Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği ve Denizli Metropol Haber işbirliği ile “DETGİS'in '20. Yılında 20 Duayen İş insanı” ile belgesel tadında hazırlanan programın on dokuzuncu bölümü yayınlandı. Denizli Metropol’de konuğumuz Yedeks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Seyfi Başer oldu.
ÖZEL RÖPORTAJ
Her Hafta Salı günü yayınlanan ve tekstil duayenlerinin hayatlarının anlatıldığı bu çok özel programın on dokuzuncu bölümünde duayen iş insanı Yedeks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Seyfi Başer, iş ve özel hayatından kesitler anlattı.
DETGİS Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Nuri Kes’e mesleğe nasıl başladığından, bugünlere nasıl geldiğine kadar birçok konuda tecrübelerini aktaran İş insanı Başer, iş yaşamındaki başarısının sırlarını da Denizli Metropol ile paylaştı. İzleyici rekoru kıran programda ayrıca Denizli tekstil sanayisinin dünü ve bugünü de masaya yatırıldı.
İŞTE O RÖPORTAJ…
OSMAN NURİ KES: Sizi tanıyabilir miyiz?
SEYFİ BAŞER: Öncelikle böyle bir programı düşünüp hazırladığınız için teşekkür ederiz. Biz iş adamları ile yapılan bu tür programlar gençler için ışık olacaktır. Bu program o yüzden çok yerinde bir program. Keşke bu tür programlar bizden büyüklerle de yapılsaydı. Bizde onların tecrübelerinden yararlanırdık. Onlara şükranlarımı ve saygılarımı iletiyorum. Hayatını kaybedenlere Allah’tan Rahmet diliyorum. 1957 yılında Göveçlik’te doğdum. İlkokul 3. Sınıfa kadar Göveçlik’te oturduk. Sonra babamın işleri nedeniyle Denizli’ye taşındık. İlkokul ortaokul lise yüksekokul Denizli’de okudum. Öğretmen oldum ama öğretmenlik yapmadım. Evlendim ve iki çocuğum var. Çocuklarımdan çok memnumum, mutluyum. Ben okurken o dönem Gül Kollektif Şirketi vardı. 1974 – 1975 yıllarında Babadağlı Ahmet Bayrak, Şükrü Kelli, Eşref Yenice tarafından kurulmuştu. Ben okuyup, hem orada çalıştım. Ticari birikimimi oradan aldım. Onların terbiyesi ile büyüdüm. Hepsinden Allah razı olsun. Babam bu arada Göveçlik İplik Fabrikasını Cevdet Panayırcı ile birlikte kurdu. Sonra başka ortaklarda oldu. Ben Göveçlik İplik Fabrikası’nda 1981 yılına kadar çalıştım. 700 çalışanımız vardı. Babam illa Göveçlik’e kurulmasını istedi fabrikanın. Türkiye’de bir köyde kurulan ilk fabrika olarak anılır Göveçlik İplik. Denizli’de o zamanlar sanayi pek yok. Sümerbank var. Birde Ahmet Nuri Erikoğlu’nun kablo bakır tesisi var. Organize, İzmir, Ankara Asfaltı’nda 500 metrekare bir fabrika deseniz yok. O yıllarda sanayiciliğimiz vardı. Ailemizin tekstille buluşması 1800’lü yıllara dayanıyor. Dedemin dedesi Mustafa Efendi kumaş tüccarlığı yapmış. Ardından oğlu Veli Efendi Hoca o da tekstille uğraşmış. Sonra dedem devam etmiş. O zamanlar elektrik yok. Tamamen el tezgahları ile çalışılırmış. 12 toptan bir çözgü yapılır. Biz ona yumak derdik. Bir top 4.5 kg. 50 kg’dan bir yumak asarsın tezgaha ve bir ay boyunca dokursun. Evde herkes o görevi yapar. Aile bireyleri çalışır. Her evin altında böyle tezgahlar vardı. Yolda yürürken, piyano sesi gibi evlerden duyulurdu tezgah sesleri. Sadece Göveçlik değil, o dönem Babadağ, Buldan, Kızılcabölük’te de bu tür dokuma çalışmaları vardı. Ben daha sonra iplik ticareti yapmaya başladım. 1983 yılında Özal iktidara gelince kararlar açıkladı. Bizde bir kıpırtı, hareketlenme başladı. Teşvikler var. İthalat, ihracat başladı. Göveçlik İplik’te ihracata başlayacağız. Ancak kambiyoyu bilen yok. Osmanlı Bankası’nda Muharrem Bey vardı ondan yardım alırdık. Rahmetli Özal ihracatı, ithalatı öğretti. Bizde “Yatırım yapalım tekstile girelim” dedik. Yedeks’i kurduk. Almanya’ya gittik ve sekiz makina getirdik. Yedeks ismi nereden geldiğini de söyleyeyim. Biz Yedeks’i yedi arkadaş birlikte kurduk. Sonra arkadaşlarımız ayrıldı ve firma bize kaldı. 1988 yılında İtalya’ya gittik. Rahmetli Durmuş Çoban ile birlikte gitmiştik. O “Havlu mu bez mi alalım” diye sordu. Biz havlucuyuz havlu aldık. O bez aldı. Bir süre İtalya’da kaldık. 10 makina daha aldık oradan. İşi genişlettik ve büyüttük. Çok şükür bu günlere geldik.
