Rasim RASTA

Rasim RASTA

94 Yazı

(YAZI ÇAPKINI) YANGIN YAKTI, YIKTI. ANCAK HALKI; “BİR ORMAN GİBİ KARDEŞ” YAPTI!

BU YAZ “ATEŞİ VE İHANETİ” GÖRDÜK, 14 GÜNLÜK CEHENNEMDEN YEŞİL ÇIKAN TEK AĞAÇ “GÜNLÜK”OLDU. KISACASI KÖYCEĞİZ’İN GÜNLÜK ORMANLARI BU KEZ BUHUR VE TÜTSÜLERİ İLE ADETA YANGINLARA VE BU BÜYÜK FELAKETE AĞITLAR YAKTI, GÖZYAŞI DÖKTÜ...

Birgün Gazetesi Köşe Yazarı Melih Pekdemir 14 Haziran tarihinde “Salya, Salgın ve Yangın” başlıklı; tam da bugünlere uygun ve gündeme “şık” diye oturan bir yazı kaleme aldı. “MS 64 yılının Temmuz ayında bir gece vakti Büyük Roma yangını çıkmış ve tarihe geçmişti. Yangın, Circus Maximus'un güneydoğu köşesindeki esnafların dükkânlarında başlamıştı. Yangına dair tevatür muhtelifti. Mesela tarihçi Suetonius, Roma İmparatoru Neron’un çıldırmış halde, adamlarını şehri yakmaya gönderdiğini, yangını Esquiline Tepesi’ndeki Maecenas Kulesi’nden şarkı söyleyerek ve Lir çalarak seyrettiğini yazmıştı. Sanırım günümüz açısından iki nokta önemliydi. Birincisi yangının esnaf dükkânlarından çıkmış olması, ikincisi de Neron’un yangının kundakçısı olarak dönemin muhalifi Hıristiyanları tutuklatmasıydı. Günümüzde ise Lir çalmıyorlar, sadece çalıyorlar işte…”



Evet, bildiğimiz kadarıyla ve bir başka kaynağa göre ise o tarihte Roma’da şehri kırıp geçiren bir veba salgını vardı ve bir seferden dönen İmparator Neron’un bu salgını bitirmek için “Bütün Roma’yı yakın” emri verdiği rivayet edilir. Neyse bu konu tarihçilerin meselesi. Biz Yazar Melih Pekdemir’in köşesine dönelim;



“SALYA, SALGIN VE YANGIN”
“Önce memleketi koyu bir karanlığa mahkûm ettiler ve ardından yolsuzlukla, arsızlıkla, hırsızlıkla, açlıkla, zulümle yangın yerine çevirdiler. Ve artık bu yangın alevleri sayesinde bile karanlıklarında gizledikleri her bir şey aşikâr hale gelmeye başladı. Pandemiden önce de her alanda kriz salgını vardı. Müsilaja ise vurgun ve talan için alesta bekleyen ağzı salyalılardan aşinaydık. Palavradan ‘başarılarının’ saman alevi olduğunu biliyoruz. Saman aleviyle yangın çıkar mı? Daha önceleri de FETÖ cemaat kuvvetleriyle sürtünmelerinin kıvılcımıyla çıkan alevlerle de memleket yangın yerine dönmüştü. Acep şimdi de mafya güçleri burada yine bir sürtünme kuvveti midir? Ve bu tür sürtünmelerden çıkan kıvılcımlar yeni ve başka yangınlara yol açar mı? İtfaiye müdahale eder mi? Şimdilik bilmiyoruz. *** Burada önemli bir nokta var. Yangın çıkmıyor. Yangın çıkartılıyor. Yani kundakçılık yapıyorlar. Kundaklamak, sadece “bebek sargısı” yapmak değil tabii, bir düzenekle kasten yangın çıkarmaktır. Ayrıca kundak (kontáki) kelimesinin Yunancada bir anlamı da “ferman” demekmiş. Yani kundaklamak, ferman çıkarmakmış. (Anladınız siz onu) Aslında yangını söndürmek de işlerine gelmiyor. Pandeminin ilk günlerinde bunların üfleyerek salgın yangınını söndürüyormuş gibi yaptıklarını yazmıştım. Oysa üfleyerek ateş yakılır, o ateşin aleviyle de yangın çıkabilir. *** Karşı cenahtakiler elbette Lir çalmıyorlar, seslerini lirik (!) yani coşkun, ilhamla dolu (!) konuşmalarıyla duyuruyorlar. Açlıktan mı söz ettiniz? Lirik bir sesle “Aç olarak dolaşanları buyurun, siz de doyuruverin!” diyorlar. Seçim mi demiştiniz? Lirik bir tonda “Huzur istiyorsak, netice almak istiyorsak çok partili sistemden vazgeçilmelidir” buyuruyorlar. Zaten Hitler de Reichstat (Meclis binası) yangını çıkartmış ve çok partili sistemi iptal etmişti değil mi? Memleket salgından salyaya gidip gelirken, yangın yerine çevrilmişken, öyleyse yangında ilk kurtarılacak olan can güvenliğimizdir, özgürlüğümüzdür. Karanlıktan aydınlığa yangın aleviyle değil yurttaş seferberliğiyle geçersek ve bu seferberliğe kurtuluş meşalelerimizle katılırsak özgürleşiriz…”



CENNET KÖYCEĞİZ, CEHENNEME DÖNDÜ
Tam da tatil döneminin göbeğinde; Temmuz ayını bitirdik ve Ağustos ayına geldik. Ancak iki ayı birbirine bağlayan günlerde ülkeyi, ülkenin ciğerlerini yakıp kül eden ve peşi sıra çıkan (!) orman yangınlarıyla, doğa felaketleri ile karşılaştık. Beklenilenin tersine bu yangınlar “çaresizliği ve umutsuzluğu” değil “birliği, dayanışmayı ve cesareti” körükledi. Tüm ülke adeta Antalya, Muğla, Denizli ve Mersin için tek yürek oldu. Manavgat, Marmaris, Bodrum, Köyceğiz, Milas, Buldan, Tavas ve Çine için tek yumruk halini aldı.



