürsüsünde açıklamalarda bulunan Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, ülkede artan gelir adaletsizliği ve yoksulluk sorununa, en zengin kesimin elde ettiği adaletsiz paya, yardıma muhtaç aile sayısının hızla artmasına ve kötü yönetilen ekonominin faturasını vatandaşların ödediğini söyledi. Bu duruma rağmen hükümetin, aşırı yoksulluğun olmadığını iddiasını gerçek rakamlarla çürüttü. Ekonomik adaletsizliğin ve yaygın yoksulluğun olduğunu belirten Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, açık konuştu. Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, “Bugün, aslında bir bütçeyi değil tedbir alınmazsa nasıl bir çıkmaz yola gireceğimizi, hatta girdiğimizi konuştuğumuz gün. Gelir adaletsizliğinin bu kadar yüksek olduğu bir ülkede rakamları konuşmak anlamsız olsa da, en zengin yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı payın, en yoksul yüzde 20’lik kesimin aldığı paydan 7,7 kat daha fazla olduğunu, en alttaki 15 milyon insanın toplam gelirden aldığı payın yüzde 6,2’sini, en varlıklı 15 milyon kişinin ise gelirin yüzde 46’sını paylaştığını, nüfusun en zengin yüzde 10'unun servetten aldığı payın yüzde 70 olduğunu, ülke servetinin yüzde 40’lık kısmının, nüfusun sadece yüzde 1'lik kesiminin elinde tutulduğunu anlatmakta fayda var. Kuzulara şah olan kurdun bile yapamayacağı bu taksimi bu iktidar yapıyor maalesef. Yoksulluğumuzu da kabul etmiyor üstelik. Bir bakan çıkıp Türkiye’de aşırı yoksulluğun olmadığını söyleyebiliyor mesela. Biz bu bakanlarla aynı ülkede yaşayıp yaşamadığımızı teyit etme ihtiyacı duyuyoruz. Sonra Aile Bakanlığımızın verilerine bakıyoruz. Yardım alan aile sayısının 4 yılda 4 kat arttığını görüyoruz. 11 milyon 370 bin kişinin, yani nüfusun 13.3’ünün yardıma muhtaç hale geldiğini görüyoruz.Nisan ayında 3.3 milyon olan yardım giden aile sayısının, Ağustos’ta da 3.7 milyona çıktığını görüyoruz. 2019’da 688 bin hane derinleşen yoksulluk yüzünden sosyal yardım alırken, bu hanelerin 2020’de yüzde 68 artışla 1 milyon 154 bine çıktığını, 2021’de yüzde 145 artışla 2 milyon 830 bine ve 2022’de 3 milyon 472 bine ulaştığını görüyoruz.Elektrik fatura başvurularının 2019’da 1 milyon 141 bin iken, 2023’ün ilk 6 ayında tam 4 milyon 141 bine ulaştığını görüyoruz. Açlık sınırının 15 bin TL’ye dayandığını, yoksulluk sınırının, en düşük memur maaşının 2, asgari ücretin 4, emekli maaşınınsa 6 katına ulaştığını görüyoruz. Allah aşkına, bırakın ücretliyi, çalışanı, işçiyi, emekliyi, memuru, sadece yardım alan hane sayısına bile baksanız nasıl bir yoksulluk sarmalı içinde olduğumuzu görürsünüz. Bu gördüklerimiz karşısında ülkemizde yoksulluğun olmadığı iddiasına karşı konuşmak zorunda kalıyoruz. Emeklisi, asgari ücretlisi, memuruyla milyonlarca vatandaşımızın bu gerçekliğini görmezden gelen bir zihniyetle yönetildiğimizi anlatmak zorunda kalıyoruz.”dedi.
