EKONOMİ

DETGİS'İN ''20. YILINDA 20 DUAYEN” ANLATIYOR

DETGİS'İN ''20. YILINDA 20 DUAYEN” ANLATIYOR
Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği ve Denizli Metropol Haber işbirliği ile “DETGİS'in '20. Yılında 20 Duayen İş insanı” ile belgesel tadında hazırlanan programın on ikinci bölümü yayınlandı. Denizli Metropol’de konuğumuz Denizli Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Uslu oldu.

ÖZEL HABER
Her Hafta Salı günü yayınlanan ve tekstil duayenlerinin hayatlarının anlatıldığı çok özel programın on kinci bölümünde Duayen İşadamı Denizli Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Uslu, iş ve özel hayatından kesitler anlattı. 


DETGİS Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Nuri Kes’e mesleğe nasıl başladığından, bugünlere nasıl geldiğine kadar birçok konuda tecrübelerini aktaran İşadamı Uslu, iş yaşamındaki başarısının sırlarını da Denizli Metropol ile paylaştı. İzleyici rekoru kıran programda ayrıca Denizli tekstil sanayisinin dünü ve bugünü de masaya yatırıldı.

İŞTE O RÖPORTAJ

OSMAN NURİ KES: Sizi tanıyabilir miyiz?

ABDÜLKADİR USLU: Ben 1953 yılında Tavas İlçesi’nin Kızılcabölük Mahallesi’nde doğdum. 7 yaşına kadar köydeydik. Sonra Denizli’ye taşındık. Denizli’de okudum. Babamın esnaf olması nedeniyle küçük yaşlarda Kaleiçi’nde mendil, garajda ise sakız sattım. Babam bizi böyle yetiştirdi. 19 -20 yaşlarında piyasada mal alıp satmaya başladım. 1977 yılında İstanbul’a gittim. 1994’e kadar orada kaldım. Denizli ile bağımı hiç koparmadım. Denizli’de 1980’den sonra tekstil sektöründe üretim yapmaya başladım. İlk havlu bornoz ihracatını 1983’de gerçekleştirdik. Benim dışımda Besalet Bey ve başkaları da vardı. O dönem en büyük havlucunun 6-7 tezgahı vardı. En büyük havlucunun haftada 500 – 600 kilo üretimi vardır. Oralardan şimdi milyar dolar ihracat yapar hale geldik. Hızlı bir büyüme oldu. Denizli ihracatçılar Birliği’nin kurulmasına öncülük ettim. Kurucu başkanlığını 8 sene yaptım. Sonra kendi isteğimle Zafer Katrancı’ya devrettim. Denizli Sanayi Odası’nın 11 yıl başkanlığını yaptım. Sonra onu da Müjdat Keçeci’ye devrettik. Şimdi ise 20 yıldır Denizli Organize Sanayi Bölge Başkanlığı yapıyorum. Buradaki sanayici dostlar, arkadaşlar bizden memnunlar demek ki yıllardır buranın başkanlığını yapıyorum. Çok çalkantılı ve mücadeleli bir hayatım oldu. Yaşamımı kısaca böyle özetleyebilirim…


 
OSMAN NURİ KES: Denizli’nin tekstil yolculuğunuzu anlatır mısınız. Bu büyüme ile bütün Dünyanın konuştuğu bir marka oldunuz.  Bu gelişme nasıl oldu?

