KÜLTÜR-SANAT-TURİZM

YAŞASIN KIZILCABÖLÜK’TE KONUĞUMUZ HATİCE GÜLBAHÇE OLDU

YAŞASIN KIZILCABÖLÜK’TE KONUĞUMUZ HATİCE GÜLBAHÇE OLDU
Kızılcabölüklüler Vakfı ve Denizli Metropol işbirliği ile 15 günde bir yayınlanan “Yaşasın Kızılcabölük” programı sürüyor. Programın sekizinci bölüm konuğu Kızılcabölüklü Emekli Öğretmen Hatice Gülbahçe oldu.

ÖZEL RÖPORTAJ
Kızılcabölüklüler Vakfı ve Denizli Metropol işbirliği ile 15 günde bir yayınlanan “Yaşasın Kızılcabölük” programı sürüyor. Kızılcabölük’e dair her şeyi bulabileceğiniz programın sekizinci bölümü yayınlandı. Bu bölümün konuğu Kızılcabölüklü  Emekli Öğretmen Hatice Gülbahçe oldu. Gülbahçe, program moderatörü Ertan Gürgün’ün sorularını yanıtladı.

ERTAN GÜRGÜN: Yaşasın Kızılcabölük programına hoş geldiniz. Konuğumuz Kızılcabölüklü Emekli Öğretmen Hatice Gülbahçe… Hatice Hanım programımıza hoş geldiniz. Sizi tanıyarak başlayalım programımıza…

HATİCE GÜLBAHÇE: 1970 Kızılcabölük doğumluyum. İlk ve orta tahsilimi Kızılcabölük’te yaptım. Ardından Tavas’ta lise eğitimimi tamamladıktan sonra üniversiteyi bitirerek öğretmen oldum. 27 yıl öğretmenlik yaptım ve daha sonra emekli oldum. 3.5 yıldır emekliyim. Son görev yerim Kızılcabölük oldu. Daha önce de 9 yıl yine Kızılcabölük’te öğretmenlik yaptım.  

ERTAN GÜRGÜN: Kızılcabölük’te kız isteme nasıl olur? Bize anlatır mısınız?

HATİCE GÜLBAHÇE: Her toplumda olduğu gibi Kızılcabölük’te de kültürümüze uyulmaya çalışılıyor. Kız istemede adetlere uyuluyor. Kızılcabölük’lü bir ailenin 16-17 yaşına gelmiş bir erkek çocuğu varsa, kız isteme düşünülmeye başlar. Burada da kız komşu, akraba ya da köy içinden tercih edilirdi. İyi bir aile olması tercih edilir. Soyu sopu araştırılırdı. Çok eskiden oğlan çocuğuna sorulmaz, gözü açılmadan baş göz edelim denirmiş. Sonraları erkeğe de sorulmaya başlanmış. Aile arasında düşünülüyor ve en uygun kız tespit ediliyor. Akrabalardan iki kadın elçi olarak kız evine gönderiliyor. Oğlan evinin isteği bildirilir. Uygun görülüp görülmediği konuşulur. Birkaç gün sonra tekrar geleceğiz diyerek ayrılırlar. Bu ilk ziyaret. Biraz olumlu hava varsa kız evinde de davranışlar ona göre olurmuş. İkinci gelişlerinde kız evinin kararı soruluyor. Eğer olacak gibiyse araştırılıp, danışmak için konuşmalar geçer. Karara bağlandıysa bir dahaki sefere aile büyükleri ile geleceği söylenir. Bu iş olmayacak gibiyse, küslük dargınlık olmasın bu iş burada kalsın denirmiş. Olumsuz olursa erkek evi başka kız arayışlarına geçermiş. Üçüncü gidişte ise aile büyükleri ile kız evine gidilip isteniyor. 7-8 kişilik grup gidiyor. Sohbet ediliyor. Sonra ailenin en büyüğü kızı istiyor. Aile büyükleri de kızlarını veriyorlar. Kahve içilir, sohbet edilir. Kızılcabölük’ün meşhur kaşık helvası ya da ezme yani tatlı yeniyor. Böylece kız istendi, kız alındı. Giderlerken söz mendillerini alıyorlar.   

