Denizli Genç İş İnsanları Derneği Üyeleri hem kendilerini, hem de firmalarını “DEGİAD Konuşuyor” programında anlatıyor, bu çok özel söyleşileri Denizli Metropol, Denizli ve Dünyaya aktarıyor… On dördüncü program yayınlandı. Programın konuğu DEGİAD Üyesi ve Sümaş Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Emin Mert Turgut oldu.
ÖZEL RÖPORTAJ
DEGİAD üyelerini tanıtan, anlatan program Denizli Metropol ekranında… On dördüncü program yayınlandı. On dördüncü bölümde program sunuculuğunu DEGİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreteri Mehmet Çakmak yaparken, programın konuğu DEGİAD Üyesi ve Sümaş Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Emin Mert Turgut oldu. Turgut, programda hem kendini, hem de işini anlattı.
İŞTE O SÖYLEŞİ…
MEHMET ÇAKMAK: DEGİAD ve Denizli Metropol iş birliği ile başlatmış olduğumuz DEGİAD Konuşuyor programının on dördüncü bölümündeyiz. Bugünkü konuğumuz DEGİAD Üyesi ve Sümaş Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Emin Mert Turgut... Hoş geldiniz. Sizi tanıyarak programa başlayalım isterseniz…İlginç de bir aile yapınız var. Annen, baban ve sen avukat olmanıza rağmen tekstil işindesiniz. Neler söylersiniz?
EMİN MERT TURGUT: 1992 yılında Denizli’de doğdum. Üniversiteye kadar olan eğitimimi Denizli’de tamamladım. Daha sonra bana miras kalan mesleği okumak için İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi’ne gittim. Bu meslek bana sadece annem ve babamdan değil, iki dedemden de kaldı. Dedelerimin biri Avukat, diğeri ise Savcılık ve daha sonra Ağır Ceza Reisliği yapan bir hakim. Annem ve babam hukuk mezunu Avukat. Annem ve dedelerim mesleğini yapıyor. Babam ise okulu bitirdikten sonra ticarete atılıyor. Amcam ile birlikte metrelik kumaş satarak Kaleiçi’nde perakende işine başlıyor. Bende baba yolundan giderek, ruhsatı aldım ve tekstil işine girdim. 2015 yılında mezun oldum ve aile şirketinde babamla birlikte çalışmaya başladım.
MEHMET ÇAKMAK: Çok enteresan bir hikaye. Sümaş Tekstil’de Yönetim Kurulu Üyesisin. Neler yapıyorsunuz?
EMİN MERT TURGUT: Sümaş Tekstil’in geçmişinden bahsedersek, 1989 yılında babam üniversiteyi bitirdikten hemen sonra, amcamla ortak kuruyorlar şirketi. Kaleiçi’nde metrelik kumaş satmakla başlayan serüven zamanla büyüyerek toptan işine kayıyor. Halk Caddesi’nde bir dükkan tutarak toptan işi yapmaya başlıyorlar. Bu işlerde biraz tecrübe birazda gençlik cesareti ile üç kuruşluk sermaye ile 50 kuruşluk iş yapıp, şansları yaver gidiyor. Türkiye’de ihracatta önde gelen firmaların ikinci kalite ürünlerini alıp, Türkiye’ye dağıtım işini üsteniyorlar. Tonlarca mal kamyonlarla gidip geliyor. Daha sonra firmalar bu işi kendi bünyelerinde yapmaya karar verince, amcam ve babam ellerinde sermaye ile kalıyorlar. Ne yapalım diye düşünürken, 2008 yılında kendi markalarını kurmaya karar veriyorlar. Bildiğimiz işten ev tekstilinden devam edelim diyorlar. Kendi işlerini kurmaya karar verdikten sonra kısa, orta ve uzun vadeli planlar ortaya koyuyorlar. Şimdi dönüp baktığımızda ortaya konulan planların önünde gittiğimizi görüyoruz. Güzel işler yapıldı. Marka süreci çok zor bir süreç. Ben 2015 yılında başladığımda çok şanslı bir yerden başladım. Bir markayı yürütmek emekletmek en büyük iş. Kimse sizin markanız varmış biz onu almak istiyoruz demiyor. Çok güçlü sermayeli oyuncular ve çok bilindik markalar var. Markayı satmak kolay. Bilinmeyen bir şeyi satmak çok zor. Şu an geldiğimiz noktada nihai tüketici nezdinde bilinirliğimiz çok yüksek olmasa da sektörde bu işi yapıp bizi tanımayan yok. Firmamız ve markamız saygınlığını kazandı. Eskiden biz bizim ürünlerimizi alın diye insanların peşinden koşarken, şimdi müşteri seçiyoruz. Markalık biraz da bu demek. Normal şartlarda markalık fiyat belirlemek demektir. Ev tekstili bu işte biraz şanssız. Üzerimizdeki gömlekten örnek verelim. Gömleği 2 metre kumaştan dikilirken, bir nevresim takımı 9 metre kumaştan dikiliyor. Hemen hemen aynı kumaş, işçilikleri farklı. Gömlek nevresimden 4 kat daha pahalı. Ev tekstilinde kar marjları yüksek değil. Fiyatın belirlenebildiği bir şey de değil. Fiyatı belirleyen hizmet, devamlılık, sektör, piyasa, kalite: elbette bunlar önemli. Piyasada rafta olmanın bedeli biraz daha ağır.