Sosyal yardımlarda artış yaşanmasının, iktidarın ekonomi karnesinin sonucu olduğunu vurgulayan Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2022'de yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlaşmaya 62 milyar 742 milyon 375 bin TL harcadı. 2023 yılı ödeneği yaklaşık yüzde 50 artışla 91 milyar 582 milyon TL oldu. Son 5 yıl içinde yaratılan bu korkunç tabloya karşılık zaman zaman hükümet yetkilileri yaptıkları yardımlarla övünüyor. Önce, enflasyonla, rant düzeniyle, inatla yürütülen yanlış ekonomi politikalarıyla halkı fakirleştirip ardından yardım alanları katlamanın sosyal devlet olmakla alakası yoktur! Peki neyle ilgisi var. Bir yandan dar bir zümreyi zengin ederken, bir yandan da itirazları bastırmak ve seçim dönemlerindeki tepkileri azaltmak için insanları ölmeyecek kadar nefes aldıran rehin alma politikalarıyla alakası var. Yardımları yürüten bakanlığın iyi niyetli bürokratları konumuz dışıdır. Ancak hakikat gün gibi ortadadır. Bir yandan fakirleştirip diğer yandan büyüyecek tepkileri azaltmak için cüzi yardımlarda bulunmak, halkın hazinesini bir türlü har vurup harman savurmaktır. Sizler izlediğiniz kötü politikalarla enflasyonu azdırıp, ülkeyi faiz cenneti haline getirip, kötü parayı davet ederken yatırımcıyı ve sermayeyi kaçırıp, istihdamı azaltıp, ülkenin üretim habitatını daralttıktan sonra insanları bu yardımlara muhtaç hale getirmekten sorumlusunuz!Bu tablo övünülesi değil, utanılası bir tablodur!Ne acıdır ki hükümetin bir bölümü milletin ocağına incir ağacı dikerken, diğer bölümü yine milletin parasıyla bu açıkları kapatmaya çalışıyor. Ve kara delik her geçen gün büyüyor, dikiş tutmuyor.” diye konuştu.
Aile bütünlüğünü koruma iddiasına rağmen, artan boşanmalar, aile içi şiddet ve ekonomik zorluklarla başa çıkma çabalarının çelişkili olduğunu vurgulayan Milletvekili Sema Silkin Ün, “İktidar mensupları her fırsatta aile bütünlüğünü korumanın mücadelesini verdiklerini ifade ediyor. Bu iddia, boşanmalar hız kesmezken, aile içi şiddet artarken ve sebepleri ortadayken, bakanlık büyük bir yardım kuruluşuna çevrilerek nasıl gerçekleştirilecek? Hükümetiniz o aile içinde geçim derdi yüzünden yapılan kavgalardan, aile bütünlüğüne zarar verici sonuçlar doğuran şiddetten sorumlu olmuyor mu? Enflasyonda gerçek rakamlar ortaya konmayıp vatandaşın maaş zamlarından, yani kesesinden kırpılınca aileye haksızlık yapılmamış mı? oluyor. Milyonlarca insanın aylık ücretini asgari ücret seviyelerine kadar düşürürken ve adeta yoksulluğu tabana yayıp ülkenin yüzde 70’e yakın nüfusunu aylıkta eşitlerken bunun ailenin korunması politikalarına vereceği zararlar hesap edilmiyor mu? Yama misali yapılan yardımlarla, insanları minnet altında bıraktığınız hallerin aslında bu insanların kendi haklarının, kendi alın terlerinin, kendi emeklerinin karşılığı olduğunu hiç düşündünüz mü? Aileyi korumak referandumlarla değil çocuk yapmayı azaltan, boşanmaları artıran, aile içi şiddeti katmerleyen sebeplerin üzerine gidilmesiyle olur.” şeklinde konuştu.
Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, “Vatandaşı insanca yaşamdan mahrum eden politikalar düzeltilmezse, yarın milletimizin 4’te biri yardıma muhtaç hale gelecek ve biz yardım yaptığımız için övüneceğiz. Halbuki bu hükümet berbat enflasyonist politikalarla bu milletin mutfağına, sofrasına, cebine musallat olmasaydı bakanlığınız da böylesi bir yükün altına girmemiş olacaktı.