ERTAN GÜRGÜN: Daha sonraki aşama ne oluyor?

HATİCE GÜLBAHÇE: Bellilik adı verilen organizasyon yapılıyor. Bu kızın artık alındığı, nişandan önce o erkekle baş göz edildiğini anlatan bir etkinlik. Tekrar kız evi ile oğlan evi bellilik ve nişanın ne zaman yapılacağını, neler takılacağını konuşurlar. Belirlenen günde çok fazla katılımın olmadığı sadece aile üyelerinin katıldığı bir etkinlik yapılırmış. Bellilikte kız o gün üç etek giyer. Sohbetler edilir. Kıza para takılır. Oğlan evi gelirken sadece kıza bohça getirir. Paralar takılınca bellilik artık konulmuştur. Üzerine kahveler içilir, tatlılar yenilir. Oğlan evi uğurlanır. Birkaç gün sonra ise bu kez kız evi oğlan evine gider. Damada bohça götürür.
 
ERTAN GÜRGÜN: Peki, bohçalarda neler vardır?

HATİCE GÜLBAHÇE: Kıza bürgü, yazma, boncuklu oyalı çemberler, çorap, terlik, ayna, havlu gibi malzemeler konuyor. Daha sonra nişanın ne gün yapılacağı belirlendikten sonra tekrar oğlan evi dönüyor. Giderken yine bir sini kaşık helvası oğlan evine gönderilir. İlk zamanlarda damat bu tür etkinliklere katılmazmış. Böylece kız isteme tamamlanmış oluyor.
 
ERTAN GÜRGÜN: Sonra nişan aşamasına geçiliyor değil mi?

HATİCE GÜLBAHÇE: Nişan düğüne yakın bir zamanda yapılıyor o günlerde. Nişana damatlar katılmıyor. Aile büyüklerinin erkekleri ayrı odada oturuyor. 70’li yıllardan sonra damatlarda katılmaya başlamış. Nişanda kızımız üç etek giyiyor. Gelenlerin elini öpüyor. Sohbetten sonra nişan töreni yapılıyor. Aile büyüklerinden biri konuşma yapıp, nişan yüzükleri takılırmış. Eskiden tüm takılar nişanda takılırmış. Kayınvalide geline takılarını takarmış. Yanında gelen akrabalar da altınlarını takarlarmış. Baklava yapmak isteyen baklava, helva yapmak isteyen helva yapıyor. Yine kahveler içiliyor. Oğlan evine yine kaşık helvası bir sine gönderilirmiş. Kadınlar arasında yapılırken, takılar dillendirilerek takılırmış. Kız evi altınları altın katarına dönüştürüp, üç etek giydiğinde bu altın katarını takarmış. Akrabalar altın yerine artık para takmaya başladılar. Nişanda şimdilerde bohça geniş kapsamlı yapılıyor.
 
ERTAN GÜRGÜN: Nişandan sonra neler yapılıyor peki?

