EKONOMİ

“DEGİAD KONUŞUYOR” PROGRAMINDA SİBEL VE ONUR AYSU, HEM KENDİLERİNİ, HEM DE İŞLERİNİ ANLATTI

“DEGİAD KONUŞUYOR” PROGRAMINDA SİBEL VE ONUR AYSU,  HEM KENDİLERİNİ, HEM DE İŞLERİNİ ANLATTI
Denizli Genç İş İnsanları Derneği Üyeleri hem kendilerini, hem de firmalarını “DEGİAD Konuşuyor” programında anlatıyor, bu çok özel söyleşileri Denizli Metropol, Denizli ve Dünyaya aktarıyor… İlk program yayınlandı. İlk programın konukları Aysu Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Kurucuları Sibel ve Onur Aysu oldu.

ÖZEL RÖPORTAJ
DEGİAD üyelerini tanıtan, anlatan program haftanın iki günü Denizli Metropol ekranında… İlk program yayınlandı. İlk programda program sunuculuğunu DEGİAD Başkanı Hakan Urhan yaparken, ilk programın ilk konukları Aysu Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Kurucuları Sibel ve Onur Aysu oldu…Sibel ve Onur Aysu, programda hem kendilerini, hem de firmalarını anlattı.

İŞTE O SÖYLEŞİ…

HAKAN URHAN: DEGİAD ve Denizli Metropol iş birliği ile başlatmış olduğumuz DEGİAD Konuşuyor programının ilkine hoş geldiniz. Bu benim içinde bir ilk. Benim ilk röportajım olacak. Heyecanlıyım. Denizli Genç İş İnsanları Derneği, kendi üyelerinin aralarındaki kaynaşmayı, tanışmayı sağlamak, hem sosyal hem ticari anlamda bu ilişkileri geliştirmeye vesile olmayı amaç edindi. Ancak içinde bulunduğumuz pandemiden dolayı fiziksel aktivitelere bir yıldan bu yana ara vermek zorunda kaldık. Biz yine de DEGİAD olarak 30. Kuruluş yıldönümümüzde 30 üyemizi, kendilerini ve işlerini tanıtacak bir ortam oluşturmak istedik. Böyle bir proje ortaya çıktı. Keyifli de oluyor. Bugünde sizlerle güzel bir sohbette bulunacağız. Sizlerde hem kendinizi hem de işinizi üyelerimize tanıtma fırsatı bulacaksınız.

HAKAN URHAN: Onurcuğum senden başlamak istiyorum. Denizli ev tekstili ile ön plana çıkmış bir şehir. Dünyada ve Türkiye’de bu anlamda bilinen bir şehir. Siz tekstilde farklı bir noktadasınız. Hem dış giyim, hem de bebek giyimi ile. Ben sizin yaptığınız işi Denizli açısından o anlamda kıymetli buluyorum. Nasıl başladı Aysu Tekstil’in hikayesi…

ONUR AYSU: Öncelikle bizi davet ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Aysu Tekstil 1999 yılında annem Serpil Aysu’nun önderliğinde kuruldu. Babamın da faydası çoktur. 2000 yılında ise ben devreye girdim. O günden bu yana birlikteyiz. İlk kuruluş anlamında küçük bir atölyeydik. 13 kişiden oluşan bornoz diken, ama kaderin de bizi hep bebek giyime ittiği bir yapı vardı. Örnek verecek olursam, ilk kurulduk. 15 gün geçti. İngiltere’den bir müşterimiz gelerek bize Euro Disney’in bebek bornozlarından sipariş verdi. Süreç böyle devam etti. Değişik firmalarla çalıştık. Bornoz dikiyoruz, ihracat için yeterli müşterimiz yok ama ihracat yapmaya çalışıyoruz. Yıllar geçti, iş büyümeye başladı. 2005 yılına geldiğimizde tamamen bebek üzerine çalışmaya başladık. Bebek dışında başka iş yapmamaya karar verdik. 2005 yılında eşim bize dahil oldu. Kendisi aslında İngilizce öğretmeni. İhracat işine o da dahil oldu Onunla daha güçlü bir aile olduk. Bebek işi inanılmaz ucu bucağı olmayan bir sektör. Bebek sektöründe çok hassas olmak gerekiyor. Yeni müşterilerle büyüdük. Çok çalıştık, çok uğraştık, çok koşturduk. 15 yıldır bebek ev tekstili, bebek odası yapıyoruz. Klasik bir esprim var. Bir bebek yapmıyoruz. Bebek hariç her şeyi yapıyoruz. Çok meşakkatli bir işimiz var. Renklere ve modellere bölseniz 10 bin çeşit ürünümüz var diyebilirim. Müşterilerimiz gelip işletmede yaptığımız ürünleri ve işi gördüklerinde “Siz delisiniz” diyorlar.

