Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği ve Denizli Metropol Haber işbirliği ile “DETGİS'in '20. Yılında 20 Duayen İş insanı” ile belgesel tadında hazırlanan programın beşinci bölümü yayınlandı. Denizli Metropol’deki bu haftaki program konuğumuz Buldan’s Markası Kurucusu İş İnsanı İhsan Dönmez oldu.
Her Hafta Salı günü yayınlanan ve tekstil duayenlerinin hayatlarının anlatıldığı bu çok özel programın beşinci bölümünde Duayen İşadamı İhsan Dönmez, iş ve özel hayatından kesitler anlattı. DETGİS Yönetim Kurulu Başkanı Mukaddes Başkaya’ya mesleğe nasıl başladığından, bugünlere nasıl geldiğine kadar birçok konuda tecrübelerini aktaran İşadamı Dönmez, iş yaşamındaki başarısının sırlarını da Denizli Metropol ile paylaştı. İzleyici rekoru kıran programda ayrıca Denizli tekstil sanayisinin dünü ve bugünü de masaya yatırıldı.
İŞTE O RÖPORTAJ
MUKADDES BAŞKAYA: Bize kendinizi tanıtır mısınız?
İHSAN DÖNMEZ: 1956 yılında Buldan’da doğdum. Yedi yaşıma kadar bu mahallede büyüdüm. Çocukluğum bu mahallede geçti. Her bölgesinde anım var. O zaman dayak yemişliklerimiz bile var. Hepsi yerindeymiş. İlkokul birinci ve ikinci sınıfta bakkal çırağıydım. Babam tanıdığımız birinin yanına beni çırak verdi. Benim haftalığımı da babam veriyormuş. Onun çırağından fazla alıyorum. Hatta çırağın biri Ali Atlamaz’dı Menderes Tekstil.. Bakkal Ali’nin dayısı. Sonra ben ikinci sınıfta bakkal çıraklığı yapmayacağım dedim. Sonra akrabamız olan bir fotoğrafçının yanında çırak olarak çalıştım. Lise 2’ye kadar fotoğrafçıda toplamda 8 yıl çalıştım. Sonra lise bitti. Üniversite imtihanına girdim. Sene 1973 sorular çalındı. Sınav iptal. Sonra ikinci kez girdim. İkinci girişimde ticari ilimler fakültesini kazandım. Babamın küçük çapta iplik dükkanı vardı. Ben gitmeyince o dönem Buldan Bezi dediğimiz ürün müthiş revaçta. Bir yakınımızla ortak olduk. Dokuttuk fason kara tezgahlarda. Kendimiz serdik, kuruttuk, ölçtük. Ticaretini yaptık iki yıl boyunca. Sonra Kıbrıs Savaşı çıktı. Müthiş bir durgunluk oldu. Sonra bürümcük bez işi bitti ve ham bez işine girdik. Alıcılar bulduk. Sonra ben 1977’de askere gittim. Döndüğümde babam felç olmuştu. Her şeyi babam biliyordu. Ben 20 yaşındayım. Bocaladım. Ham bez işinden bir yakınımın tavsiyesi ile suni deri altına yapışan biz bez vardır o işe girdim. Fabrikalara bez vermeye başladım. Kendimi geliştirmem o dönemde başladı. Karşımdakiler büyük işadamlarıydı. Onların yanına gittiğimde davranışlarından tutun da vizyonuna kadar alacağınız çok şey var. Bir dönem şimdi müslin bezi var onu yapmaya başladım. O zaman çocuk bezi olarak kullanılıyordu. Şimdi müslin bezi ev tekstili dahil çok revaçta. İstanbul’a gidip geliyoruz. Otobüsler çok kötüydü. Yokluklar