MEHMET ÇAKMAK: Zor bir sektör ve rekabet ortamı çok. Denizli bu konuda önde. Yıllardır bu işi yapan büyüklerimiz var. Siz Cotton Box ve Sümaş’ta ev tekstili yapıyoruz dediniz. Bunu biraz daha açar mısınız?
EMİN MERT TURGUT: Cotton Box olarak Sümaş Tekstil’i bir pazarlama firması olarak görebiliriz. Bütün desenler tasarımcılarımız tarafından yapılır. Makina yatırımımız yok. Dışarıdan ham bezi alarak kendi çizdiğimiz desenleri dışarıdaki boyahanelere boyatırız. Bunlar baskılı ve boyalı bir şekilde işletmemize gelir. İşletmemizde ise konfeksiyon bünyemizde kesim, dikim, kutulama ve kendi markamızı vurmanın ardından satış yaparız. Sadece kendi markamızı satıyoruz. Bu Denizli ve Türkiye’nin ihtiyacı olan bir şey. 40’ın üzerindeki ülkeye ihracat yapıyoruz. Yurt içinde ise 1000’in üzerinde aktif müşterimiz var. Bunu kendi markamızla yapabiliyor olmak çok zor olmakla birlikte devamlılık ve müşteri sadakati sağlayan bir şey. 40’dan fazla ülkeye ihracat yaparken, bunun tatmini ölçülemez, yurt dışına gittiğinizde kendi markanızın orada satılıyor olmasını görmek inanılmaz bir şey. Yurt dışında distribütörlük üzerinden çalışıyoruz. Biz bu konuda biraz geri kafalı bir firmayız. Neden? Ticaretin parayla değil, insanla yapılacağını düşünüyoruz. Kendimize bizim gibi düşünen partnerler arıyoruz. İhracatta bulabildiğimiz partnerlerimiz var. Yeni coğrafyalarda da arayış içindeyiz. Malın bu şekilde dağıtımının herkesi koruduğunu düşünüyoruz. Örnek verecek olursak, binden fazla müşterimiz var ama biz bunu ikiye üçe katlayabiliriz. Ancak biz bir mahallede bizim malımızı satan bir partnerimiz varsa o mahallede bir başka müşteri ile çalışmıyoruz. Müşterimizi ve ürünün değerini koruyoruz. Bizim için önemli olan uzun vadeli çalışmak. Bir marka yönetmek kolay değil. Sattığınız zaman iş bitmiyor. Asıl ondan sonra memnun etmeniz lazım. Bir insan beğendiğini bir kişiye beğenmediğini 8 kişiye söyler. Kendi markamızla kötülenmek asla istemeyiz. Ürünümüzün markamızın arkasındayız. Kaliteli ürün üretmek gayemiz.
MEHMET ÇAKMAK: Cotton Box ile ilgili neler söylersin?
EMİN MERT TURGUT: Yılda iki katalog çıkarıyoruz. İlkbahar – yaz; sonbahar kış olarak. Mevsimlik ürünlerimiz ve süreklilik arz eden ürünlerimiz var. Tamamı pamuklu ürünlerden oluşuyor. En güzel kumaşları en güzel şekilde boyatıyoruz. Kaliteli ürün yapıyoruz. Ürünümüzün arkasındayız. Doğru yapıyoruz ki, iade ürünler yok denecek kadar az.