HAKAN URHAN: Ama bu meşakkatli işi yönettiğiniz takdirde, katma değerde daha da artıyordur değil mi?      

ONUR AYSU: Tabi ki ama o katma değer düşündüğünüz kadar değil. Bunun bir bedeli var. Bu kadar hızlı servis vermek ve bu kadar çeşit yapmanın bir bedeli var. Bunun bir stok ve fire maliyeti var. Katma değerli bir iş. Ama çok da zor bir iş.

HAKAN URHAN: Sibel Aysu’ya dönmek istiyorum. Sibelciğim senin işe dahil olma sürecini konuşalım istiyorum. Öğretmenlik aslında bir kadın için çok güzel bir meslek. O işi bırakıp birlikte çalışmaya nasıl başladınız?
 
SİBEL AYSU: Hiç kolay olmadı. Onur’un bir iki yılını aldı beni ikna etme süreci. Azmetti.

ONUR AYSU: Önce ücretsiz izne çıktı. Sonra kademe kademe okuldan soğutma aşamaları. Memur bir aileden geldiği için biraz zor oldu. Herkes devlette memur olmak isterken, sınavlara girerken, biz istifa etmesini istiyoruz.

SİBEL AYSU: O karar kolay olmadı. Etrafımdan da hiç destek almadım. “Kızım bu devirde öğretmenlik gibi bir meslek bırakılırım mı” dediler. Benim gönülden yaptığım bir meslekti. Çok sevdiğim bir işti. Bu kadar seveceğimi öğretmen olmadan bilemezdim. Okulların ilk açıldığı gün ben hala çok heyecanlanıyorum. Ne oldu diye soranlara “Koca mesleğini tercih ettim” diyorum. Yani bir yol bizi buraya getirdi.  İki işi bir arada yönetmeye çalıştım. Müşteriler biz seni saat 15.00’e kadar göremiyoruz diyorlardı. Müşterilere ve maillere saat 15.00’e kadar cevap verememek olmuyordu tabi ki. Saat 15.00’te başlayan mesai gece geç saatlere kadar sürüyordu. Çocuklar var tabi. Yürümedi birlikte. Kendi aileme bile istifa ettikten çok sonra söyledim. Bıraktığımı anlattım. Bu mesleği de çok sevdim. Yeni bir şeydi benim için. Sürekli işle ilgili sorular soruyordum. Bana da çok ilginç geliyordu bu iş.  Çok zor olduğunu da gördüm. En ufak santim hesapları, uluslararası standartlar. Bunları tek tek öğrendik ve çözdük. Birçok şeyi kendimiz yaptık. Bu da çok kıymetli oldu bizim için. Üzerine koya koya bugünlere geldik. Çok zor zamanlarda birlikte olmamız, birbirimizi yönlendirmemiz, birbirimizin eksiğini tamamlamamız, bizim başarıya ulaşmamızda büyük etken oldu.

HAKAN URHAN: Hayatta bazı dönüm noktaları büyük kararlar neticesinde gerçekleşiyor. O kararı verdikten sonra ve sonuçları aldıktan sonra onun keyfi bambaşka oluyor. Manevi anlamda insan yaptığı işten tatmin olmalı. Ben o heyecanı sizde hissediyorum. İşinizdeki memnuniyet yüzünüze yansıyor. İnsan işini sevmeli. Sabah kalktığında o işe gitmek angarya gelmemeli. Severek işine gitmeli. İşin anahtarı bu. Hem de birlikte çalışıyorsunuz. Keyifli mi? İşi eve getirme derler ya, sizde de öylemi?

ONUR AYSU: Hiçbir zaman işi eve getirmeyiz.
 
