EKONOMİ

DETGİS'İN ''20. YILINDA 20 DUAYEN” ANLATIYOR

DETGİS'İN ''20. YILINDA 20 DUAYEN” ANLATIYOR
Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği ve Denizli Metropol Haber işbirliği ile “DETGİS'in '20. Yılında 20 Duayen İş insanı” ile belgesel tadında hazırlanan programın on birinci bölümü yayınlandı. Denizli Metropol’de konuğumuz Akça Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Akça oldu.

Her Hafta Salı günü yayınlanan ve tekstil duayenlerinin hayatlarının anlatıldığı çok özel programın on birinci bölümünde Duayen İşadamı Rıza Akça, iş ve özel hayatından kesitler anlattı.

DETGİS Yönetim Kurulu Başkanı Mukaddes Başkaya’ya mesleğe nasıl başladığından, bugünlere nasıl geldiğine kadar birçok konuda tecrübelerini aktaran İşadamı Akça, iş yaşamındaki başarısının sırlarını da İzmir’deki ofisinde Denizli Metropol ile paylaştı. İzleyici rekoru kıran programda ayrıca Denizli tekstil sanayisinin dünü ve bugünü de masaya yatırıldı.

İŞTE O RÖPORTAJ

MUKADDES BAŞKAYA: Sizi tanıyabilir miyiz?

RIZA AKÇA: Öncelikle şunu söyleyeyim. Denizli’yi çok seviyorum. Sizlerle birlikte olmaktan dolayı çok mutluyum. Ben 1958 yılında Alaşehir’de doğdum. İlkokulu Alaşehir’de okudum. Türk Koleji’nde 6 yıl yatılı okudum. Başarılı bir talebeydim. Üniversite sınavında Ankara Hukuk Fakültesi’ni kazandım. Benim dönemimde terör olayları çok yoğun olduğu için Babam dedi ki “Ben seni yolda bulmadım” Babam çok vizyoner biriydi. Türkiye’nin ihracatı 1978 yılında 2 milyar Dolarken biz üzüm ihracatı yapıyorduk. Babam bana yalvardı. “Yurt dışına git” dedi. Ben “Gitmeyeceğim” dedim. “O zaman gel benimle çalış” dedi. Bende küçük yaşta babamla çalışmaya başladım. İyi ki de başlamışım. Şimdi bana “Hangi üniversiteyi bitirdin” diye soruyorlar. Diyorum ki ‘Osman Akça Üniversitesi’ni bitirdim’ gerçekten de öyle. Babamı kaybettiğimde 42 yaşındaydım. Büyük bir sorumluluğun altına girdik ben ve ekibim olarak. Ekibimiz Allah’a şükür pırıl pırıl işini çok iyi yapan insanlar. Menderes Tekstil’i çok iyi bir yere getirdik. Bunun için gurur duyuyorum. Bugün Türkiye’de ihracatta 87. sıradayız. Bu bizim için büyük bir onur. Bu ekibin başarısı. İhracatta pazarlamak, üretmek hepsi birbirine bağlı. Malı çok iyi üretirsin, satamazsan ne olacak? İyi bir satış ekibimiz var.  Mutluyuz. Babam 2000 yılında rahmetli oldu. Biz tam 16 yıl kuru üzümde Türkiye birincisiydik. Babam yaşamını yitirdiğinde “Üzüm Kralı Rahmetli oldu” diye manşet atmışlardı. Baktık o yıllardan sonra üzüm işinde çok acımasız bir rekabet başlayınca bizde o işte küçülmeye başladık. Gerçi ilk üçe giriyoruz ama, işi küçülttük. Belli bir kar olmadan mal satma şansınız yok. 10 liraya mal ettiğinizi 9 liraya satarsanız, ne maaş ödersiniz, ne vergi, ne SGK. Kapıya kilit vurursunuz. Bizim bünyemizde 8 bin 700 kişi çalışıyor. Pandemi döneminde kısa çalışma ödeneği olduğu halde biz maaşlarımızı tam ödedik. Biz çalışanlarımızı işçi olarak görmüyoruz. Biz büyük bir aileyiz. Çalışanlarımız da kendini ailenin bir ferdi olarak görür. Bu da başarıyı getiriyor. İşinizi sevecek, işinize sahip çıkacaksınız. Yoksa başarı şansınız yok. Babam “İşin başında olacaksın, yoksa o iş senin değildir” derdi. İki oğlum ve iki yeğenim kendini çok iyi yetiştirdi. Onlarda işin içinde. Enerji yatırımlarımız da var. Ekonomi eski Bakanımız Nihat Zeybekci ile birlikte Araç Muayene Şirketimiz var. O da Türkiye’nin yüzde 12’sini kontrol ediyor. Aydın, Manisa, Denizli ve İzmir’deyiz. En iyi şekilde hizmet vermeye çalışıyoruz. İstasyonlarımız Türkiye genelinde ödül alıyor.    



