EKONOMİ

“DETGİS'İN ''20. YILINDA 20 DUAYEN” ANLATIYOR

“DETGİS'İN ''20. YILINDA 20 DUAYEN” ANLATIYOR
Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği ve Denizli Metropol Haber işbirliği ile “DETGİS'in '20. Yılında 20 Duayen İş insanı” ile belgesel tadında hazırlanan programın yedinci bölümü yayınlandı. Denizli Metropol’deki bu haftaki program konuğumuz Çiçek Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Köseoğlu oldu.

Her Hafta Salı günü yayınlanan ve tekstil duayenlerinin hayatlarının anlatıldığı bu çok özel programın yedinci bölümünde Duayen İşadamı Mehmet Köseoğlu, iş ve özel hayatından kesitler anlattı.

DETGİS Yönetim Kurulu Başkanı Mukaddes Başkaya’ya mesleğe nasıl başladığından, bugünlere nasıl geldiğine kadar birçok konuda tecrübelerini aktaran İşadamı Köseoğlu, iş yaşamındaki başarısının sırlarını da Denizli Metropol ile paylaştı. İzleyici rekoru kıran programda ayrıca Denizli tekstil sanayisinin dünü ve bugünü de masaya yatırıldı.

İŞTE O RÖPORTAJ

MUKADDES BAŞKAYA: Çiçek Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Köseoğlu ile birlikteyiz. Mehmet Bey sizi tanıyabilir miyiz?

MEHMET KÖSEOĞLU: Bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederiz. Umarım özellikle gençler için bu program faydalı olur. Ben 1948 yılında Bereketler Köyü’nde doğdum. İlkokulu bitirdim. Yüksekokula gidemedim. Sonra bir tekstil fabrikasında masura sararak işe başladım. Sonra Sümerbank’a girdim. Orada çalıştıktan sonra kendi işimizi kurduk tek bir tezgahla… Peki işi nasıl kurduk? Nasıl başladık? Ben 1948 doğumluyum. 50 model bir tezgah alarak işe başladım. Oturduğumuz evin mutfağına kurduk tezgahı. Çünkü önümüzü o dönem göremiyorduk. İki katlı yer evimiz vardı. Mutfağa yakın kenara kurunca tezgahları annem söylendi. “Oğlum bu tezgahları kurdun. Biz ekmeği nerede yapacağız” dedi. Bende “Anne artık ekmek yapmayacaksın. Fırın ekmeği yiyeceğiz” dedim. İşte böyle başladık işe. Sonra Avrupa’da kapanan fabrikaların tezgahlarını getirmeye başladık. Üçüncü aşamada modern tezgahlara geçtik ve bugünlere geldik. 1968 yılında askere gittim. 70’de askerden döndüm ve Çiçek Tekstil olarak çalışmaya başladık. O zaman bugünkü fırsatlar yoktu. İhracat yoktu. İç piyasa ile büyümeye çalıştık. 80’li yıllarda Rahmetli Turgut Özal sayesinde ihracat hamlesi başladı. Bizde o dönem ihracata başladık. Havlu dokuma işine girdik. Her safhasında çalıştık. Dokumasından haşıla, konfeksiyonuna kadar. 1983’te Denizli’de büyük bir boyahane sıkıntısı vardı. Bizde boyahane işine girdik. Boyahane makinaları ile işe başladık. 90’lı yıllarda Denizli’de tekstil ihracatı zirve yaptı. Yoğun rekabet ortamı oluştu. Dünyadaki önemli firmalara tedarikçi olduk. Uzun yıllar Adidas ile çalıştık. O dönemle ilgili bir anımı anlatayım. Bizi yılbaşında Almanya’ya davet ettiler.  Biz 19 Marka bornozları veriyorduk. Onlar 59 Marka satıyordu. Onlara 100 bin bornoz vermiştik. Oraya büyük ucuzluk indirim diye yazmışlar. Bizim 19’a verdiğimizi 59’dan 39’a indirmişler. Gözlem yapıyorum. Alışveriş yapanların çoğu Türk. Aralık ayı izin ayı. Türkiye’deki tekstil büyüyünce artık yabancılar geliyorlar Türkiye’ye bu malları almak için. Nereden nereye…



MUKADDES BAŞKAYA:
80’lerden bu yana birçok ekonomik krizle başa çıkmak zorunda kaldınız. Bu krizlerle nasıl mücadele ettiniz?