SİBEL AYSU: Biz iş yerinde aynı odadayız. Ayırmadık. Farklı karakterlerde olduğumuz için çok çatışıyoruz. Ama bu çatışma renkliliği doğuruyor. Daha güzel çözümler oluşuyor. Ben bir şey derken, o başka bir şey der. Tam mesai çıkışı, oğlumuzu almamız lazım, ya da kızın dersi bitti diyerek gülerek çıkıp gidebiliyoruz. Bunu öğrettik kendimize.

HAKAN URHAN: İşteki başarınızın belki de en önemli kısmı bu. Bu uyumu ve birlikteliği sağlamak. Ekip olmak çok önemli. Sanayide üretimde ekip olursanız başarı geliyor. Siz ekip olmayı becermişsiniz. Sizleri kutluyorum. Bu zor bir zanaat. Eşlerin müşterek bir hayatı götürebilmesi başlı başına bir işken, siz bunun içine zor bir parametreyi ekleyerek çok daha zor bir şeyi başarmış durumdasınız.

SİBEL AYSU: İş hayatında birlikte olmamız, hayatımızı zorlaştırdığı kadar kolaylaştırıyor da aslında. Aynı dili konuşuyorsunuz. Ben Onur’un o gün yaşadıklarına birebir şahit oluyorum. Akşam evde ondan talep edeceklerimi. beklentilerimi biliyorum. Bu adam bugün şununla çok uğraştı diyebiliyorum. Onun hayatına başka bir zorluk sokmuyorum. O dengeyi kurduk.  Tabi her şey her zaman dört dörtlük olmuyor. Bazen işte çözemediğiniz bir şeyi akşam evde konuşurken, es payı vererek ertesi güne bırakabiliyoruz. Önemli olan iletişim.

HAKAN URHAN: Ekip ruhu çok önemli. Herkesin bir görev tanımının iyi çizildiği işletmeler fark yaratıyor ve işlerini kolay, düzgün yönetiyorlar. Kendi iş yerinizde beyaz ve mavi yakalılar için böyle bir organizasyon yaptınız mı? Kendi aranızda böyle bir iş bölümünüz var mı?

SİBEL AYSU: Burada Onur’un hakkını vermek lazım. Ben eski mesleğimden kaynaklı olarak sürekli her işi kendim yapma, kolay güvenememe gibi bir noktadaydım. Onur hep der ki, sen ekibini güzel kurup güvenmezsen biz asla istediğimiz noktaya gelemeyiz, yaptıklarımız aynı yerde kalır. Dışarıdan kendimize bakmamız lazım.

ONUR AYSU: Ekibiniz yoksa bir hiçsiniz. Ekip her şeydir. Benim avantajım yapılan birçok işi daha önce kendim yapmam. Bunu yaptığım için onların gördüğü gözleri ben daha önceden tecrübe edindim. O yüzden güzel bir ekip oluşturduğumuza inanıyorum. Beyaz ve mavi yakalı bütün ekibimizin makinanın bir dişlisi gibi çalışması lazım. Aksama olmamalı. Ekibe bütün olarak bakmak lazım. Buradan Aysu Tekstil çalışanlarına teşekkür ediyorum ve onlar tek tek değer verdiğimi bilirler. Böyle bir ekibe sahip olduğum için çok mutluyum.



HAKAN URHAN: Yeni nesille çalışıyoruz. Bizde kurucu nesil babamız. Babamın döneminde çalışanların profiline ve yeni nesle bakıyorum. Arada çok fark var. Yeni nesil ekibe daha çok inanıyor, önemsiyor. Yeni nesil işverenlerde öyle. O dönemin insanları yatırımları hep somut şeylere yapmış. Başarılı olan firmalar kendi ekibi ve personeline yatırım yapan kazanıyor. Aidiyet duygusu da artıyor. Sizler bu konuda neler yapıyorsunuz?