içindeydik. Sürekli gelişim peşindeydik. Ağabeyim eczacı. Dediler ki alçılı bandaj işine girelim. Yaptırdık makinasını. Yapılmasını öğrendik. Yaptık satılmıyor. İhale ile giriliyor satılıyor. Tabi onu yapamadık. İstanbul’a gidip gelirken, fason iş verdiğimiz çok tezgah var. Yöresel kumaşlarla ilgili çalışmalara başladık. Bodrum’dan zeytin bezi olarak dokunan 50 cm’lik bez getirdiler. Biz bunlardan perde yapıyoruz. Masa örtüsü yapmak istiyoruz. Bir metre istiyoruz dediler. Yaptık, dokuttuk. Buldan’da evdeki kadınlara yaptırılıyor dikişleri. Ürün pazarda satılıyor. Üç kuruşa gidiyor ürünler. Biz dedik kendimiz bir şey yapalım. Marka bulalım dedik. Herkes soy ismini marka yapıyor. Biz Dönmez Tekstiliz. Yok dedim. Buldan’ın üzerinden gidelim. Buldan Natural Home Tekstil ismini düşündük. Sonra Buldan’s yapalım ihracatta olur dedim. İlk grafik çalışmasını Türkiye Gazetesi’nden bir grafiker arkadaş yaptı. Yıl 1998. Arkadaş ne verirseniz verin dedi. Çıkardım 100 lira verdim. Maceramız, marka yolculuğumuz öyle başladı. İlk mağaza İzmir Alsancak’ta açıldı, olmadı orada. Sonra Buldan’da ilk mağazamızı açtık. Mağaza 120 metrekare. Alt katıda var. Baştan sona müze gibi. Açılış yaptık. Daha önce Buldan’da hiç açılış yapılmamış. Açılış davetiyesinin metnini çok iyi şiir okuyan bir arkadaşa yazdırdım. Buldan’da o zaman 12 bin nüfus var. Açılışa 3 bin kişi geldi. Benden alışveriş yapan arkadaşlar benden alışveriş yapmaz oldu. Bunlar beni kamçıladı. Arkadaşım dostum dediklerimin çıkar için yanımda olduğunu düşündüm. Buldans’ın o zaman sattığından ne olur. Dedim bu Buldan’s bir gün bize bakar. Mağazanın farklı olması bizim uyguladığımız dikiş ve iplik kalitesi bizi diğerlerinden ayrıştırdı. Biz pazara ürün vermemeye başladık. Marka ile ilgili kimseye danışmadık. Aklımıza ne geldiyse onu yaptık. Süreçte yol içinde öğrendik bir çok şeyi. Pahalı satıyor dediler. Yok öyle bir şey. Kalite bu. Pahalı değil. Pazarlamaya ben gidiyordum. Koleksiyon diye bir şey yok o zamanlar. Ev tekstili dergilerini alıp oralardan bakıyorduk. Ama kumaşı güzel üretiyorduk. Buldan’ın dokuma geçmişi M.Ö. 250 yılında Antik Kent Tripolis’ten geliyor. Buldan’ın Mahallesi Tripolis. İlk dokumalarda kullanılan iplikler ipek, keten ve yün; pamuk ortada yok. Laodikya’da o dönem yetişen siyah bir koyun türü var. Onun yününden siyah pelerin yapılıyor. Romalılar onu giyermiş. Laodikya, Tripolis ve Buldan. Şimdilerde kullandığımız yöntemler o zamanlardan geliyor. Geçmişten gelen o dokumanın bıraktığı izler, senin yorumların ve bugüne uyarlaman ortaya Buldans’ın çıkmasını sağladı.
.jpg)
MUKADDES BAŞKAYA: Buldan’da halen bu üretimi devam ettiriyorsunuz. Sanayileşme Denizli’de. Bunun zorluklarını yaşıyor musunuz?