ABDÜLKADİR USLU: 1977 yılında Besalet Küçüker ve Esat Sivri’nin de adalarında olduğu arkadaşlarla Almanya’daki Heimtekstil Fuarı’na gittik. İnceleme yaptık. Ne yapabiliriz. Denizli olarak nasıl büyürüz, onu araştırdık. O gününün koşullarında Almanya bizim için çok büyüktü. Sonra 1980 - 1990 yılları arasında biz Almanya’ya ulaştık. Büyüme çok hızlı oldu. Rahmetli Özal ile ihracat hamlesi yapıldı. İhracatta o dönem teşvik vardı. Sonra yatırımlar geldi. Yeni teknolojiler, büyük üretim kapasiteleri gerçekleştirildi. Fuardan Denizli’ye döndük. Ben kafayı taktım. Benim bunu yapmam lazım. O dönem iplik ticareti yapıyorum. Bu konuyla ilgili bir ton iplik ayırdık. Küçüker’in Haşılhanesine gönderdik. Günlerce üzerinde uğraştık. Canımız sıkıldı. Olmayacak bu iş derken, bir gün tezgahın başında oturuyorduk. Tezgah çalıştı ve 10-15 santim ördü. İlk defa ham iplikten havlu ürettik. Haşıl orada atlamış. Dedik ki bu havlunun haşılı hafif olacak. Deneme yanılma yöntemiyle yaptık. İstikrarlı pazar araştırması için Almanya’ya gittim. Bornozlar diktik. Frankfurt’a 2 binin üzerinde bornoz gönderdik. 10 mağazada satılmak üzere mallar gönderdik. Bakıyoruz mallar satılmıyor. Moralimiz bozuk. Ben Türkiye’ye dönmeyi düşünüyorum. Telefon geldi. Sizi yarın Köln’de bekliyoruz dediler. Sanırım malları geri verecekler diye düşündüm. Bana 500 bin bornoz daha istiyoruz dediler. Denizli’nin tamamı o dönem yılda 100 bin bornoz yapmıyor. İlk Almanya’ya bornoz satışımız böyle oldu. En ucuz bornoz 125 Mark o dönem. 700 Mark’a kadar çıkıyor rakamlar. Ben onlara 30 Marka vermiştim. Birdenbire satılmış mallar. Mağazada satış oldukça tamamlıyorlarmış. Biz satılmıyor sandık. Sonrasında Denizli’de herkes havlucu oldu. Bugün 800 -900 civarında bu işi yapan var. Besalet Bey herkesi havlucu yapıyorsun diye kızardı rahmetlik. Benim hayalim vardı. Denizli dünyada havlunun merkezi olsun. Herkes gelsin buradan alsın istiyordum. Bizim pazarlama sistemimiz çok yanlış. 800 havlucu varsa 800 pazarlama elemanı var. Yardımcıları var. Masraf çok. Burada büyük bir pazarlama gideri var. Benim hayalim üretimler birleşsin ve bir marka olsun. Hepsi onun altında dünyaya satış yapsın. Fasonculuktan kurtulalım.  Ben Denizli Sanayi Odası Başkanıyken, tüm Denizli’nin önde gelenlerini topladım. Beyin fırtınası yaptık. Üretimin kontrol altına alınması ve yurt dışından bir marka alarak bu pazarı geliştirmek düşüncemiz vardı. Kolektif aklı çalıştıramadık. Denizli’de sermaye birikimi olmadı. Bir Antep, Maraş, Kayseri, Konya gibi Denizli bir hamle yapamadı. Herkes kendi şahsi kabiliyeti ile bir şeyler yapmaya çalıştı. 1980’den 2002’ye kadar her yıl yüzde 20 büyüyen Denizli bir duraklama dönemine girdi. Tekstil geri planda kaldı. Yine de işini yapan bu sektörde ekmek yiyen insanlar var. Ben bir duayen olarak, yavaş yavaş katma değeri yüksek kaliteli marka ürünlere geçmeleri lazım.

OSMAN NURİ KES: Çok aktif bir iş hayatı içindeydiniz. Krizlerin bizzat içindeydiniz. Bu yaşadığınız krizleri aşmak için nasıl bir formül uyguladınız?

ABDÜLKADİR USLU: Körfez krizinde ABD’ye büyük ihracat yapıyorduk. “Yüklemeleri durdurun” diye teleks geldi. Ben Özal’ın yanına gittim. “Denizli üretimi durduruyor. ABD siparişleri durdurdu” dedim. Firmaları sordu. “Kimlere mal satıyorsunuz” dedi. “Üretime devam etmemiz lazım” dedim. Özal “Bu savaş bir ay sürecek. Bir formül geliştirelim” dedi. Bana “5 -10 bin metrekarelik kapalı bir alanınız var mı” diye sordu. Ben ‘var’ dedim. Yeni yaptığım bir bina vardı. Türkiye Kalkınma Bankası Genel Müdürü İsmail Emen’i aradı. Talimat verdi “Denizli’de bir daire tutun. Kalkınma Bankasının bir şubesini açın. Denizlili üreticinin malını bir depoya koyun ve fiyat tespit edip Denizlili üreticinin parasını ödeyin dedi. O zaman 5-6 kişiydik. Hemen geldiler, şubeyi açtılar. Türkiye’de ilk kez Kalkınma Bankası Şube açtı bir ilde. Biz havluları koyduk, paramızı aldık. İhracatımızı yaptık. Rahmetli Özal, probleme göre sanayicinin önünü açan pratik çözümler üretirdi. Sanayicinin önünü açtı, ihracat o yüzden patladı. Rahmetli Özal o yıllarda Türkiye’yi dünyaya entegre etti. Yeni nesil insan yetiştirdi. Bugün Türkiye’de yetişmiş düzgün genç bir neslimiz var. Biz böyle devirlerden geldik. Ben ihracata başladığımda Denizli’de gümrük çıkış beyannamesi yazacak insan yoktu. Osmanlı Bankası’nın Müdürünün yanına giderdim, o yazardı. Yurt dışından paramız gelirdi, bir ay genel müdürlüklerde sallanırdı. Telefon geldi, faks geldi, bunlar bizim için o dönem devrimdi. Almanya’ya telefon yazdırırdım bir gün sonra çıkardı. 1979 -80’de böyleydi. Özal sayesinde Türk sanayisi gelişti, büyüdü. İhracat bugün hayal edemediğimiz noktaya geldi. Ben ihracata başladığımda Denizli’nin ihracatı 5.5 milyon Dolardı. Göveçlik İplik bunun 3-4 milyon Dolarını yapardı. O günden bugüne geldik. Şimdi yıllık 3.3 milyar dolarlık ihracatlardan bahsediyoruz. Bunlar küçümsenecek şeyler değil, ancak sanayinin gelişmesi anlamında Denizli; Antep, Maraş, Kayseri, Konya’nın gerisinde kaldı.