SİBEL AYSU: Biz ilk iş görüşmesine gelindiğinde dahi anlaşma aşamasında olduğumuz kişilere hep şunu söyleriz. Biz seninle çalışmak istiyoruz. Sende bizimle çalışmak istiyorsan, buradan emekli olacakmışsın gibi düşün. Varsa böyle bir niyetin çalışalım deriz. Şu an ekipte kilit noktadaki arkadaşlarımız özellikle kardeşlerimiz oldular. Annesinden babasından daha çok görüyorum onları. Suratı asıksa biliyorum bir şey oldu. İnsanın ruh halini anlayabilmek çok önemli. Biz küçük jestler yapmaya çalışıyoruz. Onlar tarafından bunun görülmesi de güzel. Onların özel günlerindeki küçük bir dokunuş bile güzel kapılar açabiliyor. Aidiyet duygusunu kazandırmak çok önemli. Onlar Aysu Tekstil döngüsüne, o aileye girdiklerini hissettiklerinde onlarda farkına varıyorlar. Bunu biz kazandırdık. Onlara fikir sormak mesela. Konuyla ilgili onlara akıl danışıyoruz. Bunu yapacaksın demiyoruz. Yeni nesil artık kendi fikirleri ile geliyor. O da iş hayatına dahil olmak istiyor. Yaşayarak o kazanım sağlanıyor.  

HAKAN URHAN: Kalifiye ve kendini yetiştirmiş yeni neslin beklentisi sadece maddiyat değil, orada huzurlu ve mutlu çalışmak istiyor. Sen çok versen de huzursuzsa mutlu olduğu yeri tercih ediyor. Bunu iyi anlamak lazım. Anahtar nokta bu. Çalışanlar huzurlu ve mutlu olmalı. Bunu mutlaka sağlamak lazım.

SİBEL AYSU: Aynı şey benim içinde geçerli.  Benim dirsek teması çalıştığım arkadaşımı sevmem lazım. Yoksa bende mutlu ve motive olamıyorum. Aynı frekansı yakalamak gerekiyor. Sadece çalışan gözüyle değil; işveren gözünde de böyle. Birlikteliği ve kenetlenmeyi sağlamak lazım. O beni gördüğünde bende onu gördüğümde mutlu olmam lazım.

HAKAN URHAN: Kendi işlerimle ilgili şöyle bir felsefem var. Ölçebildiğiniz kadar yönetebilirsiniz. İşinizi iyi yönetmeniz için ölçebilmek çok önemli. Geçmişi, bugünü ölçüp geleceği hedef koyup varabildim mi diye bunu ölçebildiğiniz sürece başarı sağlanıyor. Bununla ilgili firmalar birçok danışmanlık alıyor. Sizin firmanızda böyle bir çalışmanız var mı?

ONUR AYSU: Bununla ilgili bir ön çalışma içindeyiz. Biz kendi sistemimizi kendimiz oluşturuyoruz. Biz çok karmaşık bir firmayız. Bu sistemi yönetebilecek bir program yazdırıyoruz. Devam ediyor. Her yaptığımız işi kayda alıp ileride değerlendirebileceğimiz bir sistem kuruyoruz. Biz bunu kısmen yapıyoruz. Yüzde 100 yapmak için zamana ihtiyacımız var. Şirketler için çok önemli. Yaptığın her şey kayda geçmeli, kıyaslanmalı, karşılaştırılması bir şirketin ileriye gitmesi için en önemli unsurlardan biri. Bu süreç bizim için devam ediyor.

HAKAN URHAN: İşinizle ilgili satış pazarlama ve ihracat tarafını merak ediyorum. Nasıl satıyor, nasıl pazarlıyorsunuz? İhracat trendleri nereye gidiyor. Pandemi ile birlikte e-ticaret firmaları ve portallar sizin işinizin neresinde?

SİBEL AYSU: Pandemi olayları bambaşka bir boyuta taşıdı. Pandemi öncesini konuşacak olursak, kumaşları alıyoruz. Bizim konfeksiyon bölümümüz var biliyorsunuz. Kumaşları dışarıdan satın alıyoruz. Avrupa’ya çalışıyoruz. Benim müşterilerim trendleri iyi takip ediyor. Bize renkler, kumaşlar bir yıl önceden geliyor. Bazen müşterimiz bir kumaş gönderiyor. Bazen biz gönderiyoruz. Böyle bir kıvılcımla başlıyor. Uyku tulumu, kundak, bebek odasında ne varsa üretiyoruz… Yeni bir şey yaratmıyoruz. Her müşterinin farklı istekleri oluyor. Bir önlük deyip geçmeyin. Kumaşla ilgili birçok test var. Standartlar çok yükseldi. Biz böyle bir koleksiyon oluşturup gönderiyoruz. Müşterilerimiz alıyor ve kendi satış alanlarında satmaya başlıyorlar. Fuarlar bu tür ürünlerin görülmesi için önemli. Sıcak görüşmeler hep fuarlarda ve müşteri ziyaretlerinde olur. Pandemi bize zoomu öğretti. Artık bütün toplantılar oradan yürüyor. Pandemi özümüze dönmeyi ve sürdürülebilir olmayı da öğretti. Her şey daha doğala döndü. Tonlar toprak pastele döndü. Bebek kıyafeti dışarıda giyilebilir hale geldi. Pandeminin getirdikleri bunlar. Ürün gamımız biraz değişti.