OSMAN NURİ KES: Siz işin mutfağında, işin arka planındaki üretimdeki kahramanlardansınız. Sizlerin var olmasıyla Denizli’de ihracatın bu noktalara gelmesinde büyük emeğiniz var. İş yaşamınızda büyümenize katkı sağlayan en önemli faktör neydi?
SEYFİ BAŞER: Biz hep dürüst, düzgün çalıştık. Hep kaliteye önem verdik. Para bizim için hep ikinci planda oldu. Önce kalite dedik. Müşteri memnuniyeti, itibar bizim için önemli. İtibar bizim namusumuzdur. O bilinç ve o duruşla büyüdük.
OSMAN NURİ KES: Duayen bir sanayici olmanın sırrı nedir?
SEYFİ BAŞER: Dürüstlük, güven ve itibar… Ama en önemlisi de çalışmak. Bizim firmamızın girişinde “Çok çalışmamız lazım çok” yazar. Çalışmadan bir şey olmaz. Çalışırken ise düzgün, dürüst ve güvenilir olmak önemli. Yaptığınız ürün ayıplı olmayacak. Karşı taraf memnun olacak ki aldığınız para size bereket ve helal olmalı.
OSMAN NURİ KES: İş yaşamınızda bu günlere gelirken, çeşitli krizler yaşadınız. Bu krizlerde ne gibi yöntemler izlediniz…
SEYFİ BAŞER: Yurt içi ve yurt dışı nedenlerle çok kriz yaşandı. Geçmişte yaşanan bu krizler umarım ileride bu kadar çok yaşanmaz. Krizlerden yara almadan çıkmanın sırrına gelince, fazla borçlanmayacaksınız. Öz sermayeye dikkat edeceksiniz. Finans yapınız güçlü olmalı. Yedek akçeniz olacak. Öyle bir zaman geliyor bankalar kredi vermiyor. Bocalamamak için ona fırsat vermemek için yedek akçeli çalışmak lazım. Disiplinli çalışmak ve tasarruflu olmak lazım. Ama asıl önemli olan krizi fırsata çevirmek. Öldük, bittik yerine; krizden nasıl fırsat çıkarırız onun derdine düşmek lazım. Ön görüşlü olmak ve aklı kullanmak lazım. Krizi fırsata çevirerek ayakta kalırsınız. Moral motivasyonu düşürmemek gerekiyor.
OSMAN NURİ KES: Sizi iş yaşamınızda en çok ne heyecanlandırdı?
SEYFİ BAŞER: İlk ihracat dönemimizde, Özal’ın teşvikler verdiği dönem çok heyecanlandık. Almanya’dan makinaları getirdik ve çalışmaya başladık. Ben ilk zamanlar çocuklarımı göremiyordum. Sabah altıda iş başlardı, gece 2’ye 3’e kadar çalışırdık. Bu yıllarca sürdü. Yorulmak yoktu. Çalışacağız ve ihracat yapacağız. Herkes bu heyecanı duyuyordu. İlk tezgah çalıştığında çok mutlu olduk. Makinayı o dönem Denizli’de kullanabilecek usta yok. Bursa’dan gittik Demircan Usta’yı aldık Denizli’ye getirdik. O ustayı herkes tanır. Ahmet Gökşin tezgah getirdi; arardı, bana ustayı gönder derdi. Gider gelirdi usta. O dönem alt yapı yoktu. Ekip önemli, ekipler bizim her şeyimiz. Firmayı kurduk ve çalışıyoruz. Amerikalı bir müşteri geldi. Biz fason çalışıyoruz. Firma bize 3 bin ton sipariş verdi. O işte de çok heyecanlanmıştım.
OSMAN NURİ KES: Bir iş gününüz nasıl geçiyor?
SEYFİ BAŞER: Sabah işe geldiğimde kazan dairesinden başlayarak bütün bölümleri tek tek dolaşırım. Her bölümün defterleri vardır. O defterleri inceler imzalarım. Sonra günlük ödemeler dahil iş planına bakar gün boyu çalışırız. Yazın ise bahçem var. Orada bitkilerle ağaçlarla vakit geçiriyorum. Ben organik beslenmeye, yetiştirmeye, ikram etmeye meraklıyım. Evlatlar işin başına geçince biraz daha rahatladık. Allah herkese böyle hayırlı evlatlar versin. Evlatlarımdan çok memnunum.