İHSAN DÖNMEZ: Buldan’da olmanın ciddi dezavantajı var. iplik, çözgü, boya, aksesuar hepsi Denizli’de. Burada sadece çalışanlar var. Beyaz yakalılarımızda Denizli’den gelip gidiyor. Taşınmayı düşündük. Niyet ettik. Benim içim elvermedi. Biz hikaye satıyoruz. Buldans Buldan’ın hikayesini satıyor. O kendine özgü dokumasıyla, ortaya çıkan koleksiyonlarıyla. Böyle bir ürün bir bütün olarak ülkemizde yok. Katıldığımız yurt dışı fuarlarda da bunun bütününü bir başka stantta görmedik. Bunun hikayesi çok önemli. Onun için buradayız. 2006’da oğlum başladı. Onun 5 yıl uyum dönemi oldu. Oğlumun isteği ile bir danışman bulduk. Ondan çok şey öğrendik. Sonra kızımda katıldı aramıza. Kendimize yetmeye başladık. Beyaz yakalı ya da danışman lazımsa gidip anlaşıyorsun. O sana yol gösteriyor. Hiçbir üretim şablonu bize tutmuyor. Bize özel yazılması gerekiyor. Çünkü sistem çok farklı. Biz siparişe çalışıyoruz. Kullanıcı bu ürünü kullandıysa ev tekstilinde bundan vazgeçmek istemiyor.
MUKADDES BAŞKAYA: Yaptığınız işi tutkuyla yaptığınızda bambaşka bir yere taşınabiliyor. Hem ihracat yapıyorsunuz, bir de kendi markanız var. Onu da büyütüyorsunuz. Dünya markalarına ürün yapıyor da olsanız, sizin için hep Buldans var değil mi?
İHSAN DÖNMEZ: Tabi ki. Türkiye içinde bizim markamızla satılıyor. Dünyada birçok marka var. İşin yüzde 75’i ihracatta. İhracatın yüzde 35’i bizim markamızla koleksiyonumuzla gidiyor. Koleksiyon ortaya çıkıyor ve yurt dışındaki müşteri bu koleksiyonu alıyor. Bazen renk değişikliği oluyor. Ama bizim kumaşımızı istiyorlar. Kumaşı kendimiz dokuyoruz. Hazır kumaş yok. En ince detayına kadar araştırarak dokuyoruz. Önemli olan işini severek yapmak. Yaptığın işi seveceksin.
MUKADDES BAŞKAYA: İş hayatınızdaki en önemli basamaklar yapı taşları ne oldu?
İHSAN DÖNMEZ: Çevremizde üç çocuklu ailenin ortancasıyım. Küçümsendim. Sonra bu işleri yapmaya başlayınca, beni küçümseyenler benim fikrimi sormaya başladı. Aslında ben hep aynı insandım. Bunlar beni kamçıladı. Hırslandırdı. Yapmam gereken neyse onu yaptım. Sonuna kadar yaptım. Bunları yaparken, paramızda yoktu. Borçlana borçlana yaptık. Ben krizlerden hep güçlenerek çıktım. 90 ve 2001 krizinde güçlendim. Ben 98 öncesi fason yapıyordum. Kriz gelince fasonu kapatıyordum. Elimde kumaş var. Borcumu kumaş satarak ödüyordum.
.jpg)
MUKADDES BAŞKAYA: İstikrarlı bir şekilde büyüdünüz. Büyümenize katkı sağlayacak ne gibi kararlar aldınız?
İHSAN DÖNMEZ: Çocuklarımın işe başlaması ile büyüdük. Ben tek başıma olsam bugünlere gelemezdik. Başkaları ile olacak iş değil. Bir ekip kuruyorsunuz, sonra o ekip gidiyor. Kendisi bir şey yapmaya kalkıyor, olmuyor. Tüketici senin sevdiğin, tamam bu dediğin şeyi satın alıyor. Çocuklarda şimdi işin başında. Ben 64 yaşındayım. Çocuklar kendi arasında iyi anlaşıyor. Şu an işi onlar götürüyor. Pazarlama, ürün, planlama onlarda. Keyifle yapıyorlar. Bende bu yaştan sonra keyfine süreceğim artık.