HAKAN URHAN: Kendi markanızla ilgili bir şey yapma fikriniz var mı?

SİBEL AYSU: Benim hep vardı, Onur’un hiç yoktu. Denizli’de güzel insanlar iyi firmalar var. Bizde aralarına girmeye çalıştık. Aralarındayız. Kendi alanımızda kendimizi kanıtladık. Biz yabancı markaların fasonlarıyız aslında. 22. yılımızdayız. Şu 22 yılı düşünürsek, bize çok iyi tecrübeler bıraktı. Bu tecrübe ve bu kadar işi iyi becerirken,  ürünümüz Londra, Paris, ABD’de giyiliyor, beğeniliyor ve ödül alıyorsa senin de artık bir şey yapman gerekiyor. Sende Denizli olarak bende burada varım demen lazım. Ben bunu hep istedim. Onur istemiyordu ama biz böyle bir yola girdik. Artık o da destek oluyor. Ekibimize konuyla ilgili kıymetli bir arkadaşımızı dahil ettik. Marka çalışmalarına başladık. Gelecek kış kendi markamızla bizde varız diyeceğiz.

ONUR AYSU: Ben yıllarca bu marka işine neden karşı çıktım. Bu firma İstanbul’da olsaydı, biz çoktan bir marka oluşturmuştuk. Denizli bize göre büyük, Türkiye’ye göre küçük bir yer. Denizli’de bir marka çıkarma ile ilgili deneyimli insanları bulmak çok zor. İstanbul’dan ithal etmeye kalkarsan işin boyutları değişiyor. Ben üretmeyi biliyorum, iç piyasayı bilmiyorum. Mutlaka ekibe ihtiyaç var. Ben ekibi oluşturabileceğime inansaydım bu işe çoktan girerdim. İnsan kaynağı açısından Denizli’de eksiklikler vardı. Şimdilerde bir ilan verdiğinizde hemen bulabiliyorsunuz. Önceden ben ilan verirdim. İki ay ilan dururdu, başvuran olmazdı. Bir şeyler öğrenen İstanbul’a kaçıyordu. Denizli’de markalaşma ile ilgili gerekli insan kaynağını şimdi daha rahat bulabiliyorsun. Benim buna artık inancım var. Ekip oluşturmazsan bunu yapamazsın.

SİBEL AYSU: Biz müşterilerimizin özenle yaptığı ürünleri kopyalayarak bir marka yapabilirdik. Biz bunu yapmadık, tamamen sıfırdan bir koleksiyon oluşturduk. Onu yapacak bir ekibimiz yoktu. O ekibi anca oluşturabildik. Artık bu yola çıkabiliriz.



HAKAN URHAN: Bizler iş insanları bedenen değil, fikren çalışan insanlarız. Fiziken hayatını kazanan insanlar, 8 saatlik derin bir uyku ile toparlanabiliyor. Ancak iş insanları bu yorduğumuz beynimizi deşarj etmemiz gerekiyor. Bu yorgun beyni boşaltmak gerekiyor. Önceki kuşaklarda çok başarılı ancak mutsuz büyüklerimiz var. Hobisiz bir hayat. İşi hobisi olmuş. DEGİAD olarak bizler iş insanlarımızın hayatına renkler katmak adına DEGİAD yelken açıyor adlı bir proje geliştirdik. İki saatlik yolculukla dünyanın en iyi koylarına gidebiliyoruz. Bu farklı hobilere vesile olmak istiyoruz. Sizin de yaşamınızda böyle uğraşlarınız, hobileriniz var mı?

ONUR AYSU: Benim en büyük hobim balık tutmak. Ben Bodrum aşığıyım. Çok seviyorum. Orada balık tutmaya bayılıyorum. En büyük zevkim bu.