OSMAN NURİ KES: Rahmetli babanız Merhum Ekrem Başer, Denizli Sanayi Odası’nın kurucu üyelerinden. Sanayici babanızın size söylediği, kulağınıza küpe olan cümleler, öğütler var mı?
SEYFİ BAŞER: Babam Göveçlik’te el tezgahlarından yetişmiş çok çalışkan bir insandı. Sarayköy Caddesi’nde hırdavatçılık yapıyordu. Cevdet Panayırcı ile dükkan komşusuydu. Birlikte yatırım yapalım kararı aldılar. Göveçlik İplik Fabrikası’nı kurdular. Denizli’de o dönem sanayi odası yoktu. Babam Besalet Küçüker, Mehmet Ali Tan, Bekir Karakurt, Şükrü Ak ile birlikte İzmir’de Sanayi Odası’na gidip gelirdi. Meclis üyeliği yapıyorlardı. Haftada bir otobüsle İzmir’e gidiyorlardı. “Bu böyle olmaz” dediler ve Denizli’ye bir sanayi odası şubesi, ya da Denizli Sanayi Odası’nı kurma fikri doğdu. Babam çok ısrar etti bu konu ile ilgili. Babam çok mücadele etti. Şimdiki Ticaret Odası’nın karşısında iki katlı bir binanın ikinci katı sanayi odası olarak kuruldu. Babam 19 yıl görev yaptı. En eski yönetim kurulu üyesi unvanı vardır. Tabi o dönem babamla birlikte orada görev yapan Arslan Konyalıoğlu’nu da anmadan geçemem. Denizli sanayisine çok önem vermiş, Sanayi Odasının gelişmesine büyük emek vermiş, çalışkan bir insandır Arslan Amca. Denizli sanayisi için çok değerli bir kişidir. Kendisine sağlık sıhhat diliyorum. Babama da Allah’tan rahmet diliyorum. Bekir Karakurt’la başlayıp Feridun Alpat ile devam eden bir süreç yaşandı. Feridun Amca’ya da Allah’tan rahmet diliyorum. Sonra Denizli Sanayi Odası’nın şu anki yeri alındı. Sonra Feridun Alpat ve Ali İhsan Kasapoğlu ile birlikte Denizli Organize Sanayi Bölgesi’ni kurdular. O zamanlar bürokrasi çok zor. Çok mücadele ettiler. Çok emek verdiler. Ankara’ya defalarca gidip geldiler. Çok azimkarlardı. Başarılıydılar. Bu günlere gelmemizde büyük emekleri vardır. Babamın bana tavsiyesi ise borçlanmayın oldu. Borcu sevmezdi. “Çok borçlanma alışkanlık yapar dikkat edin” derdi. Aldığınızı peşin alın. Küçük borç laf olur derdi. Hala o cümlelerden hareketle firma olarak bugün aldığımızı bugün öderiz. Onun öğütlerini prensip haline getirdik.
OSMAN NURİ KES: Sanayici olmak çok meşakkatli ve zor. Genç sanayicilere ne gibi tavsiyeleriniz olur?
SEYFİ BAŞER: Dürüstlük önemli. Dürüstlük her kapıyı açar. Disiplinli çalışmak. Yaptığın işi sevmek, işe sevdalanmak, aşık olmak çok çok önemli ve değerli. İşe gönüldün bağlanmak lazım. Bugün ben dinleneyim, spor yapayım demeyeceksin. Sanayicilikte öyle bir öncelik yok. Önce iş gelir. Yeni nesilden umutluyum. Onlar bizden çok akıllı. Bizim eksiğimiz yabancı dildi. Şimdi o konuda büyük mesafe kat edildi. Yeni jenerasyonun değil bir, iki üç yabancı dili var. Daha vizyonerler. Ben bu bayrağı bizden daha iyi noktalara taşıyacaklarına eminim. Hem Denizli’yi hem Türkiye’yi daha da ileri taşıyacaklarını düşünüyorum. Yol uzun. Ömür biter, işler bitmez. Yürümeye devam etmeli insan. Emin insan olmalı. O geride kalanlara miras olarak kalacak. Bu da itibardır… Bizim Rahmetli Dedemiz Veli Efendi Hoca.. ismini duyunca herkes hürmet eder. Neden? bize itibar bırakmıştır. İlim sahibi. Yıllarca yüzlerce hafız yetiştirmiştir. Biz dedemizin mirasının yükünü taşımak için mücadele ediyoruz. Gelecek nesillere bırakılacak en güzel şey itibardır.