HATİCE GÜLBAHÇE: Oğlan evi o gün evine döndü. Birkaç gün sonra kız evi bir sine baklava ile bohça bırakmaya gidiyor. Gençler olur bu kez. İkramlarını yedikten sonra oğlan evi tarafından gelenlere mendil verilir. Her etkinlikte mendil alıp verme var. Kızılcabölük’ün bir ürünü olduğu için mendil çok revaçta. Artık kız ve erkek nişanlıdır. Kıza başka düğünlerde kayınvalide tarafından altın takılır. Kız çeyiz içine oturur ve geline altın takılır. Bu kızın nişanlı olduğunu herkese duyurmak için yapılır. Düğün zamanı yaklaşır. Gün belirlenmesi sahasında akraba düğünlerinin yakın zamanlara denk gelmemesi sağlanırmış. Yurt dışında akrabaları varsa zaman onların gelişlerine göre belirlenir ya da bayrama göre belirlenirmiş. Düğün yaklaştıkça hazırlıklar artıyor. Yörede pırtı görme diye de bir etkinlik var. Kız ve oğlan evi bir gün ayarlarlar. Pırtı görmeye gidilir. Pırtı görmek ne demek? Damat ve gelinin giysileri ile ilgili alışverişe gitmek demek. Kıza elbise, gecelik, manto, ayakkabı, terlik… Damada ise takım, palto, ayakkabı alınır. Kıza elbise dikilecekse yerli terzilerde elbiseleri dikilirdi. Düğün yaklaştıkça bir hafta on gün kala ekmek yapma işi yapılır. Düğünlerde o dönem yufka yeniyor. Komşular ve akrabalarla toplanılır, hep birlikte ekmek yeni yufka yapılırdı. Gün içinde yağlı bezdirme yapılır, oğlan evinden kız evine gönderiliyor. Yine karşılıklı mendil veriliyor. Kız evi birkaç gün sonra ekmek yaparken, bu kez bezdirmeler oğlan evine gönderilirdi.  
 