OSMAN NURİ KES: Başarınızın sırrını neye bağlıyorsunuz?

ABDÜLKADİR USLU: Bir kere çok çalışmak. Hedefini iyi tayin etmek. Cesur olmak.  Biz Özal ile birlikte başladık bu işe. Özal, bizim dükkana geldi Aycan Çakıroğlu ile birlikte “Parti kuracağız” dediler.  Özal Akşam birlikte yemeğe gidelim” dedi. İstiklal ’de Kelleci İsmail vardı.  Çok sevdi kelleyi. İki tane yedi. Bana dedi ki “Rejim değişiyor. Döviz kuru serbest olacak. İhracat serbest kalacak” dedi. Benim dünyamı değiştiren bir konuşma oldu aramızda. Ben bu tarafa meyil ettim. O cesaretle başladık.

OSMAN NURİ KES: İş hayatınızda öyle bir an gelir ki kritik kararlar almanız gerekebilir. Hiç öyle bir yol ayrımında kaldınız mı?

ABDÜLKADİR USLU: Çok yol ayrımında kaldık. En son anayasa krizinde EGS Bank Yönetim Kurulu üyesiydim. EGS’ye el koydular. Bankadan kredi kullanmadığımız halde büyük ödemeler gönderdiler. Krize girdik. Hiçbir borcumuz olmadığı halde 1 katrilyon 700 trilyon bir ödeme gönderdiler. Ali İhsan Kasapoğlu’na geldi. Esat Sivri’ye geldi. Bunlarla mücadele ettik. Bunlar bizim büyümemizi engelledi. 99 yılında vergi rekortmeniydim. Ama 2000 yılında krizle karşı karşıya kaldım. Çok krizler yaşadık. Memleketin kalkınması için çok çalıştık. Demirel’i, Ecevit’i, Mesut Yılmaz’ı, Özal’ı gördük. Bunlarla çalıştık. İthalat, ihracat rejiminin gelişmesi ile ilgili çok şeyler yaşadık. İhracat kotaları vardı onları aşmak için çok uğraşlar verdik. Kıbrıs’ta konfeksiyonlar açtık. Kotalar kalktı. Oraları kapattık. Çok büyük yatırımlar yaptık. Krizlerde yatırımlar devam edemedi. Neticede nasibin neyse o oluyor. Çok şükür şimdiye kadar 25 bine yakın insan şirketlerimde çalıştı. Bazı şirketleri sattık, bazılarını tasfiye ettik. Şimdi boyahanede çalışıyoruz. Memlekete hizmet için şevkimiz hala var. Yarı emekli gibi bir durumum var şu an. Üniversite Külliye Cami’ne başkanlık ediyoruz şimdilerde.

OSMAN NURİ KES: Devlet ve siyaset erkanı ile çok yakındınız. Siyasete atılmanız yönünde teklifler geldi mi?

ABDÜLKADİR USLU: Çok teklif geldi. Dedemin vasiyeti vardı. “Aman siyasete girmeyin” diye. Ben siyasetçiler böyledir demiyorum ama dedem derdi ki “Biz kıvıramayız, olmayacak bir şeye olacak diyemeyiz. Siyasete girmeyin birinci basamakta kaybedersiniz. Memleket için hizmet etmek neyse onu yapın” vasiyeti vardı. Ailem de istemedi. Özellikle eşim. Ancak ben özellikle ANAP döneminde o günün kadroları ile çok yakın çalıştım.

OSMAN NURİ KES: Çocukluğunuza dönecek olursak, o dönemden özlediğiniz ne var?