OSMAN NURİ KES: Çocukluğunuza dönsek, özlediğiniz neler var?
SEYFİ BAŞER: Göveçlik’te büyümenin hem güzellikleri hem zorlukları vardı. İmkanlar sınırlıydı. Mesela topumuz yoktu. Tezgahların arkasından yosanları toplar onu top yapardık. Onunla futbol oynardık. Amatör futbolda oynadım. Defans mevkiinde görev yapardım. Okul takımlarında oynadım ben. bir başka unutamadığım olay ise şuydu. O zamanlar su boldu. Sular arıklardan akar, insanlar sebze ve meyvelerini sulardı. Dağa doğru su yollarından yürürdük. Menekşeler nergizler açardı. O çiçekleri toplar Pazartesi günü okulda öğretmenimize demet yapar verirdik. Öğretmeniz çok mutlu olurdu.
OSMAN NURİ KES: Eğitim camiasına büyük destekleriniz var. Bir anaokulu, bir ilkokul ve bir lise yaptırdınız…
SEYFİ BAŞER: Allah nasip etti yaptık. Ben paylaşmayı seviyorum. Devletimize, Milletimize hizmet etmeyi seviyoruz. Bu ülke bizim. Ülke insanına hizmet etmekten çok önemli. Allah veriyor, bizde imkanlarımız ölçüsünde böyle hayırlar yapıyoruz. Bir Allah razı olsun demeleri yeter insanların. Ben buradan tüm hayırseverlerimizin hayırlarını Allah kabul etsin diyorum. Kendilerini tebrik ediyorum.
OSMAN NURİ KES: Tekrar dünyaya gelseniz, yine bu işi mi yapardınız?
SEYFİ BAŞER: Tekrar dünyaya gelsem yine bu işi yapardım. Büyüklerimiz bu tekstil bereketli meslek, peygamber mesleği derlerdi. Ben bu işi yapardım. Çalışanlarımıza bir kardeş arkadaş olarak ekmek kapısı sağladık. Çalışanlarımızla aramız çok iyidir. İşçi kelimesini bir kez bile kullanmadım. Kardeşlerim arkadaşlarım derim hep.
OSMAN NURİ KES: Keşke bunu yapmasaydım dediğiniz bir şey var mı?
SEYFİ BAŞER: Tabi hatalar olmuştur. Önemli olan o hatalardan ders çıkarmaktır. Gençlere tavsiyemiz fazla borçlanmadan çalışın ve ayağınızı yorganınıza göre uzatın diyebilirim. Hatasız bir Allah. Hata olacaktır. Önemli olan tolere edilen hatalardan olsun. Ticaret güvene dayalıdır. Güvenle yapılır. Güvenmediğiniz bir dükkandan alışveriş yapmazsınız. Ticaret iki tarafında karşılıklı memnuniyeti ile yapılan alışveriştir. İki tarafta memnun olacak. Aldatmak, kandırmak olmaz. Ticaret böyle yapılmamalı. Benim ilkelerimden biri budur. Hakkı olan hakkını alacak. Hep ben olmaz. O zaman o bir tarafından çıkar gider. Paylaşmacı olmalı insan. Samimiyet de çok önemli. Sadece para kazanmak amacı olmamalı insanın. Dostluk, güven, samimiyet önemli. Bunları para ile pul ile ölçülemez. Ölümlü dünya. Geldik, gidiyoruz. Elimizde hep bir terazi olmalı. Yaşantımızda, ticaretimizde bu terazi hep elimizde olmalı. Malın mülkün olmuş kimseyi ırgalamaz. Toplumun gözünde yok hükmündedir. Önemli olan nasıl bilindiğiniz. Cenaze namazında soruyorlar “nasıl bilirdiniz” diye. Gençler her konuda paylaşmayı bilmeli. Bilgi, birikim, tecrübe, maddiyatta her konuda. Hz. Ali “Fakirin hakkı, zenginin israfı kadardır” der. Ne yapacağız her şeyi paylaşacağız. Gönülden insan olmalı…
OSMAN NURİ KES: Hayatınızda ilgili bir film çekiliyor olsa ismi ne olurdu?
SEYFİ BAŞER: Osman Bey filmin ismi “Azmin Zaferi” olurdu. Azmetmeden hedefe ulaşamazsınız. O yolları yürümek geçmek lazım. Kararlı bir şekilde yılmadan, bıkmadan, usanmadan o yolda yürümek lazım. Bazı anlar olur. Daraldığınız çıkış yolu aradığınız zamanlar olur. O zamanları Allah’a sığınarak, dua ve tevekkül ederek aştım.
OSMAN NURİ KES: İlave etmek istediğiniz bir şey var mı?
SEYFİ BAŞER: Projeyi çok güzel düşünmüşsünüz. Böyle bir program için teşekkür ediyoruz. Geleceğe miras kalacak bir çalışma. .