Ün konuşmasında yoksulluğun seçimlerde nasıl propaganda aracı olarak kullanıldığını anlattı. “Milyonlarca aileyi yardıma muhtaç hale getirip ardından ‘Yardımlar kesilmesin’ korkusuyla oy istemenin nesi adil, nesi sevinilesi, nesi hakkaniyetli sorarım size?Eğer bu bir siyaset değilse, önceden planlanmış değilse, o halde ülkeyi bu hale soktuğunuzu sizlere haber vermek isterim.Adeta bir yoksullaştırma politikasını, seçim süreçlerinin kazanç iklimi haline getirdiniz. Yoksullaşma sebeplerini ‘dış güçlere’, ‘pandemiye’ bağladınız ama aynı yoksullaşmanın nimetlerinden de faydalandınız! Milleti ‘ya bunlar giderse ve yardımlar kesilirse’ travmasına soktunuz! Bu bir siyaset değilse bile, siz söylemlerinizle, propagandalarınızla bu durumu siyasete çevirdiniz? Sorarım size, vicdanlarınız rahat mı? Servet transferleri hepimizin gözleri önünde yasal güvencelerle gerçekleşti. Kur Korumalı Mevduat (KKM) adı altında alın teri adeta sakıncalı hale getirilip, faiz düzenine kırmızı halılar serildi. Kerameti kendinden menkul, malum holdinglere verilen muafiyetler, vergi afları bugün övündüğünüz sosyal yardımların kaç katına tekabül etti? Böyle bir iklimi armağan ettiğiniz bu güzel ülkede Anadolu Kaplanları yetişir mi? Yetişmez. Ekmeğini taştan çıkartmak isteyen vatan evlatlarına insan onuruna yaraşır bir istihdam ortamı çıkar mı? Çıkmaz. Bu iklimde sadece yoksullar ordusuna yazılmayı bekleyen fertler yetişir, sizler de artan bu rakamlardan dolayı kendinizi sigaya çekmek yerine ancak çıkıp övünürsünüz.” dedi.
Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, “Bugün sizlere, AK Parti grubuna, Sayın Cumhurbaşkanının 2003 yılında kurduğu bir cümleyle seslenerek sözlerime son vermek istiyorum; ‘Biliniz ki mutfak tezgahında annelerimizin yüzü gülmeden bize rahat yoktur.’ Mevcut hükümet ve AK Parti grubu bu misyonunu unutmuş olabilir, hatta terk etmiş de olabilir. Ama biz Gelecek-Saadet grubu olarak bunun kavgasını vermeye devam edeceğiz. Tarlada çiftçinin, mutfakta annelerin yüzü gülmedikçe, babalar akşamları evlerine başı dik girmedikçe bize rahat ve huzur yoktur. Bilinmesini isterim ki biz burada durdukça size rahat ve huzur yoktur.” ifadelerini kullandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kürsüsünde açıklamalarda bulunan Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, ülkede artan gelir adaletsizliği ve yoksulluk sorununa, en zengin kesimin elde ettiği adaletsiz paya, yardıma muhtaç aile sayısının hızla artmasına ve kötü yönetilen ekonominin faturasını vatandaşların ödediğini söyledi. Bu duruma rağmen hükümetin, aşırı yoksulluğun olmadığını iddiasını gerçek rakamlarla çürüttü. Ekonomik adaletsizliğin ve yaygın yoksulluğun olduğunu belirten Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, açık konuştu. Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, “Bugün, aslında bir bütçeyi değil tedbir alınmazsa nasıl bir çıkmaz yola gireceğimizi, hatta girdiğimizi konuştuğumuz gün. Gelir adaletsizliğinin bu kadar yüksek olduğu bir ülkede rakamları konuşmak anlamsız olsa da, en zengin yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı payın, en yoksul yüzde 20’lik kesimin aldığı paydan 7,7 kat daha fazla olduğunu, en alttaki 15 milyon insanın toplam gelirden aldığı payın yüzde 6,2’sini, en varlıklı 15 milyon kişinin ise gelirin yüzde 46’sını paylaştığını, nüfusun en zengin yüzde 10'unun servetten