EKONOMİ

“DETGİS'İN ''20. YILINDA 20 DUAYEN” ANLATIYOR

“DETGİS'İN ''20. YILINDA 20 DUAYEN” ANLATIYOR
Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği ve Denizli Metropol Haber işbirliği ile “DETGİS'in '20. Yılında 20 Duayen İş insanı” ile belgesel tadında hazırlanan programın ilk bölümü yayınlandı. Denizli Metropol’deki programın ilk konuğu Nesa Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Özel’di

Her Hafta Salı günü yayınlanacak ve tekstil duayenlerinin hayatlarının anlatıldığı bu çok özel programın ilk bölümünde Duayen İşadamı Nevzat Özel, hayatından kesitler anlattı. Mesleğe nasıl başladığından, özel hayatına kadar birçok konuda tecrübelerini aktaran İşadamı Özel, iş yaşamındaki başarısının sırlarını da paylaştı. İzleyici rekoru kıran programda ayrıca Denizli tekstil sanayisinin dünü ve bugünü de masaya yatırıldı.

İŞTE O İLGİ ÇEKİCİ RÖPORTAJ

MUKADDES BAŞKAYA:  Sizi izleyicilerimize okurlarımıza bir tanıtalım isterseniz? Nasıl başladığınız mesleğe?

NEVZAT ÖZEL: 1942 Babadağ doğumluyum. İlkokul mezunuyum. O dönemde Babadağ’da ortaokul ve lise yoktu. Kuran Kursu’na gittim. Bir yıl Babadağ’da dokumacılık yaptım. Daha sonra Denizli’ye bir firmada çırak olarak çalışmak için geldim. O zaman Denizli’ye gelmekte zor. Bir akrabamın yanında bir buçuk yıl kaldım. O dönemde Kaleiçi’nde ünlü bir manifaturacı vardı. Orada askere gidene kadar çalıştım. Manifaturacıda çalışırken çok insan tanıdım. Çeyizlik almaya geliyorlardı. 1964’te askerden döndüm. Beni çalıştığım dönemden tanıyan Kasapoğlu Ailesi vardı. Yılmaz, Ömer, Hasan Kasapoğlu. Onlarla tanıştık. Dediler ki biz sizinle çalışmak istiyoruz. Tamam, çalışayım dedim. 23 Mayıs’ta akşam askerden geldim, sabah çalışmaya başladım. 20 metrekare dükkan. Biz size ne ödeyelim dediler.  Ben dedim ki hiçbir şey istemiyorum. Yılbaşına kadar 7 ay var. Bana yiyeceğim, içeceğim kadar para ödeyin. Yılbaşından sonra oturalım tekrar konuşalım dedim. Çalışmaya başladık. Şu anki tekstilin başlangıç ürünleri olan çarşaflar satılıyordu. Babadağ, Buldan, Kızılcabölük’ten mallar pazarlardan toplanıyor, Türkiye’nin dört bir yanından siparişler alınıyordu. Müşterilere balyalar halinde gönderirdik ürünleri. O zaman koli, kutu yoktu. Sonra mektupla ikinci haftanın siparişleri gelmeye başlardı. O, 20 metrekare dükkanda üç, beş ay çalıştıktan sonra, perakendecilikten geldiğim için, çarşaflardan koyalım satalım dedim. Balyalardan artanlardan. İlgi yoğun oldu. Baktık bu iş iyi. Bir mağaza arayışına girdik. Kanaat Mağazası vardı Kaleiçi’nde. Orayı kiraladık ve taşındık. Raflar yaptık. Yeni satılacak çeşitli ürünler getirdik. Çok iyi satışlar yapıyorduk. Her iki işte birlikte ilerledi. Balya işi ile birlikte perakende işi de sürdü. 1964’ten 1978’e kadar hem toptan, hem perakende yaptık. Ben o dönemde Denizli’deki bayanların yüzde 80’nini tanırdım. Çünkü Kayalar var, biz varız. Sadece Kaleiçi vardı. Ekonomi Kaleiçi’ndeydi. Bu iş devam ederken 1978 yılında bana bir teklif geldi. İsmail Tosunoğlu biz bir şey düşünüyoruz olur mu? dedi. Büyük bir firma kuralım. Tekstili geliştirelim dedik. 4 firma bir araya geldik. Dört firmanın toplam ürününü bin 200 metre yere sığdırdık; daha da yer kaldı. O zamanlarda ihracat Denizli’de yoktu. 1980’de ilk TÜMTEKS başladı. Sonra biz başladık. Baskılı çarşaf yapıyoruz. İş hacmi büyüdü. Türkiye içine ve yurt dışına göndermeye başladık. Arabistan’dan başladık ihracata. Üç arkadaş Arabistan’a gittik. Bize bal da getirin dediler. Tırın yarısını tekstil ürünleri, yarısını balla doldurduk. Böylece Arabistan’a ilk ihracatımızı yaptık. Oradan 3.5 TIR yeni sipariş aldık. O dönemde Arabistan siparişleri için Pamukkale’de BELTAŞ’ın ankesörlü telefonu vardı. Gece 23.00’den sonra oradan açardık telefonları.  