SEYFİ BAŞER İLE YAPILAN BU ÇOK ÖZEL RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
ÖZEL RÖPORTAJ
Her Hafta Salı günü yayınlanan ve tekstil duayenlerinin hayatlarının anlatıldığı bu çok özel programın on dokuzuncu bölümünde duayen iş insanı Yedeks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Seyfi Başer, iş ve özel hayatından kesitler anlattı.
DETGİS Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Nuri Kes’e mesleğe nasıl başladığından, bugünlere nasıl geldiğine kadar birçok konuda tecrübelerini aktaran İş insanı Başer, iş yaşamındaki başarısının sırlarını da Denizli Metropol ile paylaştı. İzleyici rekoru kıran programda ayrıca Denizli tekstil sanayisinin dünü ve bugünü de masaya yatırıldı.
İŞTE O RÖPORTAJ…
OSMAN NURİ KES: Sizi tanıyabilir miyiz?
SEYFİ BAŞER: Öncelikle böyle bir programı düşünüp hazırladığınız için teşekkür ederiz. Biz iş adamları ile yapılan bu tür programlar gençler için ışık olacaktır. Bu program o yüzden çok yerinde bir program. Keşke bu tür programlar bizden büyüklerle de yapılsaydı. Bizde onların tecrübelerinden yararlanırdık. Onlara şükranlarımı ve saygılarımı iletiyorum. Hayatını kaybedenlere Allah’tan Rahmet diliyorum. 1957 yılında Göveçlik’te doğdum. İlkokul 3. Sınıfa kadar Göveçlik’te oturduk. Sonra babamın işleri nedeniyle Denizli’ye taşındık. İlkokul ortaokul lise yüksekokul Denizli’de okudum. Öğretmen oldum ama öğretmenlik yapmadım. Evlendim ve iki çocuğum var. Çocuklarımdan çok memnumum, mutluyum. Ben okurken o dönem Gül Kollektif Şirketi vardı. 1974 – 1975 yıllarında Babadağlı Ahmet Bayrak, Şükrü Kelli, Eşref Yenice tarafından kurulmuştu. Ben okuyup, hem orada çalıştım. Ticari birikimimi oradan aldım. Onların terbiyesi ile büyüdüm. Hepsinden Allah razı olsun. Babam bu arada Göveçlik İplik Fabrikasını Cevdet Panayırcı ile birlikte kurdu. Sonra başka ortaklarda oldu. Ben Göveçlik İplik Fabrikası’nda 1981 yılına kadar çalıştım. 700 çalışanımız vardı. Babam illa Göveçlik’e kurulmasını istedi fabrikanın. Türkiye’de bir köyde kurulan ilk fabrika olarak anılır Göveçlik İplik. Denizli’de o zamanlar sanayi pek yok. Sümerbank var. Birde Ahmet Nuri Erikoğlu’nun kablo bakır tesisi var. Organize, İzmir, Ankara Asfaltı’nda 500 metrekare bir fabrika deseniz yok. O yıllarda sanayiciliğimiz vardı. Ailemizin tekstille buluşması 1800’lü yıllara dayanıyor. Dedemin dedesi Mustafa Efendi kumaş tüccarlığı yapmış. Ardından oğlu Veli Efendi Hoca o da tekstille uğraşmış. Sonra dedem devam etmiş. O zamanlar elektrik yok. Tamamen el tezgahları ile çalışılırmış. 12 toptan bir çözgü yapılır. Biz ona yumak derdik. Bir top 4.5 kg. 50 kg’dan bir yumak asarsın tezgaha ve bir ay boyunca dokursun. Evde herkes o görevi yapar. Aile bireyleri çalışır. Her evin altında böyle tezgahlar vardı. Yolda yürürken, piyano sesi gibi evlerden duyulurdu tezgah sesleri. Sadece Göveçlik değil, o dönem Babadağ, Buldan, Kızılcabölük’te de bu tür dokuma çalışmaları vardı. Ben daha sonra iplik ticareti yapmaya başladım. 1983 yılında Özal iktidara gelince kararlar açıkladı. Bizde bir kıpırtı, hareketlenme başladı. Teşvikler var. İthalat, ihracat başladı. Göveçlik İplik’te ihracata başlayacağız. Ancak kambiyoyu bilen yok. Osmanlı Bankası’nda Muharrem Bey vardı ondan yardım alırdık. Rahmetli Özal ihracatı, ithalatı öğretti. Bizde “Yatırım yapalım tekstile girelim” dedik. Yedeks’i kurduk. Almanya’ya gittik ve sekiz makina getirdik. Yedeks ismi nereden geldiğini de söyleyeyim. Biz Yedeks’i yedi arkadaş birlikte kurduk. Sonra arkadaşlarımız ayrıldı ve firma bize kaldı. 1988 yılında İtalya’ya gittik. Rahmetli Durmuş Çoban ile birlikte gitmiştik. O “Havlu mu bez mi alalım” diye sordu. Biz havlucuyuz havlu aldık. O bez aldı. Bir süre İtalya’da kaldık. 10 makina daha aldık oradan. İşi genişlettik ve büyüttük. Çok şükür bu günlere geldik.