MUKADDES BAŞKAYA: Aile şirketini nasıl yönetiyorsunuz? Mutlaka çatışmalar oluyordur…
İHSAN DÖNMEZ: Çatışmalar oluyor. Çatışmaların sonunda ortak yolu bulup mantıklı olanı uyguluyoruz. Çocukların araştırması ile bir danışmanlık firmasından hizmet alıyoruz. Bize çok katkısı oldu. Bizden sonra işletmenin devamı için önemli. İki kardeş kurmuşlar zamanında Buldan’a göre imparatorluk… Çocuklar işin içine girdi darmadağın oldular, yok oldular, dağıldılar. Söylüyorum çocuklara eşlerinizi bu işe sokmayın diye. Adam tutun ama sokmayın. Birbirinize bağırıp tartışabilirsiniz. Eşleriniz öfkelenebilir. Sizinki geçer ama onlarınki geçmez. Burada 16 bin nüfus var. Babam eski bir tüccar. Vergi numarası gerçek usulde GA3 yani üç numaralı vergi mükellefi. Diğerlerini de tanıyoruz. Güzel birliktelikler, çocuklar girince hep dağıldı. Fabrikalar satıldı. Biz öyle olalım istemiyoruz.
MUKADDES BAŞKAYA: Yoğun bir şekilde çalışıyorsunuz. Bir gününüz nasıl geçiyor iş haricinde?
İHSAN DÖNMEZ: Sabah işe gelip, akşam 18.00’de işten çıkarım. O an ne yaşamak istiyorsam, onu gerçekleştirmek için çaba harcıyorum. Süleymanlı Gölü’ne çıkıyorum. Gölün kenarında yarım saat suyu kuşları seyreder gelirim. Haftanın dört beş günü yapıyorum bunu. Arkadaşlarımla lokantaya gidiyorum. Denizli’deki sosyal ve kültürel etkinlikler burada yok ama ben buranın sakinliğini seviyorum. Buranın yöresel meyvelerinin çocukluğumdaki tadını alıyorum. İlçede Pazartesi günü Pazar kuruluyor. Kasım 20’ye kadar devam ediyor. Köylülerimiz sabah ezanında gelir, tarlasından koparmış gelmiş. Saat 11.00’e kadar bitiyor. Ben Buldan’ı seviyorum. Çocukluğum burada geçti.
MUKADDES BAŞKAYA: Çocukluğunuza dair en çok özlediğiniz şey ne?
İHSAN DÖNMEZ: Ben 6 yaşıma kadar çok haşarı bir çocuktum. Haşarılığımın nedeni şu, yapma derlerdi ama, neden yapmamam gerektiğini söylemezlerdi. İlkokul ile birlikte çok sakin, sessiz bir çocuk oldum. Hayatım boyunca da öyle oldu. Son zamanlarda bu işlere girdikçe değişti. Onları özlüyorum. Küçüğüm; 5, 6 yaşlarındaydım. Sokak önlüğüm var. Bir cebinde kırmızı lokum, diğer cebinde beyaz leblebi olurdu. Siyah bir önlüktü, okul önlüğü gibi değildi. Beyaz leblebinin ismi kadıklı otluktu. Beni kadıklı otluk diye kızdırırlardı. Halen Serinhisar’dan getirtiyorum. Çifte kavrulmuş beyaz leblebi. Hala o tat damakta var.
MUKADDES BAŞKAYA: Tekrar dünyaya gelseniz yine aynı işi mi yapardınız?
İHSAN DÖNMEZ: Yine aynı işi yapardım. Yine aynı şartlar oluşsa yine aynı hataları yapa yapa gelirdik. Çünkü bu zamanki düşünceyle orada olma şansım yok. Çünkü hepsi birer tecrübe.
MUKADDES BAŞKAYA: Hayatınız bir film olsa ismi ne olurdu?
İHSAN DÖNMEZ: Sevgi olmasını isterdim.
MUKADDES BAŞKAYA: Sizden sonrakilere vereceğiniz mesaj ne olur?