MUKADDES BAŞKAYA
:  80’li yıllar özellikle Denizli tekstilinin çok revaçta olduğu dönemlerdi değil mi?


NEVZAT ÖZEL: Amerika’ya ilk ihracatımızı yaptık o dönemde 1981 yılıydı. İlk bornoz sattık. Kadife bornoz revaçtaydı. Dokumaya başladık. İlk kadife bornozu ben yaptım o senelerde. Yılda 12 bin sipariş alıyorduk. 1983 yılında Turgut Özal idareyi ele alınca, kullanılmış makinalar gündeme geldi. İtalya’dan overlok makinası getirttik. Denizli’de bornoz kalıbı çıkaramadılar, Mersin’e bornoz kalıbı çıkartmaya gittik.  Firmamız Nesa’nın kuruluşu 1995, biz 2003 yılına kadar hep bornoz yaptık. Bornozu elime alırım kaç cm den çıktığını söylerim.  O dönemlerde 9 – 10 kişinin yaptığı işi tek başıma yapıyordum.  Kumaşın dokutulması, boyanın yaptırılması, kalıpların hazırlanması, kesimi, dikimi, paketlemesi sevkiyatı ve para dönüşüne kadar hepsini tek başıma yapıyordum. Pazarlamaya da gidiyordum. Hata oranı çok düşüyordu, çünkü kontrol bendeydi. 

MUKADDES BAŞKAYA: O dönemlerde sipariş geliyordu ve siz ona göre üretim yapıyordunuz. Şimdi sunum ve numune yapmak zorundasınız değil mi?

NEVZAT ÖZEL: 2003 yılında bornoz alanların havlu talepleri oldu. Havluya girdik. Havlucu olduk. 2005 yılında 2 milyon 450 bin bornoz yaptık ve sattık. Şimdi ayda 15 bine düştü. Kullanıcılar değişti, insanların pazarları değişti. Bize üretim deyince hayal gibi geliyor. Oraya hemen müdahale edebiliyorsunuz. Şimdi gençlere devrettik ve onları izliyoruz. İnsanın şirketi evladı gibi. İki evladınız var diyelim, şirketiniz sizin üçüncü evladınız oluyor. 2006’da bilmediğimiz bir işe mermer işine girdik, oradan bir tokat yedik, hemen çıktık. Dünyada en güzel şey bildiğiniz işi yapmak. 2003’te de Nihat Zeybekci Bey ile boyahaneyi kurduk. MÜSİAD’da ve DENİB’te birlikteydik. Beraber bir iş yapalım, boyahane kuralım dedi. Karar verdik ve kurduk. 2013’e kadar Turkuaz - Nesa ortaklığı ile devam etti. Sonra Nihat Bey siyasetten ben dönemeyeceğim burası sana yakışıyor dedi ve hisseleri biz devraldık. DTS diye bir firmamız var. 6 firma ortak. İhracatçılara aracılık yapıyor.  Gümrük, banka ve evrak işleri yürütülüyor orada.  Bugünlere işte böyle koşa koşa geldik. Durmak yok yola devam. Benim şimdiki görevim fabrikanın ikinci, üçüncü kalite mallarını üretim dışı ürünleri en kıymetli hale getirip zarar etmeden satmak. Kullanılmamış iplik satmamışımdır. En küçük parçasını bile kullanırım. O da bir özellik. İşin bereketi de orada.