OSMAN NURİ KES: Siz işin mutfağında, işin arka planındaki üretimdeki kahramanlardansınız. Sizlerin var olmasıyla Denizli’de ihracatın bu noktalara gelmesinde büyük emeğiniz var. İş yaşamınızda büyümenize katkı sağlayan en önemli faktör neydi?
SEYFİ BAŞER: Biz hep dürüst, düzgün çalıştık. Hep kaliteye önem verdik. Para bizim için hep ikinci planda oldu. Önce kalite dedik. Müşteri memnuniyeti, itibar bizim için önemli. İtibar bizim namusumuzdur. O bilinç ve o duruşla büyüdük.
OSMAN NURİ KES: Duayen bir sanayici olmanın sırrı nedir?
SEYFİ BAŞER: Dürüstlük, güven ve itibar… Ama en önemlisi de çalışmak. Bizim firmamızın girişinde “Çok çalışmamız lazım çok” yazar. Çalışmadan bir şey olmaz. Çalışırken ise düzgün, dürüst ve güvenilir olmak önemli. Yaptığınız ürün ayıplı olmayacak. Karşı taraf memnun olacak ki aldığınız para size bereket ve helal olmalı.
OSMAN NURİ KES: İş yaşamınızda bu günlere gelirken, çeşitli krizler yaşadınız. Bu krizlerde ne gibi yöntemler izlediniz…
SEYFİ BAŞER: Yurt içi ve yurt dışı nedenlerle çok kriz yaşandı. Geçmişte yaşanan bu krizler umarım ileride bu kadar çok yaşanmaz. Krizlerden yara almadan çıkmanın sırrına gelince, fazla borçlanmayacaksınız. Öz sermayeye dikkat edeceksiniz. Finans yapınız güçlü olmalı. Yedek akçeniz olacak. Öyle bir zaman geliyor bankalar kredi vermiyor. Bocalamamak için ona fırsat vermemek için yedek akçeli çalışmak lazım. Disiplinli çalışmak ve tasarruflu olmak lazım. Ama asıl önemli olan krizi fırsata çevirmek. Öldük, bittik yerine; krizden nasıl fırsat çıkarırız onun derdine düşmek lazım. Ön görüşlü olmak ve aklı kullanmak lazım. Krizi fırsata çevirerek ayakta kalırsınız. Moral motivasyonu düşürmemek gerekiyor.
OSMAN NURİ KES: Sizi iş yaşamınızda en çok ne heyecanlandırdı?
SEYFİ BAŞER: İlk ihracat dönemimizde, Özal’ın teşvikler verdiği dönem çok heyecanlandık. Almanya’dan makinaları getirdik ve çalışmaya başladık. Ben ilk zamanlar çocuklarımı göremiyordum. Sabah altıda iş başlardı, gece 2’ye 3’e kadar çalışırdık. Bu yıllarca sürdü. Yorulmak yoktu. Çalışacağız ve ihracat yapacağız. Herkes bu heyecanı duyuyordu. İlk tezgah çalıştığında çok mutlu olduk. Makinayı o dönem Denizli’de kullanabilecek usta yok. Bursa’dan gittik Demircan Usta’yı aldık Denizli’ye getirdik. O ustayı herkes tanır. Ahmet Gökşin tezgah getirdi; arardı, bana ustayı gönder derdi. Gider gelirdi usta. O dönem alt yapı yoktu. Ekip önemli, ekipler bizim her şeyimiz. Firmayı kurduk ve çalışıyoruz. Amerikalı bir müşteri geldi. Biz fason çalışıyoruz. Firma bize 3 bin ton sipariş verdi. O işte de çok heyecanlanmıştım.
OSMAN NURİ KES: Bir iş gününüz nasıl geçiyor?
SEYFİ BAŞER: Sabah işe geldiğimde kazan dairesinden başlayarak bütün bölümleri tek tek dolaşırım. Her bölümün defterleri vardır. O defterleri inceler imzalarım. Sonra günlük ödemeler dahil iş planına bakar gün boyu çalışırız. Yazın ise bahçem var. Orada bitkilerle ağaçlarla vakit geçiriyorum. Ben organik beslenmeye, yetiştirmeye, ikram etmeye meraklıyım. Evlatlar işin başına geçince biraz daha rahatladık. Allah herkese böyle hayırlı evlatlar versin. Evlatlarımdan çok memnunum.