MEHMET ÇAKMAK: Sadece kendi markamızı satıyoruz dedin. Sadece kendi markanızı satmanın kolaylıkları ya da zorlukları nedir?
EMİN MERT TURGUT: Sadece 10 yıllık bir markayız. Daha yolun başındayız. Kendimizi ilk üçte görüyoruz. Rakibimiz olan markalar 30-40 yıllık ve dev sermayeli markalar. Kendi markanı satmak yeri geldiğinde zor. Hedef pazarımız Batı Avrupa ve ABD’den örnek vereyim. Hepsinin çalıştığı dünya çapında tanınan markaları var. Benim markam budur. Ben bu ürünü istiyorum diyor. Ne istediğini ve kaç liraya alacağını biliyor. Kendi markamı satarken ben müşteri sadakati yakalıyorum. Kendi markasını yaptıracak adam bunu az paraya herkese yaptırabilir. Bugün size yarın bana yaptırır. İhracat verilerini incelerseniz birim maliyetinin sürekli düştüğünü görürsünüz. Katma değer hep azalıyor. Bu kendi markanı satmamanın bir durumu. Kendi markanızı satarsanız, fiyatı siz belirlersiniz. Ben herkesin kendine göre bir şeyler bulabileceği bir katalog hazırlıyorum. Kendi web sitemizde kataloğumuza ulaşabilirler. Bayi ağı üzerinden de görebilirler. 81 ilde binden fazla bayimiz var. 10 tane de pazarlamacı arkadaşımız var. Bütün müşterilerimizi ziyaret ediyorlar. Biz masa başında olan işletme sahipleri değiliz. Bizde ziyaretler yapıyoruz. Böylece pazarı görebiliyorsunuz. Bunları ölçmek, biçmek için gidip görüşmek öğrenmek bilmek lazım. Pazarda ne moda, insanlar ne beğeniyor bunları görüyoruz. En güzel desen satan desendir. Pazarı güzel kokluyoruz. Kataloglarımız çok beğeniliyor. İnsanlar artık Cotton Box’u satmak istiyorlar. Artık tercih sebebi bir markayız.
MEHMET ÇAKMAK: Biraz da ihracat konuşalım. Yurt dışı pazarını nasıl oluşturdunuz?
EMİN MERT TURGUT: Bundan 3-4 yıl öncesine kadar en güzel ticaret yaptığımız ülkeler Arap Yarımadasındaki ülkelerdi. Son dönemdeki olaylardan dolayı o kaleyi kaybettik. Yeni pazar arayışı içine girdik. Ülke ülke gezdik. Fuarlara katıldık. Mail üzerinden saldırdık. Birçok yol denedik. Şimdi 40’dan fazla ülkeye aktif ihracatımız var. En büyük ağırlığımız, Balkanlar, Ukrayna, Azerbaycan, Rusya, Türki Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika, Kıbrıs, Batı Avrupa ve ABD ile çalışıyoruz. Batı Avrupa ve ABD ile hedefimiz çok çok büyük. Kendi markanı oralara satmak çok zor. İtalya, Fransa marka cenneti ülkeler. Ağır ağır cirolarımızı oralarda arttırıyoruz ama istediğimiz seviyede değiliz.
MEHMET ÇAKMAK: Birçok Avrupa markası ürünlerini burada ürettirip, paketletip tüm dünyada satılıyor. Böyle bir markaya ulaşmak çok mu zor?
EMİN MERT TURGUT: Türkiye için bu hayal değil. Dev yapılanma ve dev sermaye ile olur. Yakın gelecekte bunun olması çok zor. Ama hedefimiz elbette bu. Bu sebeple yola çıktık. Bizim yola çıkış noktamız dünyanın her noktasındaki her insanın Cotton Box nevresimleri ile uyansın istiyoruz. Hedefimiz e-ticaret ve ihracat… Yüzde 50 ihracat yüzde 50 iç piyasaya çalışmak da bir başka hedefimiz…
MEHMET ÇAKMAK: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
EMİN MERT TURGUT: Bu organizasyon için ve beni çağırdığınız için teşekkür ediyorum. DEGİAD Ailesi’ne teşekkür ediyorum. Üç yıldır DEGİAD üyesiyim. İçinde bulunmaktan gurur duyduğum ve mutlu olduğum bir ortam. Denizli Metropol Ailesi’ne de teşekkür ediyorum. Umarım daha güzel günler görürüz.