MUKADDES BAŞKAYA: Bu çatı altındaki her şirket ayrı bir başarı hikayesi. Siz ikinci kuşaksınız. Babanızla başladı. Şimdi de çocuklarınızla bu işi yürütüyorsunuz. Aile şirketlerinde kurumsallaşma zor oluyor. Siz bunu nasıl yönetiyorsunuz. Başarıyı nasıl sağladınız?

RIZA AKÇA: Gerçekten çok güzel bir soru. Bu sanayicimizin en büyük problemi. Çoğu aile şirketi üçüncü kuşakla yok oluyor. Kurumsallaşmak çok önemli. Koç Holding, Elginkan, Eczacıbaşı, İnci Holding bunlara hayranım. Takdir ediyorum. İşi kurmak ve büyütmek çok güzel. Sürekliliğini getirebilmek çok önemli. Bizim aile anayasamız var.  Hazırlıyoruz. Bitirdiğimiz zaman biz aile olarak olmasak da bu iş yürüyecek.

MUKADDES BAŞKAYA: Tekstili konuşuyoruz. Denizli’nin tekstil geçmişini ve geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bundan sonrası için neler bekliyorsunuz?

RIZA AKÇA: Denizli tekstil anlamında çok yol kat etti. 1990’lı yıllarda tekstile çok büyük yatırımlar yapıldı. Denizli’nin en büyük hatası aynı ürün üzerinde yoğunlaşması. Bir Antep gibi,  Kayseri, Manisa ya da Bursa gibi sektörü çeşitlendiremediler. Herkes havlu yapıyor. Denizli’nin enerjisi, sermaye ve iş gücü diğer illere göre yüksek bir il. Ama çeşitlilik yapılamadı. Alıcı geliyor. A firmasına gidiyor 10 lira. B’ye gidiyor 9 lira. Ne oluyor, kendi kendimizi bıçaklıyoruz. Bu Denizli’ye büyük zarar verdi. Ama şimdi bazı arkadaşlar işin farkına vararak, çeşitlendirmeye başladılar. Dış giyim mesela. Her zaman olması gereken bir şey. Ben çarşaf üretiyorum. Maddi durumu iyi değilse vatandaş çarşaf almaz. Ama giyim eşyası öyle değil. O alınacak. Denizli’de böyle çeşitli ürünlere dönmek markalaşmak gerekiyor. Hacı Şerif mesela. Gurur duyuyorum. Şimdi İzmir’de de şubeleri var. Denizli’nin gurur kaynağı. Necip Beyden sonra oğlu Yunus başa geçti. İşi çeşitlendirdi. Türkiye’nin bir yere gelmesi için kendimize özel markalarımızın olması lazım. Ben Mavi Jeans, LC Waikiki, Damat Tween, Sarar bu tip markalarla gurur duyuyorum. Yurt dışındaki fuarlarda görüyorum. Bir Türk olarak gururlanıyorum. Çarşaf üretiyoruz. 30 Euro. Biz bunu nasıl 60 Euro yapabiliriz. Bunun peşinden gitmeliyiz.



MUKADDES BAŞKAYA: Denizli Tekstil üretim merkezi. Peki biz neden makinalarımızı kendimiz üretmiyoruz?

RIZA AKÇA: Çok güzel bir soru sordunuz. Neden yapmayalım. Menderes Tekstil’i dolaşalım. Biz daha önce makinalarımızı yurt dışından alıyorduk. Artık Türkiye’den alıyoruz. İnanın. Türk makinaları, Alman makinalarından daha üstün. Rahmetli Sait Küçüker zamanında bu makinaları yapıyordu. İtalyan, Alman yapıyorsa bizim ne eksiğimiz var. Biz daha güzelini yaparız. Cumhurbaşkanımız yerli otomobil için startı verdi. Bu bizim için bir gurur. Çek Cumhuriyeti, Rusya otomobil üretiyor. Biz niye yapmayalım. Onlardan daha iyi ve daha üstünüz. Gençlerin de bir şekilde taşın altına eline koyması lazım.

MUKADDES BAŞKAYA: Türkiye birçok kriz yaşadı. Bu krizlerle nasıl başa çıktınız?

RIZA AKÇA: Babam 2000 yılında vefat etti. Kasım ayında kriz oldu. O dönem ABD’de satışlarla ilgili seyahatteyiz. Haber aldık. Kriz var. Bankalar para vermiyor. Dolar iki misli arttı. Kriz büyük. Ben arkadaşlara “Moralinizi bozmayın. Cesur olacaksınız. Moralsiz asker savaşı kaybeder” dedim. Sık toplantı ve sıkı iletişimle krizi aştık. O dönem bazı insanlar ‘niye yatırım yapıyorsunuz’ dedi. Biz krizi fırsata çevirdik. O günkü Türkiye’den şimdi nerelere geldik. Muhteşem yollar yapıldı. Ömrü hayatında eşeğe binmemiş insan, uçağa bindi. Hükümetimizin bana göre yaptığı en güzel işler bunlar. Her taraf otoban. Her yerde havaalanı. Eskiden böyle bir şey yoktu. Bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Ama bu işler kolay olmuyor. Tabi sıkmamız da lazım.