İHSAN DÖNMEZ: İnsanlar sevdiği işi yapsın. Sevdiği işi yaparsa, ayrıntılara girer. Bütün başarı ayrıntılarda. DETGİS’e ve Denizli Metropol’e teşekkür ediyorum…
BU ÇOK ÖZEL RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
Her Hafta Salı günü yayınlanan ve tekstil duayenlerinin hayatlarının anlatıldığı bu çok özel programın beşinci bölümünde Duayen İşadamı İhsan Dönmez, iş ve özel hayatından kesitler anlattı. DETGİS Yönetim Kurulu Başkanı Mukaddes Başkaya’ya mesleğe nasıl başladığından, bugünlere nasıl geldiğine kadar birçok konuda tecrübelerini aktaran İşadamı Dönmez, iş yaşamındaki başarısının sırlarını da Denizli Metropol ile paylaştı. İzleyici rekoru kıran programda ayrıca Denizli tekstil sanayisinin dünü ve bugünü de masaya yatırıldı.
İŞTE O RÖPORTAJ
MUKADDES BAŞKAYA: Bize kendinizi tanıtır mısınız?
İHSAN DÖNMEZ: 1956 yılında Buldan’da doğdum. Yedi yaşıma kadar bu mahallede büyüdüm. Çocukluğum bu mahallede geçti. Her bölgesinde anım var. O zaman dayak yemişliklerimiz bile var. Hepsi yerindeymiş. İlkokul birinci ve ikinci sınıfta bakkal çırağıydım. Babam tanıdığımız birinin yanına beni çırak verdi. Benim haftalığımı da babam veriyormuş. Onun çırağından fazla alıyorum. Hatta çırağın biri Ali Atlamaz’dı Menderes Tekstil.. Bakkal Ali’nin dayısı. Sonra ben ikinci sınıfta bakkal çıraklığı yapmayacağım dedim. Sonra akrabamız olan bir fotoğrafçının yanında çırak olarak çalıştım. Lise 2’ye kadar fotoğrafçıda toplamda 8 yıl çalıştım. Sonra lise bitti. Üniversite imtihanına girdim. Sene 1973 sorular çalındı. Sınav iptal. Sonra ikinci kez girdim. İkinci girişimde ticari ilimler fakültesini kazandım. Babamın küçük çapta iplik dükkanı vardı. Ben gitmeyince o dönem Buldan Bezi dediğimiz ürün müthiş revaçta. Bir yakınımızla ortak olduk. Dokuttuk fason kara tezgahlarda. Kendimiz serdik, kuruttuk, ölçtük. Ticaretini yaptık iki yıl boyunca. Sonra Kıbrıs Savaşı çıktı. Müthiş bir durgunluk oldu. Sonra bürümcük bez işi bitti ve ham bez işine girdik. Alıcılar bulduk. Sonra ben 1977’de askere gittim. Döndüğümde babam felç olmuştu. Her şeyi babam biliyordu. Ben 20 yaşındayım. Bocaladım. Ham bez işinden bir yakınımın tavsiyesi ile suni deri altına yapışan biz bez vardır o işe girdim. Fabrikalara bez vermeye başladım. Kendimi geliştirmem o dönemde başladı. Karşımdakiler büyük işadamlarıydı. Onların yanına gittiğimde davranışlarından tutun da vizyonuna kadar alacağınız çok şey var. Bir dönem şimdi müslin bezi var onu yapmaya başladım. O zaman çocuk bezi olarak kullanılıyordu. Şimdi müslin bezi ev tekstili dahil çok revaçta. İstanbul’a gidip geliyoruz. Otobüsler çok kötüydü. Yokluklar içindeydik. Sürekli gelişim peşindeydik. Ağabeyim