“DEGİAD KONUŞUYOR” PROGRAMINDA DEGİAD ÜYESİ EMİN MERT TURGUT, HEM KENDİNİ, HEM DE İŞİNİ ANLATTI…
ÖZEL RÖPORTAJ
DEGİAD üyelerini tanıtan, anlatan program Denizli Metropol ekranında… On dördüncü program yayınlandı. On dördüncü bölümde program sunuculuğunu DEGİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreteri Mehmet Çakmak yaparken, programın konuğu DEGİAD Üyesi ve Sümaş Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Emin Mert Turgut oldu. Turgut, programda hem kendini, hem de işini anlattı.
İŞTE O SÖYLEŞİ…
MEHMET ÇAKMAK: DEGİAD ve Denizli Metropol iş birliği ile başlatmış olduğumuz DEGİAD Konuşuyor programının on dördüncü bölümündeyiz. Bugünkü konuğumuz DEGİAD Üyesi ve Sümaş Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Emin Mert Turgut... Hoş geldiniz. Sizi tanıyarak programa başlayalım isterseniz…İlginç de bir aile yapınız var. Annen, baban ve sen avukat olmanıza rağmen tekstil işindesiniz. Neler söylersiniz?
EMİN MERT TURGUT: 1992 yılında Denizli’de doğdum. Üniversiteye kadar olan eğitimimi Denizli’de tamamladım. Daha sonra bana miras kalan mesleği okumak için İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi’ne gittim. Bu meslek bana sadece annem ve babamdan değil, iki dedemden de kaldı. Dedelerimin biri Avukat, diğeri ise Savcılık ve daha sonra Ağır Ceza Reisliği yapan bir hakim. Annem ve babam hukuk mezunu Avukat. Annem ve dedelerim mesleğini yapıyor. Babam ise okulu bitirdikten sonra ticarete atılıyor. Amcam ile birlikte metrelik kumaş satarak Kaleiçi’nde perakende işine başlıyor. Bende baba yolundan giderek, ruhsatı aldım ve tekstil işine girdim. 2015 yılında mezun oldum ve aile şirketinde babamla birlikte çalışmaya başladım.
MEHMET ÇAKMAK: Çok enteresan bir hikaye. Sümaş Tekstil’de Yönetim Kurulu Üyesisin. Neler yapıyorsunuz?
EMİN MERT TURGUT: Sümaş Tekstil’in geçmişinden bahsedersek, 1989 yılında babam üniversiteyi bitirdikten hemen sonra, amcamla ortak kuruyorlar şirketi. Kaleiçi’nde metrelik kumaş satmakla başlayan serüven zamanla büyüyerek toptan işine kayıyor. Halk Caddesi’nde bir dükkan tutarak toptan işi yapmaya başlıyorlar. Bu işlerde biraz tecrübe birazda gençlik cesareti ile üç kuruşluk sermaye ile 50 kuruşluk iş yapıp, şansları yaver gidiyor. Türkiye’de ihracatta önde gelen firmaların ikinci kalite ürünlerini alıp, Türkiye’ye dağıtım işini üsteniyorlar. Tonlarca mal kamyonlarla gidip geliyor. Daha sonra firmalar bu işi kendi bünyelerinde yapmaya karar verince, amcam ve babam ellerinde sermaye ile kalıyorlar. Ne yapalım diye düşünürken, 2008 yılında kendi markalarını kurmaya karar veriyorlar. Bildiğimiz işten ev tekstilinden devam edelim diyorlar. Kendi işlerini kurmaya karar verdikten sonra kısa, orta ve uzun vadeli planlar ortaya koyuyorlar. Şimdi dönüp baktığımızda ortaya konulan planların önünde gittiğimizi görüyoruz. Güzel işler yapıldı. Marka süreci çok zor bir süreç. Ben 2015 yılında başladığımda çok şanslı bir yerden başladım. Bir markayı yürütmek emekletmek en büyük iş. Kimse sizin markanız varmış biz onu almak istiyoruz demiyor. Çok güçlü sermayeli oyuncular ve çok bilindik markalar var. Markayı satmak kolay. Bilinmeyen bir şeyi satmak çok zor. Şu an geldiğimiz noktada nihai tüketici nezdinde bilinirliğimiz çok yüksek olmasa da sektörde bu işi yapıp bizi tanımayan yok. Firmamız ve markamız saygınlığını kazandı. Eskiden biz bizim ürünlerimizi alın diye insanların peşinden koşarken, şimdi müşteri seçiyoruz. Markalık biraz da bu demek. Normal şartlarda markalık fiyat belirlemek demektir. Ev tekstili bu işte biraz şanssız. Üzerimizdeki gömlekten örnek verelim. Gömleği 2 metre kumaştan dikilirken, bir nevresim takımı 9 metre kumaştan dikiliyor. Hemen hemen aynı kumaş, işçilikleri farklı. Gömlek nevresimden 4 kat daha pahalı. Ev tekstilinde kar marjları yüksek değil. Fiyatın belirlenebildiği bir şey de değil. Fiyatı belirleyen hizmet, devamlılık, sektör, piyasa, kalite: elbette bunlar önemli. Piyasada rafta olmanın bedeli biraz daha ağır.