MUKADDES BAŞKAYA: Çok krizler yaşadınız. Bu krizleri nasıl yönettiniz?

NEVZAT ÖZEL: Krizler yine olacak. Hayat devam ediyor.  Bir insan düşünün… Doğuyor. Yürümeye başlıyor. Okula gidiyor. Gelişiyor. Evlenip çoluk çocuğa karışıyor. Yaşlanıyor ve dünyadan göçüp gidiyor. Firmalar da böyle. Bundan 50 sene önceki firmaları düşünün şu an bir tanesi yok. Bir gün bizde olmayacağız. Bu bir gerçek. Bugün varsınız. Yarın ne olacağını bilemezsiniz. Sürdürebilirliği önemli. Belki ABD’de Avrupa’da 150 – 200 yıllık firmalar olabilir. Ama sayılı. Milyonlarca firma, fabrika kurulmuş, hepsi el değiştirmiş. Sistem böyle. Bugün başınız ağrır, hap kullanırsınız geçer. Böbreğinizde taş vardır. Kırdırırsınız... Krizlerde öyle. Krizlerde hiç moralinizi bozmadan, kendiniz heyecana kapılmadan, sakin kafa ile düşünüp, o kaybı unutup yola devam etmelisiniz. Burada dikkat etmeniz gereken,  bu nasıl sağlanır onu çözümlemek. Bulunduğunuz mevkii çok önemli. İlişkili olduğunuz bankalar, firmalar, alışveriş ettiğiniz esnaf, bunlara verilecek olan önceden gelen güven unsuru ile meydana gelir. Güvensizseniz bunu da yapamazsınız. En önemlisi güven meselesi. Benim en büyük kazancım budur. Böyle güvenli bir ortam yaratmak mecburiyetindesiniz. Gece yastığa kafanı  koyduğunda rahatça uyuyor musun önemli olan bu. Çok kayıplarımız olmadı mı. Oldu. Birkaç fabrika parası kaybettik. O günü unuttuk ve yola devam dedik.



MUKADDES BAŞKAYA:
Başarılı ve duayen bir sanayici olmanın sırrı ne?


NEVZAT ÖZEL: Birincisi yaptığınız işi bildiğiniz kadar yapın. Hedef koyun. Hedefe ulaştığınızda ikinci bir hedef seçin. İkincisi verdiğiniz sözü yerine getireceksiniz. Üçüncüsü sürekliliği sağlayacaksınız. Bugün bu işi yap, altı ay sonra başka iş… Yok öyle bir şey. Bu üç unsur en büyük kazanç. 

MUKADDES BAŞKAYA: Bir gününüz nasıl geçiyor?