OSMAN NURİ KES: Rahmetli babanız Merhum Ekrem Başer, Denizli Sanayi Odası’nın kurucu üyelerinden. Sanayici babanızın size söylediği, kulağınıza küpe olan cümleler, öğütler var mı?
SEYFİ BAŞER: Babam Göveçlik’te el tezgahlarından yetişmiş çok çalışkan bir insandı. Sarayköy Caddesi’nde hırdavatçılık yapıyordu. Cevdet Panayırcı ile dükkan komşusuydu. Birlikte yatırım yapalım kararı aldılar. Göveçlik İplik Fabrikası’nı kurdular. Denizli’de o dönem sanayi odası yoktu. Babam Besalet Küçüker, Mehmet Ali Tan, Bekir Karakurt, Şükrü Ak ile birlikte İzmir’de Sanayi Odası’na gidip gelirdi. Meclis üyeliği yapıyorlardı. Haftada bir otobüsle İzmir’e gidiyorlardı. “Bu böyle olmaz” dediler ve Denizli’ye bir sanayi odası şubesi, ya da Denizli Sanayi Odası’nı kurma fikri doğdu. Babam çok ısrar etti bu konu ile ilgili. Babam çok mücadele etti. Şimdiki Ticaret Odası’nın karşısında iki katlı bir binanın ikinci katı sanayi odası olarak kuruldu. Babam 19 yıl görev yaptı. En eski yönetim kurulu üyesi unvanı vardır. Tabi o dönem babamla birlikte orada görev yapan Arslan Konyalıoğlu’nu da anmadan geçemem. Denizli sanayisine çok önem vermiş, Sanayi Odasının gelişmesine büyük emek vermiş, çalışkan bir insandır Arslan Amca. Denizli sanayisi için çok değerli bir kişidir. Kendisine sağlık sıhhat diliyorum. Babama da Allah’tan rahmet diliyorum. Bekir Karakurt’la başlayıp Feridun Alpat ile devam eden bir süreç yaşandı. Feridun Amca’ya da Allah’tan rahmet diliyorum. Sonra Denizli Sanayi Odası’nın şu anki yeri alındı. Sonra Feridun Alpat ve Ali İhsan Kasapoğlu ile birlikte Denizli Organize Sanayi Bölgesi’ni kurdular. O zamanlar bürokrasi çok zor. Çok mücadele ettiler. Çok emek verdiler. Ankara’ya defalarca gidip geldiler. Çok azimkarlardı. Başarılıydılar. Bu günlere gelmemizde büyük emekleri vardır. Babamın bana tavsiyesi ise borçlanmayın oldu. Borcu sevmezdi. “Çok borçlanma alışkanlık yapar dikkat edin” derdi. Aldığınızı peşin alın. Küçük borç laf olur derdi. Hala o cümlelerden hareketle firma olarak bugün aldığımızı bugün öderiz. Onun öğütlerini prensip haline getirdik.
OSMAN NURİ KES: Sanayici olmak çok meşakkatli ve zor. Genç sanayicilere ne gibi tavsiyeleriniz olur?
SEYFİ BAŞER: Dürüstlük önemli. Dürüstlük her kapıyı açar. Disiplinli çalışmak. Yaptığın işi sevmek, işe sevdalanmak, aşık olmak çok çok önemli ve değerli. İşe gönüldün bağlanmak lazım. Bugün ben dinleneyim, spor yapayım demeyeceksin. Sanayicilikte öyle bir öncelik yok. Önce iş gelir. Yeni nesilden umutluyum. Onlar bizden çok akıllı. Bizim eksiğimiz yabancı dildi. Şimdi o konuda büyük mesafe kat edildi. Yeni jenerasyonun değil bir, iki üç yabancı dili var. Daha vizyonerler. Ben bu bayrağı bizden daha iyi noktalara taşıyacaklarına eminim. Hem Denizli’yi hem Türkiye’yi daha da ileri taşıyacaklarını düşünüyorum. Yol uzun. Ömür biter, işler bitmez. Yürümeye devam etmeli insan. Emin insan olmalı. O geride kalanlara miras olarak kalacak. Bu da itibardır… Bizim Rahmetli Dedemiz Veli Efendi Hoca.. ismini duyunca herkes hürmet eder. Neden? bize itibar bırakmıştır. İlim sahibi. Yıllarca yüzlerce hafız yetiştirmiştir. Biz dedemizin mirasının yükünü taşımak için mücadele ediyoruz. Gelecek nesillere bırakılacak en güzel şey itibardır.
OSMAN NURİ KES: Çocukluğunuza dönsek, özlediğiniz neler var?