MEHMET ÇAKMAK: Zor bir sektör ve rekabet ortamı çok. Denizli bu konuda önde. Yıllardır bu işi yapan büyüklerimiz var. Siz Cotton Box ve Sümaş’ta ev tekstili yapıyoruz dediniz. Bunu biraz daha açar mısınız?
EMİN MERT TURGUT: Cotton Box olarak Sümaş Tekstil’i bir pazarlama firması olarak görebiliriz. Bütün desenler tasarımcılarımız tarafından yapılır. Makina yatırımımız yok. Dışarıdan ham bezi alarak kendi çizdiğimiz desenleri dışarıdaki boyahanelere boyatırız. Bunlar baskılı ve boyalı bir şekilde işletmemize gelir. İşletmemizde ise konfeksiyon bünyemizde kesim, dikim, kutulama ve kendi markamızı vurmanın ardından satış yaparız. Sadece kendi markamızı satıyoruz. Bu Denizli ve Türkiye’nin ihtiyacı olan bir şey. 40’ın üzerindeki ülkeye ihracat yapıyoruz. Yurt içinde ise 1000’in üzerinde aktif müşterimiz var. Bunu kendi markamızla yapabiliyor olmak çok zor olmakla birlikte devamlılık ve müşteri sadakati sağlayan bir şey. 40’dan fazla ülkeye ihracat yaparken, bunun tatmini ölçülemez, yurt dışına gittiğinizde kendi markanızın orada satılıyor olmasını görmek inanılmaz bir şey. Yurt dışında distribütörlük üzerinden çalışıyoruz. Biz bu konuda biraz geri kafalı bir firmayız. Neden? Ticaretin parayla değil, insanla yapılacağını düşünüyoruz. Kendimize bizim gibi düşünen partnerler arıyoruz. İhracatta bulabildiğimiz partnerlerimiz var. Yeni coğrafyalarda da arayış içindeyiz. Malın bu şekilde dağıtımının herkesi koruduğunu düşünüyoruz. Örnek verecek olursak, binden fazla müşterimiz var ama biz bunu ikiye üçe katlayabiliriz. Ancak biz bir mahallede bizim malımızı satan bir partnerimiz varsa o mahallede bir başka müşteri ile çalışmıyoruz. Müşterimizi ve ürünün değerini koruyoruz. Bizim için önemli olan uzun vadeli çalışmak. Bir marka yönetmek kolay değil. Sattığınız zaman iş bitmiyor. Asıl ondan sonra memnun etmeniz lazım. Bir insan beğendiğini bir kişiye beğenmediğini 8 kişiye söyler. Kendi markamızla kötülenmek asla istemeyiz. Ürünümüzün markamızın arkasındayız. Kaliteli ürün üretmek gayemiz.
MEHMET ÇAKMAK: Cotton Box ile ilgili neler söylersin?
EMİN MERT TURGUT: Yılda iki katalog çıkarıyoruz. İlkbahar – yaz; sonbahar kış olarak. Mevsimlik ürünlerimiz ve süreklilik arz eden ürünlerimiz var. Tamamı pamuklu ürünlerden oluşuyor. En güzel kumaşları en güzel şekilde boyatıyoruz. Kaliteli ürün yapıyoruz. Ürünümüzün arkasındayız. Doğru yapıyoruz ki, iade ürünler yok denecek kadar az.
MEHMET ÇAKMAK: Sadece kendi markamızı satıyoruz dedin. Sadece kendi markanızı satmanın kolaylıkları ya da zorlukları nedir?