aldığı payın yüzde 70 olduğunu, ülke servetinin yüzde 40’lık kısmının, nüfusun sadece yüzde 1'lik kesiminin elinde tutulduğunu anlatmakta fayda var. Kuzulara şah olan kurdun bile yapamayacağı bu taksimi bu iktidar yapıyor maalesef. Yoksulluğumuzu da kabul etmiyor üstelik. Bir bakan çıkıp Türkiye’de aşırı yoksulluğun olmadığını söyleyebiliyor mesela. Biz bu bakanlarla aynı ülkede yaşayıp yaşamadığımızı teyit etme ihtiyacı duyuyoruz. Sonra Aile Bakanlığımızın verilerine bakıyoruz. Yardım alan aile sayısının 4 yılda 4 kat arttığını görüyoruz. 11 milyon 370 bin kişinin, yani nüfusun 13.3’ünün yardıma muhtaç hale geldiğini görüyoruz.Nisan ayında 3.3 milyon olan yardım giden aile sayısının, Ağustos’ta da 3.7 milyona çıktığını görüyoruz. 2019’da 688 bin hane derinleşen yoksulluk yüzünden sosyal yardım alırken, bu hanelerin 2020’de yüzde 68 artışla 1 milyon 154 bine çıktığını, 2021’de yüzde 145 artışla 2 milyon 830 bine ve 2022’de 3 milyon 472 bine ulaştığını görüyoruz.Elektrik fatura başvurularının 2019’da 1 milyon 141 bin iken, 2023’ün ilk 6 ayında tam 4 milyon 141 bine ulaştığını görüyoruz. Açlık sınırının 15 bin TL’ye dayandığını, yoksulluk sınırının, en düşük memur maaşının 2, asgari ücretin 4, emekli maaşınınsa 6 katına ulaştığını görüyoruz. Allah aşkına, bırakın ücretliyi, çalışanı, işçiyi, emekliyi, memuru, sadece yardım alan hane sayısına bile baksanız nasıl bir yoksulluk sarmalı içinde olduğumuzu görürsünüz. Bu gördüklerimiz karşısında ülkemizde yoksulluğun olmadığı iddiasına karşı konuşmak zorunda kalıyoruz. Emeklisi, asgari ücretlisi, memuruyla milyonlarca vatandaşımızın bu gerçekliğini görmezden gelen bir zihniyetle yönetildiğimizi anlatmak zorunda kalıyoruz.”dedi.
Sosyal yardımlarda artış yaşanmasının, iktidarın ekonomi karnesinin sonucu olduğunu vurgulayan Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2022'de yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlaşmaya 62 milyar 742 milyon 375 bin TL harcadı. 2023 yılı ödeneği yaklaşık yüzde 50 artışla 91 milyar 582 milyon TL oldu. Son 5 yıl içinde yaratılan bu korkunç tabloya karşılık zaman zaman hükümet yetkilileri yaptıkları yardımlarla övünüyor. Önce, enflasyonla, rant düzeniyle, inatla yürütülen yanlış ekonomi politikalarıyla halkı fakirleştirip ardından yardım alanları katlamanın sosyal devlet olmakla alakası yoktur! Peki neyle ilgisi var. Bir yandan dar bir zümreyi zengin ederken, bir yandan da itirazları bastırmak ve seçim dönemlerindeki tepkileri azaltmak için insanları ölmeyecek kadar nefes aldıran rehin alma politikalarıyla alakası var. Yardımları yürüten bakanlığın iyi niyetli bürokratları konumuz dışıdır. Ancak hakikat gün gibi ortadadır. Bir yandan fakirleştirip diğer yandan büyüyecek tepkileri azaltmak için cüzi yardımlarda bulunmak, halkın hazinesini bir türlü har vurup harman savurmaktır. Sizler izlediğiniz kötü politikalarla enflasyonu azdırıp, ülkeyi faiz cenneti haline getirip, kötü parayı davet ederken yatırımcıyı ve sermayeyi kaçırıp, istihdamı azaltıp, ülkenin üretim habitatını daralttıktan sonra insanları bu yardımlara muhtaç hale getirmekten sorumlusunuz!Bu tablo övünülesi değil, utanılası bir tablodur!Ne acıdır ki hükümetin bir bölümü milletin ocağına incir ağacı dikerken, diğer bölümü yine milletin parasıyla bu açıkları kapatmaya çalışıyor. Ve kara delik her geçen gün büyüyor, dikiş tutmuyor.” diye konuştu.