SEYFİ BAŞER: Göveçlik’te büyümenin hem güzellikleri hem zorlukları vardı. İmkanlar sınırlıydı. Mesela topumuz yoktu. Tezgahların arkasından yosanları toplar onu top yapardık. Onunla futbol oynardık. Amatör futbolda oynadım. Defans mevkiinde görev yapardım. Okul takımlarında oynadım ben. bir başka unutamadığım olay ise şuydu. O zamanlar su boldu. Sular arıklardan akar, insanlar sebze ve meyvelerini sulardı. Dağa doğru su yollarından yürürdük. Menekşeler nergizler açardı. O çiçekleri toplar Pazartesi günü okulda öğretmenimize demet yapar verirdik. Öğretmeniz çok mutlu olurdu.
OSMAN NURİ KES: Eğitim camiasına büyük destekleriniz var. Bir anaokulu, bir ilkokul ve bir lise yaptırdınız…
SEYFİ BAŞER: Allah nasip etti yaptık. Ben paylaşmayı seviyorum. Devletimize, Milletimize hizmet etmeyi seviyoruz. Bu ülke bizim. Ülke insanına hizmet etmekten çok önemli. Allah veriyor, bizde imkanlarımız ölçüsünde böyle hayırlar yapıyoruz. Bir Allah razı olsun demeleri yeter insanların. Ben buradan tüm hayırseverlerimizin hayırlarını Allah kabul etsin diyorum. Kendilerini tebrik ediyorum.
OSMAN NURİ KES: Tekrar dünyaya gelseniz, yine bu işi mi yapardınız?
SEYFİ BAŞER: Tekrar dünyaya gelsem yine bu işi yapardım. Büyüklerimiz bu tekstil bereketli meslek, peygamber mesleği derlerdi. Ben bu işi yapardım. Çalışanlarımıza bir kardeş arkadaş olarak ekmek kapısı sağladık. Çalışanlarımızla aramız çok iyidir. İşçi kelimesini bir kez bile kullanmadım. Kardeşlerim arkadaşlarım derim hep.
OSMAN NURİ KES: Keşke bunu yapmasaydım dediğiniz bir şey var mı?
SEYFİ BAŞER: Tabi hatalar olmuştur. Önemli olan o hatalardan ders çıkarmaktır. Gençlere tavsiyemiz fazla borçlanmadan çalışın ve ayağınızı yorganınıza göre uzatın diyebilirim. Hatasız bir Allah. Hata olacaktır. Önemli olan tolere edilen hatalardan olsun. Ticaret güvene dayalıdır. Güvenle yapılır. Güvenmediğiniz bir dükkandan alışveriş yapmazsınız. Ticaret iki tarafında karşılıklı memnuniyeti ile yapılan alışveriştir. İki tarafta memnun olacak. Aldatmak, kandırmak olmaz. Ticaret böyle yapılmamalı. Benim ilkelerimden biri budur. Hakkı olan hakkını alacak. Hep ben olmaz. O zaman o bir tarafından çıkar gider. Paylaşmacı olmalı insan. Samimiyet de çok önemli. Sadece para kazanmak amacı olmamalı insanın. Dostluk, güven, samimiyet önemli. Bunları para ile pul ile ölçülemez. Ölümlü dünya. Geldik, gidiyoruz. Elimizde hep bir terazi olmalı. Yaşantımızda, ticaretimizde bu terazi hep elimizde olmalı. Malın mülkün olmuş kimseyi ırgalamaz. Toplumun gözünde yok hükmündedir. Önemli olan nasıl bilindiğiniz. Cenaze namazında soruyorlar “nasıl bilirdiniz” diye. Gençler her konuda paylaşmayı bilmeli. Bilgi, birikim, tecrübe, maddiyatta her konuda. Hz. Ali “Fakirin hakkı, zenginin israfı kadardır” der. Ne yapacağız her şeyi paylaşacağız. Gönülden insan olmalı…
OSMAN NURİ KES: Hayatınızda ilgili bir film çekiliyor olsa ismi ne olurdu?
SEYFİ BAŞER: Osman Bey filmin ismi “Azmin Zaferi” olurdu. Azmetmeden hedefe ulaşamazsınız. O yolları yürümek geçmek lazım. Kararlı bir şekilde yılmadan, bıkmadan, usanmadan o yolda yürümek lazım. Bazı anlar olur. Daraldığınız çıkış yolu aradığınız zamanlar olur. O zamanları Allah’a sığınarak, dua ve tevekkül ederek aştım.
OSMAN NURİ KES: İlave etmek istediğiniz bir şey var mı?
SEYFİ BAŞER: Projeyi çok güzel düşünmüşsünüz. Böyle bir program için teşekkür ediyoruz. Geleceğe miras kalacak bir çalışma. .
SEYFİ BAŞER İLE YAPILAN BU ÇOK ÖZEL RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
0 Yorum