ABDÜLKADİR USLU: Hep bir şeyler üretmenin hayalini kurardım. Ben şimdi çıktığım yola bakınca, akıllı insanın yapacağı iş değil.  Dil bilmiyorsun, yol bilmiyorsun, kiminle konuşacağını bilmiyorsun. Uçağa atlıyorsun Almanya’ya gidiyorsun günlerce mal satacağım diye uğraşıp duruyorsun. Orada bir Türk’ün sayesinde firmalara girdik. Öylece başladı ve gitti. Düşünebiliyor musun ben Frankfurt Havaalanına indim Hiçbir yeri bilmiyorum. Büyük bir cesaretti. Allah yardım ederse biz bu işin içinden çıkarız dedim. Başarılı olduk. Allah yolumuzu açtı.



OSMAN NURİ KES: Tekrar dünyaya gelmiş olsanız yine aynı işimi yapardınız?

ABDÜLKADİR USLU: Ben bir daha dünyaya gelmiş olsam derviş olmak isterdim. Dünyada kazanıyorsun, para ve mülk sahibi oluyorsun. Her şeyin zirvesine çıkıyorsun. Sırtında bir emanet var. Onu bir gün gelip bırakıp gidiyorsun. Kazancın ne? Millete iyilik ve hizmet ediyorsun. İstihdam sağlıyorsun. Bunlar güzel şey. Ama diğer tarafa Allah’ın sevgili kulu olarak gitmek daha güzel bir şey. Onun için bugünün koşullarında 68 yaşından sonra insan bunu düşünüyor.

OSMAN NURİ KES: Sizinle ilgili bir film yapılıyor olsa, filmin ismini ne koyardınız?

ABDÜLKADİR USLU: Hayat koyardım.

OSMAN NURİ KES: Gençlere, yeni kuşağa ne gibi tavsiyeleriniz olur?

ABDÜLKADİR USLU: Dijital çağda gençler işi çözdük zannediyorlar. Oradaki bilgileri tartmak lazım. Pratikte nasıl uygulanır, bunları araştırmaları lazım. Şimdiki gençlerde ekran hastalığı var. Hepsinin ellerinde telefon ya da bilgisayar; başından kalkmıyorlar. Oradan okuduğunu öğrendim sanıyor. Bu iyi bir şey değil bence. Bir önceki nesille aralarında çatışma var. Benim oturduğum köye 1960’dan sonra elektrik geldi. Denizli’ye taşındık medeniyet gördük. O zamanlar Dünyaya kapalı bir ekonomi vardı. Üretim yoktu. Şimdilere bakınca baş döndürücü bir hız olmuş. Şimdi anında mesajlaşıyorsun. Haberleşiyorsun. Bu bambaşka bir şey. Bundan 50 yıl önce bu akıllı telefonları anlatsan, kim inanırdı. Şimdi dünya değişiyor. Siyaset değişiyor. Her şey değişim içinde. Çok şükür üretim var. İhracat var. Gelişmiş insan gücü var. Bunların sayesinde dünyaya karşı savaşıyoruz. Birlik beraberliğimizi muhafaza edersek, önümüzde kimse duramaz. Yeni jenerasyonun klasik üretim sisteminden çıkmaları lazım. Katma değeri yüksek ürünler üretmeleri lazım. Dünya trendini takip etmeleri lazım. Bunlara entegre olmaları lazım. Ama birinci şart çok çalışmalılar ve hedeflerini koymaları gerekiyor. Eskiden memlekette olmayanı yapıyordun. Şimdi araştırmak bulmak lazım olmayanı çünkü şimdi her şey var. Bizim DOSTEK Kolejimiz var. Burada icatlar yapıyorlar. Onları yönlendirmemiz gerekiyor. Onların değerli olduklarını onlara göstermemiz gerekli. Herkes için söylemiyorum ama gençlerde saygı yok. Manevi değerleri gençlerimize kazandırmamız gerekiyor.

OSMAN NURİ KES: Farz edelim tekstille ilgili Devlet Bakanı oldunuz, Denizli ve Türkiye tekstilinin gelişebilmesi için ne yapardınız?

ABDÜLKADİR USLU: Hayali bir soru ama şöyle cevap vereyim. Önce Türkiye’de nerede ne kadar üretim oluyor onu tespit ettirirdim. Yeni teşvik verirken, üretim, satış ve pazarlamalara dikkat ederdim. Mutlaka katma değeri yüksek ürünlere geçmek için teşvikler verirdim.

USLU İLE YAPILAN BU ÇOK ÖZEL RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
HABER MERKEZİ

HABER MERKEZİ

0 Yorum

Yorum yaz

fixed-whatsapp-icon