MUKADDES BAŞKAYA: İş yaşamınızda başarınızın kuralları, olmazsa olmazlarınız neler?

RIZA AKÇA: Benim olmazsa olmazım şudur. İşi başında olmak. Dürüst olmak. Sözünde durmak. Birine söz verdiğin zaman, kar da olsa zararda olsa yerine gelecek. En önemlisi bunlar.

MUKADDES BAŞKAYA: Bizimle paylaşmak istediğiniz en heyecan verici tecrübeniz neydi?

RIZA AKÇA: Sene 1991. Ahmet Bey ile birlikte üzüm fabrikasındayız.  Bir ihale var sonucunu bekliyoruz. 30 milyon Dolarlık bir iş. Hani derler ya. Dokuz doğurdu. Aynı o şekilde. Olur mu olmaz mı? Telefon geldi. İhale bizde kaldı. Bunu hiçbir zaman unutamam. En önemlisi bu şu an aklıma gelen.



MUKADDES BAŞKAYA: Rıza Akça’nın bir günü nasıl geçiyor?

RIZA AKÇA: Yoğun çalışıyorum. Hafta içi iş dışında başka bir şeye vakit ayıramıyorum. Ben tavla oynamayı çok severim. Arkadaşlarımla hafta sonu tavla turnuvaları yaparız. Çok kıymetli bir ağabeyimle balık tutmaya gideriz. Torunlarla vakit geçirmeyi seviyorum. Çocuk para, torun faiz diyorlar. Gerçekten de öyle.

MUKADDES BAŞKAYA: Çocukluğunuza dönsek, hatırladığınız bir anınız var mı?

RIZA AKÇA: Ben yaramaz bir çocuktum. Yerimde duramazdım. Rahmetli Annemle alışverişe gittik. Annem bana ayakkabı aldı. Ben o ayakkabıyı istemiyorum. Annem çok tutumluydu. Rakamı hatırlamıyorum. Annemin beğendiği 10 lira, benim beğendiğim 30 lira diyelim. Annem tasarruf için 10 liralık olanı almak istiyor. Israr edince ayakkabıyı aldık. Giydim ama sevemedim. Pazar günü dostlarımızın bağına at arabası ile gezmeye gittik. Dönerken, ben ayakkabının birini arabadan aşağı attım. Evin önüne gelince “Ayakkabım yok nerede bu” dedim. Annem “Doğru söyle ne yaptın ayakkabıyı” dedi. “Yok” dedim “Bir şey yapmadım” Babam “Kerata ne yaptın doğru söyle kızmayacağım” dedi. “Baba ayakkabıyı sevmedim attım” dedim. Babam çok bonkördü. Evlatlarına kıyamazdı. Gittik, benim istediğim ayakkabıyı aldık. Babamı bir kez daha rahmetle anıyorum.

MUKADDES BAŞKAYA: Hayatınızla ilgili bir film yapılıyor olsaydı isminin ne olmasını isterdiniz?

RIZA AKÇA: Tavla oynadığım arkadaşlarım bana bir lakap taktılar. O olabilir. “Kara Bela”

MUKADDES BAŞKAYA: Başarılı bir iş insanı, müteşebbis olarak gençlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?

RIZA AKÇA: Ben gençlerden çok umutluyum. Bizden çok şanslılar. Teknolojinin içinde büyüdüler. Teknoloji en iyi şekilde takip etsinler. İşlerini ona göre yönlendirsinler. Benim küçük oğlum elektrik elektronik mühendisi. Verdiği fikirler çok hoşuma gidiyor. Gençlere güveniyorum. Önleri açık. Güven esas, kontrol şart. Ellerinden kontrolü bırakmasınlar. İş hayatının en önemli olayı kontrolü bırakmamak. Kontrolü kaybettiğiniz an, yaşama şansınız yok. Bu çok çok önemli…

MUKADDES BAŞKAYA: Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

RIZA AKÇA: Çok mutluyum. Benim için bugün tarihi bir gün. Denizli benim için çok önemli. Doğduğun değil, doyduğun yer demişler… Denizli için her şeye varım.

RIZA AKÇA İLE YAPILAN BU ÇOK ÖZEL RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
HABER MERKEZİ

HABER MERKEZİ

0 Yorum

Yorum yaz

fixed-whatsapp-icon