MEHMET KÖSEOĞLU: Tedbirler aldık. Üretimimize dikkat ettik. Krizleri böyle atlattık. 1994 yılında Çiller Hükümeti dönemindeki kriz çok önemli bir krizdi. 2001 krizi çok büyük bir krizdi. O dönem çok zorluklar yaşandı. 2003 yılında şirket ortaklarımızla ayrılmak durumunda kaldık. Erkan Beyin çok büyük emekleri oldu. Ben tekstil dışında radyatör fabrikası işine de girdim. Bugünlere geldik çok şükür.  

MUKADDES BAŞKAYA: Denizli’de tekstil nereden nereye geldi sizce?

MEHMET KÖSEOĞLU: Tekstilin yolculuğu çileli geçti. Şuanda geldiğimiz yer önemli. Biz birinci jenerasyonuz tekstilde. Birinci ve ikinci jenerasyon takdir edilecek şeyler yaptı tekstille ilgili. Türkiye’de Denizli ihracatta 9. Sırada. Bu çok önemli. Denizli insanı çok çalışkandır. 80’li yıllarda iç piyasaya çalıştığımız dönemde Çarşamba akşamları İstanbul’a gider, Cuma dönerdik. Herkes birbirini kontrol ederdi. Kim nerede hangi otobüste gitti, döndü diye. 

MUKADDES BAŞKAYA: Başarının sırrı ne peki?

MEHMET KÖSEOĞLU: İşi ciddi bir şekilde takip etmek gerekiyor. İlkokul mezunu olmanın çok sıkıntısı çektim zaman içinde. Bugünlere geldiğim yolda gençlere söyleyeceğim şey şu. Kendilerine zaman ayırsınlar. En kıymetli şey zaman. Yaptıkları yatırımlarda, işlerde yüzde 50 ihracat kapasiteli işlere girsinler. Araştırmacı olsunlar. Ama en önemlisi iyi bir eğitim almaları ve çalışkan olmaları. Hırslı olmaları önemli. Zamanı boşa harcamamaları gerekiyor. En az bir yabancı dil öğrenmeliler.  

MUKADDES BAŞKAYA: Bir gününüz nasıl geçiyor?

MEHMET KÖSEOĞLU: Eskiden çok çalışıyorduk. Benim ilk çalışmaya başladığım günler çok yoğundu. 75 ile 85 yılları arasında üzerime hiç güneş doğmadı diyebilirim. Sonra kardeşlerim geldi. Hepsinden Allah Razı olsun. Erkan Bey buraya çok önem verdi. Onun hakkını verelim. Burada bensiz yıllarda oldu. Burayı çekti çevirdi. Son yıllarda sabah namazından sonra her gün 10 bin adımdan aşağı olmamak koşuluyla yürüyorum. 09.00 gibi fabrikaya geliyorum. Gençler bizi aratmıyor. Gençler daha verimli. Gençler daha doğru daha isabetli kararlar verebiliyor. Onlara güveniyoruz. Burada her işe karışmak istemiyorum. Bizden bu işi daha iyi götüreceklerine inanıyorum. Aile şirketlerinde kurumsallaşmak önemli. Türkiye’nin en büyük sorunu kurumsallaşamamak. İkinci jenerasyondan sonra birçok firma dağıldı. Önemli olan firmaların yaşaması. Süreklilik çok önemli. Sorunuza tekrar dönersek, akşam üzeri saat 17.00 – 18.00 gibi eve gidiyorum. Bir günüm böyle geçiyor.

MUKADDES BAŞKAYA: Çocukluğunuzla ilgili neyi özlüyorsunuz?