eczacı. Dediler ki alçılı bandaj işine girelim. Yaptırdık makinasını. Yapılmasını öğrendik. Yaptık satılmıyor. İhale ile giriliyor satılıyor. Tabi onu yapamadık. İstanbul’a gidip gelirken, fason iş verdiğimiz çok tezgah var. Yöresel kumaşlarla ilgili çalışmalara başladık. Bodrum’dan zeytin bezi olarak dokunan 50 cm’lik bez getirdiler. Biz bunlardan perde yapıyoruz. Masa örtüsü yapmak istiyoruz. Bir metre istiyoruz dediler. Yaptık, dokuttuk. Buldan’da evdeki kadınlara yaptırılıyor dikişleri. Ürün pazarda satılıyor. Üç kuruşa gidiyor ürünler. Biz dedik kendimiz bir şey yapalım. Marka bulalım dedik. Herkes soy ismini marka yapıyor. Biz Dönmez Tekstiliz. Yok dedim. Buldan’ın üzerinden gidelim. Buldan Natural Home Tekstil ismini düşündük. Sonra Buldan’s yapalım ihracatta olur dedim. İlk grafik çalışmasını Türkiye Gazetesi’nden bir grafiker arkadaş yaptı. Yıl 1998. Arkadaş ne verirseniz verin dedi. Çıkardım 100 lira verdim. Maceramız, marka yolculuğumuz öyle başladı. İlk mağaza İzmir Alsancak’ta açıldı, olmadı orada. Sonra Buldan’da ilk mağazamızı açtık. Mağaza 120 metrekare. Alt katıda var. Baştan sona müze gibi. Açılış yaptık. Daha önce Buldan’da hiç açılış yapılmamış. Açılış davetiyesinin metnini çok iyi şiir okuyan bir arkadaşa yazdırdım. Buldan’da o zaman 12 bin nüfus var. Açılışa 3 bin kişi geldi. Benden alışveriş yapan arkadaşlar benden alışveriş yapmaz oldu. Bunlar beni kamçıladı. Arkadaşım dostum dediklerimin çıkar için yanımda olduğunu düşündüm. Buldans’ın o zaman sattığından ne olur. Dedim bu Buldan’s bir gün bize bakar. Mağazanın farklı olması bizim uyguladığımız dikiş ve iplik kalitesi bizi diğerlerinden ayrıştırdı. Biz pazara ürün vermemeye başladık. Marka ile ilgili kimseye danışmadık. Aklımıza ne geldiyse onu yaptık. Süreçte yol içinde öğrendik bir çok şeyi. Pahalı satıyor dediler. Yok öyle bir şey. Kalite bu. Pahalı değil. Pazarlamaya ben gidiyordum. Koleksiyon diye bir şey yok o zamanlar. Ev tekstili dergilerini alıp oralardan bakıyorduk. Ama kumaşı güzel üretiyorduk. Buldan’ın dokuma geçmişi M.Ö. 250 yılında Antik Kent Tripolis’ten geliyor. Buldan’ın Mahallesi Tripolis. İlk dokumalarda kullanılan iplikler ipek, keten ve yün; pamuk ortada yok. Laodikya’da o dönem yetişen siyah bir koyun türü var. Onun yününden siyah pelerin yapılıyor. Romalılar onu giyermiş. Laodikya, Tripolis ve Buldan. Şimdilerde kullandığımız yöntemler o zamanlardan geliyor. Geçmişten gelen o dokumanın bıraktığı izler, senin yorumların ve bugüne uyarlaman ortaya Buldans’ın çıkmasını sağladı.
.jpg)
MUKADDES BAŞKAYA: Buldan’da halen bu üretimi devam ettiriyorsunuz. Sanayileşme Denizli’de. Bunun zorluklarını yaşıyor musunuz?