CEHENNEMDEN YEŞİL ÇIKAN
TEK AĞAÇ “GÜNLÜK” OLDU
Evet, bu büyük yangın felaketine sadece Köyceğiz’in o ünlü Günlük (Sığla) ormanları direndi. Daha doğrusu günlük ağacı “nemli zemini ve yanmaz yapısı” ile ateşe ve kavurucu sıcağa dayandı. Cennet Köyceğiz'in bilimsel araştırmalara ve akademik tezlere konu olan bu endemik ağacı; Günlük yani “sığla” ağacıdır. Latince ismi Liquidambar orientalis olan bu ağacın “kabukları, yağı, sakızı ve reçinesi” özellikle ilaç ve kozmetik sektöründe kullanılır. Ancak yöresel olarak cenazelerde “buhur ve tütsü” olarak yakılır. Dünyanın belli bölgelerinde rastlanan Günlük Ağacı, İtalya ve ABD’nin bir bölgesinde de varlığını sürdürür. Türkiye’de (sadece ve en çok) Köyceğiz’de var olan bir ağaç ve orman türüdür. (Ayrıca, Ortaca, Milas ve Fethiye ile Marmaris’in belli bölgelerinde de rastlanır)



İki haftada çıkan orman yangınlarında ülkenin tüm ormanlarının yüzde 6’dan fazlası yandı. Şimdi Günlük (Sığla) ormanları ülkede iki haftada yanan ormanların ve yüz binlerce ağacın yasını tutuyor. Alevlerin yakıp kül ettiği; ‘mavi-yeşil manzara’ ve dokunun doyumsuz güzelliklerinin, Gökova ve Marmaris’in güzelim koylarının ve Cennet Köyceğiz’in ormanlarla kaplı muhteşem dağlarının matemini tutuyor. Kısacası, Köyceğiz’in Günlük ormanları bu kez buhur ve tütsüleri ile adeta yangınlara, bu büyük felakete ağıtlat yaktı ve ağladı.

YANGINLAR YÜZÜNDEN ÇAM BALI TARİH OLDU!
Öte yandan Çam Balı’nın anavatanı Marmaris’te orman yangınlarında yüzlerce arı kovanı yanıp kül olurken, geçim kaynağı arıcılık olan aileler de perişan oldu. Arıcılığın merkezi ve ünlü “Çam Balı” adeta alevlere kurban oldu. Arıcılar, “Artık bu bölgede 80-100 yıl arıcılık yapılamaz. Kimse Marmaris’ten çam balı beklemesin. Ünlü çam balı tarih oldu” diye yakarıyor.



BARO SEÇİMİNİN BİR DİĞER
KAZANANI ADİL DEMİR OLDU!
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Denizli Baro Seçimi’nin Müthiş Perde Arkası!”
yazımız binlerce okuma ve görüntülenme aldı. Köşe; son günlerin en fazla paylaşılan yazılarından biri oldu. Bu yazıda geçen ve hatalı yorum içeren bir bölüm için de “çok gerekli” bir düzeltme ve ekleme yapmamız hasıl oldu. İşte bu bölüm aşağıdaki düzeltilmiş haliyle şöyledir; “Özellikle Adil Demir’in vefatlar ve istifalar sonrası 2’nci sıra milletvekili adaylığı için 5’inci kez seçilecek ve milletvekilliği yarışında kendisine rakip olacak bir Müjdat İlhan’ı istemediği, desteklemediği ve yakın çevresini de yönde yönlendirdiği biliniyor ve iddia ediliyor. Böylece, kısacası Adil Demir’in; Sancar’dan sonra bir rakibi daha gitmiş oldu. İddialara göre bu seçimde öyle bir operasyon çekildi ki; Teoman Sancar’dan sonra Müjdat İlhan’ın da CHP cenahında siyasi ağırlığının iyice azaldığı öne sürüldü.  Ayrıca bu seçimde kazanan Demirdöğer listesini delen tek isim de İlhan’ın yönetim kurulu listesinde yer alan ve Oral ekolünden gelen Avukat Ozan Orpak oldu. Adil Demir’in hukuk bürosundan Aslı Kutlu Tuncer de yeni yönetime yani Adnan Demirdöğer’in listesinden Denizli Baro Yönetimine girdi. İddiaya göre aslında en solcu liste Baro Başkanı Demirdöğer’in listesiydi. Tahir Üzelce’nin listesinde ise MHP’li ve Süleymancı isimlerin de yer aldığı öne sürüldü. Bu arada bir milletvekili, bir belediye başkanı ve bir belediye başkan yardımcısının ortaklarının da Baro Yönetimine seçilemediği ve kaybedenler kulübünde yer aldığı gelen iddialar arasındaydı.”
fixed-whatsapp-icon