HAKAN URHAN: Bende bir iki sefer gittim balık tutmaya. Tam profesyonel olmasa da.. O balığı tutarken, bütün konsantrasyonunuzu oraya verdiğinizde rutinden uzaklaşıyorsunuz. Bütün konu da bu aslında.   

SİBEL AYSU: Bizim aile olarak en büyük zevkimiz gezmek. Gezmeyi çok seviyoruz. Birlikte vakit geçirmekten büyük zevk alıyoruz. İki çocuğumuz var. Onlar büyüyünce onlara farklı ülkeleri ve kültürleri göstermek hayalimiz vardı. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Her gittikleri yerden onlar ve biz bir şeyler öğreniyoruz. Çok öğretici oluyor bizim için. Orada yediğin bir şey o yöreye özgü olduğu için bu burada yetişiri öğreniyorsun. Maya Köyü’ne gittik Meksika’da güneşin doğuşu ve batışı ilk insanlar bunu nasıl ayarlamış bunu gördük. Dünya artık çok küçüldü. Ülkeden çıktığınızda bambaşka kültürler, insanlar ve hayatlar olduğunu görüyorsunuz. Bunlar onları geliştirecektir.

ONUR AYSU: Sibel Hanım’ın bir hobisi de örgü örmek. Çok sever. Bere, kazak, atkı örmeyi seviyor. Sipariş alınır ve zevkle örülür. Araba yolculuğunda bile örebiliyor.

HAKAN URHAN: Denizli’de mutlu musunuz?. Denizli’yi seviyor musunuz?

SİBEL AYSU: Denizli yaşamı kolay bir şehir. İstanbul çok güzel ama, gezmek için güzel. İşi gitmek 1-2 saatini alıyor İstanbul’da. Denizli’de 15 dakikada işe gidebiliyorsunuz. Ömür kısa hayat yollarda geçmesin. Denizli’de daha çok faaliyetler olsa keşke. Üniversitenin büyümesi. STK’ların artması, iş insanlarının başka renkler katması bir artı. Denizli gittikçe büyüyor. Denizli’de yaşamayı seviyorum.
ONUR AYSU: Çocuklarımız İzmir’de okuyor. İzmir’de güzel bir şehir. Ben Denizli’yi çok seviyorum. Denizli her yere iki saat. Böyle bir şehir var mı? Coğrafi anlamda çok önemli bir yerde. Ben Denizli’de yaşamaktan Denizlili olmaktan dolayı çok mutluyum, gururluyum.

HAKAN URHAN: Denizli’nin Anadolu’nun diğer illerinde olduğu gibi bazı eksiklikleri var. Ama bunlar belli bir irade ile düzeltilebilecek şeyler. Ben Denizlili olduğum için söylemiyorum. Burada mikro milliyetçilik yapmıyorum. Pandemi döneminde esnafımız ve vatandaşlarımız mağdur. Ama Denizli Türkiye’deki diğer şehirlere göre çok iyi durumda. Bu şehrin ana girdi kaynağı ihracat. Avrupa’ya ihracat yapıyoruz. Bizim gelirimiz Euro. Denizli’ye bu para giriyor. Denizli’de ihracat iyi durumda. Kurlar ihracatçının yanında. Bunların hepsini topladığınızda Denizli diğer Anadolu şehirlerine göre şanslı ve mutlu.  Daha iyi olabilir mi?

ONUR AYSU: Denizli’nin bu çalışkan insanı sayesinde daha iyi olur. Denizli’nin insanı müteşebbis, girişken. İş ver yapsın. Eksiklerimiz var mı var. Türkiye’deki birçok ilden daha iyiyiz. İş bitiricilik, çalışkanlık, ihracat yapma hevesi çok önemli. Denizli’de 10 kişiden beşi ben bu ürettiğim ürünü nasıl ihraç ederimi düşünüyor.

HAKAN URHAN: Mermer sektöründen örnek verelim. Afyon ve Denizli’yi kıyaslayalım. Afyon iç piyasaya Denizli ihracata çalışıyor. İhracat yapabilme kültürü apayrı bir şey. Denizli’nin kıymetini bilelim. Güçlü bir ekonomimiz var. Pandemi dönemi sonrası şaha kalkarız umarım.    