İHSAN DÖNMEZ: Buldan’da olmanın ciddi dezavantajı var. iplik, çözgü, boya, aksesuar hepsi Denizli’de. Burada sadece çalışanlar var. Beyaz yakalılarımızda Denizli’den gelip gidiyor. Taşınmayı düşündük. Niyet ettik. Benim içim elvermedi. Biz hikaye satıyoruz. Buldans Buldan’ın hikayesini satıyor. O kendine özgü dokumasıyla, ortaya çıkan koleksiyonlarıyla. Böyle bir ürün bir bütün olarak ülkemizde yok. Katıldığımız yurt dışı fuarlarda da bunun bütününü bir başka stantta görmedik. Bunun hikayesi çok önemli. Onun için buradayız. 2006’da oğlum başladı. Onun 5 yıl uyum dönemi oldu. Oğlumun isteği ile bir danışman bulduk. Ondan çok şey öğrendik. Sonra kızımda katıldı aramıza. Kendimize yetmeye başladık. Beyaz yakalı ya da danışman lazımsa gidip anlaşıyorsun. O sana yol gösteriyor. Hiçbir üretim şablonu bize tutmuyor. Bize özel yazılması gerekiyor. Çünkü sistem çok farklı. Biz siparişe çalışıyoruz. Kullanıcı bu ürünü kullandıysa ev tekstilinde bundan vazgeçmek istemiyor.
MUKADDES BAŞKAYA: Yaptığınız işi tutkuyla yaptığınızda bambaşka bir yere taşınabiliyor. Hem ihracat yapıyorsunuz, bir de kendi markanız var. Onu da büyütüyorsunuz. Dünya markalarına ürün yapıyor da olsanız, sizin için hep Buldans var değil mi?
İHSAN DÖNMEZ: Tabi ki. Türkiye içinde bizim markamızla satılıyor. Dünyada birçok marka var. İşin yüzde 75’i ihracatta. İhracatın yüzde 35’i bizim markamızla koleksiyonumuzla gidiyor. Koleksiyon ortaya çıkıyor ve yurt dışındaki müşteri bu koleksiyonu alıyor. Bazen renk değişikliği oluyor. Ama bizim kumaşımızı istiyorlar. Kumaşı kendimiz dokuyoruz. Hazır kumaş yok. En ince detayına kadar araştırarak dokuyoruz. Önemli olan işini severek yapmak. Yaptığın işi seveceksin.
MUKADDES BAŞKAYA: İş hayatınızdaki en önemli basamaklar yapı taşları ne oldu?
İHSAN DÖNMEZ: Çevremizde üç çocuklu ailenin ortancasıyım. Küçümsendim. Sonra bu işleri yapmaya başlayınca, beni küçümseyenler benim fikrimi sormaya başladı. Aslında ben hep aynı insandım. Bunlar beni kamçıladı. Hırslandırdı. Yapmam gereken neyse onu yaptım. Sonuna kadar yaptım. Bunları yaparken, paramızda yoktu. Borçlana borçlana yaptık. Ben krizlerden hep güçlenerek çıktım. 90 ve 2001 krizinde güçlendim. Ben 98 öncesi fason yapıyordum. Kriz gelince fasonu kapatıyordum. Elimde kumaş var. Borcumu kumaş satarak ödüyordum.
.jpg)
MUKADDES BAŞKAYA: İstikrarlı bir şekilde büyüdünüz. Büyümenize katkı sağlayacak ne gibi kararlar aldınız?
İHSAN DÖNMEZ: Çocuklarımın işe başlaması ile büyüdük. Ben tek başıma olsam bugünlere gelemezdik. Başkaları ile olacak iş değil. Bir ekip kuruyorsunuz, sonra o ekip gidiyor. Kendisi bir şey yapmaya kalkıyor, olmuyor. Tüketici senin sevdiğin, tamam bu dediğin şeyi satın alıyor. Çocuklarda şimdi işin başında. Ben 64 yaşındayım. Çocuklar kendi arasında iyi anlaşıyor. Şu an işi onlar götürüyor. Pazarlama, ürün, planlama onlarda. Keyifle yapıyorlar. Bende bu yaştan sonra keyfine süreceğim artık.