MEHMET KÖSEOĞLU: Açıkçası çocukluğumu yaşadığım söylenemez. O yüzden pek bir şey özledim denemez. Ben zor şartlarda okudum. Okuldan çıkınca koyunlar kuzular bizi beklerdi. Çocuk olmak güzel bir şey. Şimdiki çocuklar çok şanslı. Ben Sümerbank’a çalışmaya girdiğimde 14 yaşındaydım. Sümerbank’ta çalışmak çok önemli bir şeydi. Servis yok. Yürüyerek gidip geliyorduk. Bir bisiklet isteğim vardı anneme babama söyledim, olmadı; alınmadı o dönem. Yoksa Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin annem babam çok iyi insanlardı. O dönemin şartları öyleydi. Çocuklar ve gençler için bence şu an en büyük dezavantaj teknoloji. Benim sekiz torunum var. Bir araya geliyoruz. Şimdi herkesin elinde bir telefon var. Oraya çeki düzen vermek lazım.



MUKADDES BAŞKAYA: Başarılı ve duayen bir sanayici olmanın sırrı nedir?

MEHMET KÖSEOĞLU: Herkesin bildiği ama birçok kişinin yapamadığı sıkı çalışmak. İşi iyi planlamak. Dürüst çalışmak. İtibar sağlamak. En büyük sermaye zaman ve itibardır. Ben buralara itibarım sayesinde geldim. Size bununla ilgili bir anımı anlatayım. Ben boyahaneyi kuracağım zaman gazetede bir ilan gördüm. Satılık boyahane… Cebimde 5 kuruş para yok. Giyindim takım elbiseleri otobüse bindim gittim İstanbul’da Balat’ta fabrikaya… Boyahane sahibi limuzinle geldi. Adam soğuk bir şekilde oradaki görevliye “Beyefendi kim” dedi. Ben Denizli’den geldiğimi boyahane ile ilgilendiğimi söyledim. Adam bana çok soğuk geldi. İçeri baktım makinaların hepsi bana lazım. Ama cebimde param yok. Adamın ofisine çıktım. Adam ofiste değişti.  Elimdeki kağıdı aldı. “Niye çizdin üzerini o makinaların” dedi. Bende Bay Josef “Benim param yok” dedim. “Hepsini alacağım desem siz beni buradan kovarsınız” Bana “Sen Denizli’de Hacı Kazım Kaynak’ı tanır mısın” dedi. “Tanırım sürekli iplik alırım” dedim. Bay Jozef “Seni ona sordum. Denizli’den Çiçek Tekstil Mehmet Köseoğlu adında biri geldi ne dersin tanır mısın bu kimdir? diye sordum. Bana dedi ki o çocuğu üzme. Ne istiyorsa ver. İstediği kadar taksit yap paranı bende bil dedi. Kazım Kaynak gibi ciddi bir adama bu cümleleri ettirmek zordur” dedi. Sonra ben bir daha indim aşağı. Bütün makinaları çizdik aldık. Öyle başladık boyahane işine. İtibarlar bu şekilde kazanılıyor. Hacı amcama teşekkür etmeye gittim. Bana “Mehmet ay sonlarını tamamlayamazsan gel tamamlayalım” dedi. Ben 15 - 20 gün önce ödüyordum senetleri. Sağolsun çok yardımı dokundu Hacı amcanın bana.

MUKADDES BAŞKAYA: Hayatınız bir film yapılıyor olsaydı. İsminin ne olmasını isterdiniz?

MEHMET KÖSEOĞLU: Çileli yol diyelim.

MUKADDES BAŞKAYA: Gençlere bir mesajınız olacak mı son olarak?

MEHMET KÖSEOĞLU: Büyüklerine, insanlara saygılı olsunlar. Çocukları sevsinler. Mütevazi olsunlar. Çalışkan olsunlar. Zamanlarını çok iyi değerlendirsinler. Yapacakları işi çok iyi araştırsınlar.

BU ÇOK ÖZEL RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
HABER MERKEZİ

HABER MERKEZİ

0 Yorum

Yorum yaz

fixed-whatsapp-icon