HAKAN URHAN: Sibel Aysu’ya dönmek istiyorum. Bir kadın gözüyle DEGİAD’ın aktivitelerini, duruşunu, konumunu beğeniyor musun? Önerilerin, eleştirilerin var mı? Pandemi dönemi nedeniyle fiziksel aktivitelere ara verdik. Önemli şeyler yapmaya çalışıyoruz. Siz dışarıdan bir göz olarak nasıl görüyorsunuz?

SİBEL AYSU: Tebrik ediyorum. Bu pandemi ortamında yapılabilecek aktiviteleri yaptınız. Yapılacak şey iş hayatındaki arkadaşlarımızı bilgilendirmek olabilirdi. Çok değerli insanları getirdiniz. Pamukkale ile ilgili önemli bir proje gerçekleştirdiniz. Ekonomistler getirdiniz. Takip ettik. Bu alanda kendimizi nasıl geliştirebiliriz. Bunlarla ilgili söyleşiler yaptınız. Bunlar çok güzeldi. Yelken kursunuzu takip ediyorum. o da çok keyifli. Pandemi sonrası artacak aktivitelerinize mutlaka katılacağım.

HAKAN URHAN: Pandemi sonrası açılırsak, çok önemli projelerimiz var. Hepsi dosyalar halinde hazır. Sırayla hepsi yapacağız. Enerjimiz ve heyecanımız var. DEGİAD Denizli’de en etkili STK’lardan biri olarak görüyorum. Geçmiş dönem başkanlarımız ve biz doğru neyse, bunu söylemekten çekinmedik. Bu kültürden geliyoruz. Derneğe siyaseti hiç sokmadık. Bundan dolayı daha da kıymetli. Bizde bu kültürden gelerek üzerimize düşeni yerine getiriyoruz. Bundan sonra da böyle devam edecek.

SİBEL AYSU: Çok önemli bir misyonunuz var. Genç iş insanlarını bir araya getiriyorsunuz. Bu genç insanlarda geleceğin sanayicileri, yatırımcıları. Üyeler bu kültürle yetişip geleceğe taşıyacaklar.

HAKAN URHAN: DEGİAD bu gücünü siyaset üstü, Atatürkçü, çağdaş ve laik duruşundan alıyor. 1991 yılında kurulmuş, 30. Yılını kutlayan, Türkiye’deki en eski, en köklü genç iş insanları derneklerinden biri. TÜGİK kurucularından, TÜRKONFED’e bağlı GESİFED’in en büyük derneği. 425 aktif üyeye sahip. Ege Bölgesi’nin en büyük derneği. Böyle bir binaya sahip, Türkiye’deki nadir kurumlardan biri. Buranın kıymetini bilmek ve gücünü idrak etmek gerekiyor. Bunu iyi ifade etmek lazım. Bölge ve şehrimizin menfaatine bu prestij ve gücümüzü kullanmamız gerekiyor. Sağolsunlar. Bize geçtiğimiz dönem seçimle sevgili üyelerimiz yetkiyi verdi. Bizde elimizden geldiğince enerjimizle, gücümüzle ve vizyonumuzla bu yetkiyi; üye, dernek, şehrimizin ve bölgemizin yararına kullanmaya çalışıyoruz. 

ONUR AYSU: Bizde üyeleriniz olarak sizi tebrik ediyoruz. Çok güzel bir Başkanlık dönemi geçiriyorsunuz. Çok daha iyi şeyler yapacaksınız. Size güvenimiz sonsuz.

SİBEL AYSU: Böyle bir projede olmaktan, konuğunuz olmaktan çok mutlu olduk. Keyif aldık. Teşekkür ediyoruz.      

HAKAN URHAN: Sibel ve Onur Aysu çok teşekkür ediyoruz. Keyifli bir sohbet oldu. Benimde ilk röportajım oldu. Güzel bir deneyim oldu benim için. DEGİAD ve Denizli Metropol iş birliği ile DEGİAD KONUŞUYOR programına diğer üyelerimizi de davet ediyorum. Hem kendilerini hem de işlerini tanıtabilmeleri açısından çok güzel bir imkan bu. İyi ve sağlıklı günler diliyorum.

“DEGİAD KONUŞUYOR” PROGRAMINDA SİBEL VE ONUR AYSU, HEM KENDİLERİNİ, HEM DE İŞLERİNİ ANLATTI.
HABER MERKEZİ

HABER MERKEZİ

0 Yorum

Yorum yaz

fixed-whatsapp-icon