ERTAN GÜRGÜN: Düğün heyecanı başlıyor artık…

HATİCE GÜLBAHÇE: Düğün öncesi yemekçi tutulur. Yer sofrasında yemek yenir. Malzeme lazım. Komşulardan siniler toplanır. Sofra bezi, kasnak, sahan tası, bakın çanaklar komşulardan alınıyor. Komşular rahatlıkla veriyor o zaman. Yemekçiler bir gün önceden gelip hazırlıklarını yapar. Salı günü düğünün başlangıç tarihi. Oğlan evinden gençler, komşular ve yakın akrabalar kayınvalide hariç toplanırlar. Kızın giyeceği kıyafetler grupla birlikte kız evine gönderilir. Perşembe Cuma lazım olacak üzüm bebe ve dağıtılacak şekerler yine o gün gönderilirmiş. Şekere gelen gençler içeri alınır. Oğlan evine gelirken gençler, adet olduğu üzere ipekli peştamal dediğimiz bir tür etek, sarılarak giyilir. İçlerine tel kırma dediğimiz telle işlenmiş, yöresel bürgüyü edinip, üstelerine bürümcük bürgü dediğimiz esnek bir kumaştan yapılmış bürgüyü üzerlerine edinirler. Orta yaşlı kadınlar ise çakmaklı bürgü giyerler. Kız evine vardıklarında oyunlar başlar. Dümbek ya da leğen çalarak kaşıkla oyunlar oynanıyor. Daha sonra pikap, teyp gibi aletlerde kullanılmış. Bir saat gibi oynanıyor. Gelenlere üzüm bebe ikram edilir ve düğün resmen başlamıştır. Oğlan evi kalktıktan sonra kız evinin davete çıkma vakti gelmiştir. Oğlan evinden gelen gaba şeker, ya da delikli şekerlerle kız evi Salı’dan Cuma’ya kadar köy içinde davete çıkarlarmış. Düğünümüz var gelin diyerek. Salı günü ve Çarşamba günü kız evinde evin içinde düğün kurulur, oğlan evi olmazmış o günlerde. Gençler kendi aralarında eğleniyorlar oğlan evi ile birlikte düğün Perşembe günü başlıyor. Kadınlar arasında oluyor düğün erkekler katılmıyor. Perşembe akşamı gündüzden pişirilen duzlama akşam gelen misafirlere ikram edilir. Sandalye yok. Kalaslara oturulur. Düğünlerde kıza yardımcı olan kahyalar var. Gelen misafirleri yerleştirir, onları kaldırır oynatır. Gelinin dikilen elbiselerinden giyermiş. Dümbek eşliğinde yine oyunlar oynanır gece boyunca. Misafirler azalınca pişen duzlama sinelerle dağıtılıp ikram edilirmiş. Kaşık yok, avuçla yeniyor. Kız isterse üç etek giyiyor. Ya da dikilen elbiseleri giyiyor. Cuma gününe gelelim. Gündüz oğlan evi imece denilen bir etkinlik yapar. İmece oğlan evinden gençler, damadın yakın arkadaşlarının eşeklerle odun sarıp, kız evine götürmesi olayıdır. Damadın yakın arkadaşı ata biner elinde Türk Bayrağı üstüne şal giyer giderken… At önde odun sarılmış eşekler arkada. Kız evi bu odunları yemek yaparken kullanacak. Diğerleri yaya olarak giderken, elleri boş gitmiyorlar. Makarna, şeker, bulgur, pirinç götürüyorlar. Kız evi gelenlere lokum ve sigara ikram ediyorlar. Oğlan evine geri dönüyorlar. Yemek yiyip, köy içinde davete başlıyorlar. Cumartesi Pazar düğün var diyerek. Bu etkinliğe imece deniyor. Akşam kız evinde yine eğlence var. O gece üzüm bebe akşamı. Üzüm bebe ne demek?. Oğlan evi tarafından alınıp kız evine gönderilen üzüm bebelerin içinde üzüm, fıstık, leblebi, dışı şeker kaplı leblebiler, iğde gibi kuruyemişlerden oluşan bir etkinlik bu. Gençler oynar, misafirler dağılmaya başladığında üzüm bebeler ikram edilir ve yenir. Cumartesi günü ise asıl düğün başlar. Kız evinde gece yarısından itibaren yemekler hazır edilir. Sabah çeyiz bakma günü başlar. Kıza yapılan çeyizler görücüye çıkar. Odanın bir köşesinde sergilenir. Düğüne katılanlar, yemeklerini yedikten sonra çeyizlere bakarlar. Öğlen düğün kurulmaya başlar. Üç etek giyen gelinimizle birlikte oyunlar başlardı. Kız evi oğlan evine mutlaka yer verirdi. Sonra takı merasimi başlar. Sesi gür bir kadın tarafından takı merasimi yapılır. Tek tek takıları anons eder. Kırmızı kurdele ile gelinliğe takılır. Gelin gün boyunca o takılarla olur. takıdan sonra oğlan evi yemeğe geçirilir. Misafirlere yer sofralarında yemek yedirilir. Sinelerin üzerinde olur yemekler. Şehriye çorbası, turşu, patates, fasulye yemeği. Bulgur aşı, dolma olmazsa