NEVZAT ÖZEL: Çalışmakla geçiyor. Öncesinde işi yoğun takip ettiğim dönemlerde sabah sekiz, akşam sekiz çalışırdım. Şimdilerde sabah 9.00’da işe başlıyor, akşam 18.30’da işi bitiriyor eve dönüyorum. Ben hiç boş durmam. Yerimde de pek oturmam. Öğle yemeği yemem. Sabah kahvaltı yapar, akşam bir tabak yemek yerim. Sağlıklı kalmak için bunu yapıyorum. Bazı uyarı ve tavsiyelerde bulunuyorum çalışan arkadaşlarımıza. Her şeyin düzenli olması lazım. Düzenin çok büyük faydası var. Birine bir görev verirken, saat veririm. Hesap ederim. Sonra takip ederim. Bir saat sonra başka bir iş var çünkü. Bizim işyerimiz bir okul gibi. Denizli’de bu kadar çok işi öğreten yetişmelerini sağlayan bir firma daha yoktur. Bizim burada mesai mefhumu yok. İşi varsa çalışmaya devam eder arkadaşlar. Nesa bir aile gibidir. En küçüğünden en büyüğüne kadar. Her bayram arifesinde 1995’den bu yana çalışanlarımızla bayramlaşır, helalleşirim. Bazıları ağlar. Burası bir aile yuvası. Başarının anahtarlarından biri de bu. Çalışanlarımıza severek gelin, severek gidin diyorum. İşyerine gelirken, evden çıkarken, fabrikama gidiyorum deyin diyorum. Çünkü siz buradan ekmek yiyorsunuz, bizde sizden ekmek yiyoruz.

MUKADDES BAŞKAYA: Tekrar dünyaya gelseniz, yine aynı işi mi yapardınız?

NEVZAT ÖZEL: Aynı işi yapardım. Zaman zaman aklıma şu gelir. Bir öğretim görevlisi olmak idealimdi. Nasıl burada bir iş var ve binlerce insana faydalı oluyorsunuz, öğretim görevlisi olduğunuzda da binlerce öğrenci yetiştiriyorsunuz. Bilinçli bir şekilde Ülkesini ve Milletini seven bir toplum yetiştirebiliyorsanız, bundan büyük mutluluk yok. 

MUKADDES BAŞKAYA: Hayatınızla ilgili bir film yapılıyor olsaydı ismi ne olurdu?

NEVZAT ÖZEL: Nesa olurdu. Nesa ismi nereden geliyor onu da anlatayım. Nevzat’ın Ne’si. Eşimin ismi Sabiha. Sabiha’nın Sa’sı. NESA. Adanalı Sa’lar oluyor ya. Onlarla alakası yok. Aile firması olunca böyle bir isim koyduk. Anlamı bu. Gençlere tavsiyem, 40 – 50 tane Honaz’dan Kesimhaneye talebe gelmiş. Başlarında üç tane hocaları var. Beni hoca ve öğrencilerle tanıştırdılar. Ne yapmaya geldiniz diye sordum. Bir şey söylemediler. Bakın çocuklar dedim.  İlgileniyorsanız görmek için bakacaksınız. Bu adamlar burada ne yapıyor. Soracaksınız. Görmek farklı, bakmak farklıdır. Yeni işe atılacak gençlere tavsiyem, sevdiğiniz işlerle ilgilenin. Ne hoşunuza gidiyorsa onun için gayret edin. Hayal kurmayı öğrenin. Hayal kuramıyorsanız, gerçeği gerçekleştiremezsiniz. Bu hayal sizi en tepeye götürür.   Önce sağlık. Sağlık olmazsa hiçbir şeyi yapamazsınız. Aile düzeni çok önemli. İşiniz çok önemli. Sağlıklı tutmanız çok önemli. İnsan ilişkileri çok önemli, ona göre hareket etmek lazım.  Arkadaşlıkla iş ilişkilerinizi iyi dengelemeniz lazım. NESA’nın gurur kaynağı olan bir şey anlatayım. 2010 yılında Forum Çamlık’ta Dünyanın en büyük bornozunu biz diktik. 143 bornoz büyüklüğünde 300 kilo ağırlıkta bir bornoz hazırladık. Hem de iki saat içinde. Bu anımızı da paylaşmak istedim. Denizli’nin büyük bir reklamı oldu.

BU ÇOK ÖZEL RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
HABER MERKEZİ

HABER MERKEZİ

0 Yorum

Yorum yaz

fixed-whatsapp-icon