Aile bütünlüğünü koruma iddiasına rağmen, artan boşanmalar, aile içi şiddet ve ekonomik zorluklarla başa çıkma çabalarının çelişkili olduğunu vurgulayan Milletvekili Sema Silkin Ün, “İktidar mensupları her fırsatta aile bütünlüğünü korumanın mücadelesini verdiklerini ifade ediyor. Bu iddia, boşanmalar hız kesmezken, aile içi şiddet artarken ve sebepleri ortadayken, bakanlık büyük bir yardım kuruluşuna çevrilerek nasıl gerçekleştirilecek? Hükümetiniz o aile içinde geçim derdi yüzünden yapılan kavgalardan, aile bütünlüğüne zarar verici sonuçlar doğuran şiddetten sorumlu olmuyor mu? Enflasyonda gerçek rakamlar ortaya konmayıp vatandaşın maaş zamlarından, yani kesesinden kırpılınca aileye haksızlık yapılmamış mı? oluyor. Milyonlarca insanın aylık ücretini asgari ücret seviyelerine kadar düşürürken ve adeta yoksulluğu tabana yayıp ülkenin yüzde 70’e yakın nüfusunu aylıkta eşitlerken bunun ailenin korunması politikalarına vereceği zararlar hesap edilmiyor mu? Yama misali yapılan yardımlarla, insanları minnet altında bıraktığınız hallerin aslında bu insanların kendi haklarının, kendi alın terlerinin, kendi emeklerinin karşılığı olduğunu hiç düşündünüz mü? Aileyi korumak referandumlarla değil çocuk yapmayı azaltan, boşanmaları artıran, aile içi şiddeti katmerleyen sebeplerin üzerine gidilmesiyle olur.” şeklinde konuştu.
Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, “Vatandaşı insanca yaşamdan mahrum eden politikalar düzeltilmezse, yarın milletimizin 4’te biri yardıma muhtaç hale gelecek ve biz yardım yaptığımız için övüneceğiz. Halbuki bu hükümet berbat enflasyonist politikalarla bu milletin mutfağına, sofrasına, cebine musallat olmasaydı bakanlığınız da böylesi bir yükün altına girmemiş olacaktı.
Ün konuşmasında yoksulluğun seçimlerde nasıl propaganda aracı olarak kullanıldığını anlattı. “Milyonlarca aileyi yardıma muhtaç hale getirip ardından ‘Yardımlar kesilmesin’ korkusuyla oy istemenin nesi adil, nesi sevinilesi, nesi hakkaniyetli sorarım size?Eğer bu bir siyaset değilse, önceden planlanmış değilse, o halde ülkeyi bu hale soktuğunuzu sizlere haber vermek isterim.Adeta bir yoksullaştırma politikasını, seçim süreçlerinin kazanç iklimi haline getirdiniz. Yoksullaşma sebeplerini ‘dış güçlere’, ‘pandemiye’ bağladınız ama aynı yoksullaşmanın nimetlerinden de faydalandınız! Milleti ‘ya bunlar giderse ve yardımlar kesilirse’ travmasına soktunuz! Bu bir siyaset değilse bile, siz söylemlerinizle, propagandalarınızla bu durumu siyasete çevirdiniz? Sorarım size, vicdanlarınız rahat mı? Servet transferleri hepimizin gözleri önünde yasal güvencelerle gerçekleşti. Kur Korumalı Mevduat (KKM) adı altında alın teri adeta sakıncalı hale getirilip, faiz düzenine kırmızı halılar serildi. Kerameti kendinden menkul, malum holdinglere verilen muafiyetler, vergi afları bugün övündüğünüz sosyal yardımların kaç katına tekabül etti? Böyle bir iklimi armağan ettiğiniz bu güzel ülkede Anadolu Kaplanları yetişir mi? Yetişmez. Ekmeğini taştan çıkartmak isteyen vatan evlatlarına insan onuruna yaraşır bir istihdam ortamı çıkar mı? Çıkmaz. Bu iklimde sadece yoksullar ordusuna yazılmayı bekleyen fertler yetişir, sizler de artan bu rakamlardan dolayı kendinizi sigaya çekmek yerine ancak çıkıp övünürsünüz.” dedi.
Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, “Bugün sizlere, AK Parti grubuna, Sayın Cumhurbaşkanının 2003 yılında kurduğu bir cümleyle seslenerek sözlerime son vermek istiyorum; ‘Biliniz ki mutfak tezgahında annelerimizin yüzü gülmeden bize rahat yoktur.’ Mevcut hükümet ve AK Parti grubu bu misyonunu unutmuş olabilir, hatta terk etmiş de olabilir. Ama biz Gelecek-Saadet grubu olarak bunun kavgasını vermeye devam edeceğiz. Tarlada çiftçinin, mutfakta annelerin yüzü gülmedikçe, babalar akşamları evlerine başı dik girmedikçe bize rahat ve huzur yoktur. Bilinmesini isterim ki biz burada durdukça size rahat ve huzur yoktur.” ifadelerini kullandı.
0 Yorum