EMİN MERT TURGUT: Sadece 10 yıllık bir markayız. Daha yolun başındayız. Kendimizi ilk üçte görüyoruz. Rakibimiz olan markalar 30-40 yıllık ve dev sermayeli markalar. Kendi markanı satmak yeri geldiğinde zor. Hedef pazarımız Batı Avrupa ve ABD’den örnek vereyim. Hepsinin çalıştığı dünya çapında tanınan markaları var. Benim markam budur. Ben bu ürünü istiyorum diyor. Ne istediğini ve kaç liraya alacağını biliyor. Kendi markamı satarken ben müşteri sadakati yakalıyorum. Kendi markasını yaptıracak adam bunu az paraya herkese yaptırabilir. Bugün size yarın bana yaptırır. İhracat verilerini incelerseniz birim maliyetinin sürekli düştüğünü görürsünüz. Katma değer hep azalıyor. Bu kendi markanı satmamanın bir durumu. Kendi markanızı satarsanız, fiyatı siz belirlersiniz. Ben herkesin kendine göre bir şeyler bulabileceği bir katalog hazırlıyorum. Kendi web sitemizde kataloğumuza ulaşabilirler. Bayi ağı üzerinden de görebilirler. 81 ilde binden fazla bayimiz var. 10 tane de pazarlamacı arkadaşımız var. Bütün müşterilerimizi ziyaret ediyorlar. Biz masa başında olan işletme sahipleri değiliz. Bizde ziyaretler yapıyoruz. Böylece pazarı görebiliyorsunuz. Bunları ölçmek, biçmek için gidip görüşmek öğrenmek bilmek lazım. Pazarda ne moda, insanlar ne beğeniyor bunları görüyoruz. En güzel desen satan desendir. Pazarı güzel kokluyoruz. Kataloglarımız çok beğeniliyor. İnsanlar artık Cotton Box’u satmak istiyorlar. Artık tercih sebebi bir markayız.
MEHMET ÇAKMAK: Biraz da ihracat konuşalım. Yurt dışı pazarını nasıl oluşturdunuz?
EMİN MERT TURGUT: Bundan 3-4 yıl öncesine kadar en güzel ticaret yaptığımız ülkeler Arap Yarımadasındaki ülkelerdi. Son dönemdeki olaylardan dolayı o kaleyi kaybettik. Yeni pazar arayışı içine girdik. Ülke ülke gezdik. Fuarlara katıldık. Mail üzerinden saldırdık. Birçok yol denedik. Şimdi 40’dan fazla ülkeye aktif ihracatımız var. En büyük ağırlığımız, Balkanlar, Ukrayna, Azerbaycan, Rusya, Türki Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika, Kıbrıs, Batı Avrupa ve ABD ile çalışıyoruz. Batı Avrupa ve ABD ile hedefimiz çok çok büyük. Kendi markanı oralara satmak çok zor. İtalya, Fransa marka cenneti ülkeler. Ağır ağır cirolarımızı oralarda arttırıyoruz ama istediğimiz seviyede değiliz.
MEHMET ÇAKMAK: Birçok Avrupa markası ürünlerini burada ürettirip, paketletip tüm dünyada satılıyor. Böyle bir markaya ulaşmak çok mu zor?
EMİN MERT TURGUT: Türkiye için bu hayal değil. Dev yapılanma ve dev sermaye ile olur. Yakın gelecekte bunun olması çok zor. Ama hedefimiz elbette bu. Bu sebeple yola çıktık. Bizim yola çıkış noktamız dünyanın her noktasındaki her insanın Cotton Box nevresimleri ile uyansın istiyoruz. Hedefimiz e-ticaret ve ihracat… Yüzde 50 ihracat yüzde 50 iç piyasaya çalışmak da bir başka hedefimiz…
MEHMET ÇAKMAK: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
EMİN MERT TURGUT: Bu organizasyon için ve beni çağırdığınız için teşekkür ediyorum. DEGİAD Ailesi’ne teşekkür ediyorum. Üç yıldır DEGİAD üyesiyim. İçinde bulunmaktan gurur duyduğum ve mutlu olduğum bir ortam. Denizli Metropol Ailesi’ne de teşekkür ediyorum. Umarım daha güzel günler görürüz.
“DEGİAD KONUŞUYOR” PROGRAMINDA DEGİAD ÜYESİ EMİN MERT TURGUT, HEM KENDİNİ, HEM DE İŞİNİ ANLATTI…
0 Yorum