MUKADDES BAŞKAYA: Aile şirketini nasıl yönetiyorsunuz? Mutlaka çatışmalar oluyordur…
İHSAN DÖNMEZ: Çatışmalar oluyor. Çatışmaların sonunda ortak yolu bulup mantıklı olanı uyguluyoruz. Çocukların araştırması ile bir danışmanlık firmasından hizmet alıyoruz. Bize çok katkısı oldu. Bizden sonra işletmenin devamı için önemli. İki kardeş kurmuşlar zamanında Buldan’a göre imparatorluk… Çocuklar işin içine girdi darmadağın oldular, yok oldular, dağıldılar. Söylüyorum çocuklara eşlerinizi bu işe sokmayın diye. Adam tutun ama sokmayın. Birbirinize bağırıp tartışabilirsiniz. Eşleriniz öfkelenebilir. Sizinki geçer ama onlarınki geçmez. Burada 16 bin nüfus var. Babam eski bir tüccar. Vergi numarası gerçek usulde GA3 yani üç numaralı vergi mükellefi. Diğerlerini de tanıyoruz. Güzel birliktelikler, çocuklar girince hep dağıldı. Fabrikalar satıldı. Biz öyle olalım istemiyoruz.
MUKADDES BAŞKAYA: Yoğun bir şekilde çalışıyorsunuz. Bir gününüz nasıl geçiyor iş haricinde?
İHSAN DÖNMEZ: Sabah işe gelip, akşam 18.00’de işten çıkarım. O an ne yaşamak istiyorsam, onu gerçekleştirmek için çaba harcıyorum. Süleymanlı Gölü’ne çıkıyorum. Gölün kenarında yarım saat suyu kuşları seyreder gelirim. Haftanın dört beş günü yapıyorum bunu. Arkadaşlarımla lokantaya gidiyorum. Denizli’deki sosyal ve kültürel etkinlikler burada yok ama ben buranın sakinliğini seviyorum. Buranın yöresel meyvelerinin çocukluğumdaki tadını alıyorum. İlçede Pazartesi günü Pazar kuruluyor. Kasım 20’ye kadar devam ediyor. Köylülerimiz sabah ezanında gelir, tarlasından koparmış gelmiş. Saat 11.00’e kadar bitiyor. Ben Buldan’ı seviyorum. Çocukluğum burada geçti.
MUKADDES BAŞKAYA: Çocukluğunuza dair en çok özlediğiniz şey ne?
İHSAN DÖNMEZ: Ben 6 yaşıma kadar çok haşarı bir çocuktum. Haşarılığımın nedeni şu, yapma derlerdi ama, neden yapmamam gerektiğini söylemezlerdi. İlkokul ile birlikte çok sakin, sessiz bir çocuk oldum. Hayatım boyunca da öyle oldu. Son zamanlarda bu işlere girdikçe değişti. Onları özlüyorum. Küçüğüm; 5, 6 yaşlarındaydım. Sokak önlüğüm var. Bir cebinde kırmızı lokum, diğer cebinde beyaz leblebi olurdu. Siyah bir önlüktü, okul önlüğü gibi değildi. Beyaz leblebinin ismi kadıklı otluktu. Beni kadıklı otluk diye kızdırırlardı. Halen Serinhisar’dan getirtiyorum. Çifte kavrulmuş beyaz leblebi. Hala o tat damakta var.
MUKADDES BAŞKAYA: Tekrar dünyaya gelseniz yine aynı işi mi yapardınız?
İHSAN DÖNMEZ: Yine aynı işi yapardım. Yine aynı şartlar oluşsa yine aynı hataları yapa yapa gelirdik. Çünkü bu zamanki düşünceyle orada olma şansım yok. Çünkü hepsi birer tecrübe.
MUKADDES BAŞKAYA: Hayatınız bir film olsa ismi ne olurdu?
İHSAN DÖNMEZ: Sevgi olmasını isterdim.
MUKADDES BAŞKAYA: Sizden sonrakilere vereceğiniz mesaj ne olur?
İHSAN DÖNMEZ: İnsanlar sevdiği işi yapsın. Sevdiği işi yaparsa, ayrıntılara girer. Bütün başarı ayrıntılarda. DETGİS’e ve Denizli Metropol’e teşekkür ediyorum…
BU ÇOK ÖZEL RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
0 Yorum