olmazlardan. Makarna da var. Hepsi bir anda değil tabi. Üç dört çeşit olur. Yemeğin üzerine kaşık helvası verilir. Oğlan evi yedikten sonra kız evi yemeğini yer. Yemek işi akşama kadar sürüyor. Akşam yemeğinden sonra kına gecesi için toplanılır. Oyunlar oynanıyor. Kayınvalide, yakınları ve kız evinden misafirler eşliğinde gelinin erkek kardeşi tarafından alheril dediğimiz kıyafet gelinin üzerine örtülür. Kızımız misafirlerin elini öpüyor. Sonra kız evinden biri tarafından kına hazırlanıyor. Kına tepsisine bozuk para atma adeti var. Kayınvalide altın takar. Kız evinin büyüğü tarafından geline el ve ayak bileklerine kadar kına yakılır. O sırada türküler söylenir ve kızımız ağlatılmaya çalışılır.  Oğlan evi evine gider. Gelin kızımız geceyi kız arkadaşları ile geçirir. Pazar günü çeyizlerin gitme vakti. Sergilenen çeyizler oğlan evi tarafından gelinir ve alınır. Kız evinin oğulları sandığa oturur ve hediye para alırlar. Oğlan evine ev yerleştirmeye gidilir. Oğlan evinde her şey hazır. Misafirler mübareklemeye gelirler ellerinde hediyelerle. Yemek yerler. Davul dinlerler. O zamanlar en çok oynanan efe oyunları içinde Tavas; Muğla ve Aydın zeybeği var. Bıçakla oynanan Köroğlu oyunu çok meşhur o zaman. Gençler yeteneklerini sergiliyorlar. Damat hazırlanmaya başlıyor. Oğlan evine berber çağrılır. Damat tıraşı yapılır. Sağdıcı ile birlikte olur bu ritüel. Sağdıç tarafından damat giydirilir. Damat oynatılır davul eşliğinde. Öğleden sonra oğlan evinin büyükleri yaya olarak kız evine giderler. Buna gelini evden çıkarma denir. Kız evinde karşılanır. İmam eşliğinde Kuranlar okunur. Kahve içilir. Oğlan evinde düğün alayı hazırlanır. Davul eşliğinde kız evine gelin almaya gidilir. Gelin ata bindiriliyor. Sonraları ise at yerine araba ve otobüsle alınmaya gidiliyor. Davul ve klarnet önde yaya olarak gidiliyor bir yandan da. Gençler oyunlar oynar. Sonra gelin alınır. Damat ve kayınvalide gelin almaya gitmezmiş. Gelin alındıktan sonra gelin dolaştırılırmış. Sokak ve caddelerde gelin dolaştırılır. Gelin eve getirilir. Damat hala gelini görmemiştir. Gelin oğlan evine indiğinde salona geçilir. Salona oturtulur gelin. Davetliler gelini izlerlermiş. Kucağına bir erkek ve bir kız çocuğu oturtulurmuş. Gelin onlara para verirmiş. Akşam olunca imam nikahı kıyılır. Gelin ayrı damat ayrı odada. Dini nikahta kıyıldı. Gelin ve damat eve katılırlar. Pazar günü de bu tür etkinliklerle düğün sonlanır. Pazartesi sabahı gelin ve damat büyüklerinin yanına inerler. Gayınta yastığını alarak büyüklerin yanına gelir, kahvaltı edilir. Gelin kız hazırlanır. Eltisi, görümcesi ya da yengelerinden biri ile el öpmeye götürülür. Komşu ve yakın akrabalara gidilir. Ayaküstü el öperler. Buna el öptürme denir. Pazartesi günü gelin bakma günüdür. Üç eteğini ya da gelinliğini giyer. Küçük bir düğün yapılır. Gelenler düğüne katılır oynar, gelinin düzülmüş evine bakar ve gider. Çok kalabalık olmaz. Günün sonunda kız evinden baklava sinesi gelir. Oğlan evine teslim edilir. Mendiller alınır. Düğün bitmiştir. Gelin almada kız evinden gelinin yanında bir iki kişi gelinle birlikte gelirdi, gelin eve gelince evlerine dönerlerdi. Aynı gün kız evinden gelin pilavı gelirdi. Artık düğün bitmiştir. Oğlan evinin etkinlikleri ilerleyen günlerde devam eder. Gelinin tanıtılması için akraba gezmelerine başlarlar. Biz buna gelin gezdirme deriz. Kayınvalide gittikleri eve küçük hediyeler götürür. Bu arada birkaç gün sonra ardön yapılırdı. Kız evi oğlan evine ardöne giderdi. Oğlan evi kız evi gelmeden lokma döker. Lokmalar ikram edilir. Kahve çay içilir. İadeyi ziyaret gibi düşünün bunu. Çıkrık gönderme adeti var o zamanlar. Küçük bir katkı sağlamak için kız evi tarafından alınıp gönderilir.

YAŞASIN KIZILCABÖLÜK PROGRAMININ SEKİZİNCİ BÖLÜMÜMÜN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
HABER MERKEZİ

HABER MERKEZİ

0 Yorum

Yorum yaz

fixed-whatsapp-icon