”Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği ve Denizli Metropol Haber işbirliği ile “DETGİS'in '20. Yılında 20 Duayen İş insanı” ile belgesel tadında hazırlanan programın yirmi üçüncü bölümü yayınlandı. Denizli Metropol’de konuğumuz Altınbaşak Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çalışkan oldu.
ÖZEL RÖPORTAJ
Her Hafta Salı günü yayınlanan ve tekstil duayenlerinin hayatlarının anlatıldığı bu çok özel programın yirmi üçüncü bölümünde duayen iş insanı Altınbaşak Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çalışkan iş ve özel hayatından kesitler anlattı.
DETGİS Yönetim Kurulu Başkanı Mukaddes Başkaya’ya mesleğe nasıl başladığından, bugünlere nasıl geldiğine kadar birçok konuda tecrübelerini aktaran İş insanı Çalışkan, iş yaşamındaki başarısının sırlarını da Denizli Metropol ile paylaştı. İzleyici rekoru kıran programda ayrıca Denizli tekstil sanayisinin dünü ve bugünü de masaya yatırıldı.
İŞTE O RÖPORTAJ…
MUKADDES BAŞKAYA: Bugün Altınbaşak Tekstil’de, Altınbaşak Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çalışkan ile birlikteyiz.
MEHMET ÇALIŞKAN: Böylesine değerli bir projede yer aldığım, bizi de uygun gördüğünüz için çok teşekkür ediyorum. Çok takdir ettiğim bu proje tekstil tarihinin geleceğe ışık tutacağı bir proje. O yüzden çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Çok güzel bir girişim.
MUKADDES BAŞKAYA: Mehmet Bey sizi tanıyabilir miyiz?
MEHMET ÇALIŞKAN: Ben 1956 yılında İstanbul’da doğdum. Babam ve annem İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik krizler nedeniyle Denizli Babadağ’dan çıkıp İstanbul’a göç ediyorlar. Babadağ’ın coğrafi şartları insanları buna zorluyor. Dokumacılık yapılıyor. Elektrik yok. El tezgahları ile insanlar o dönem çabalıyorlar. Babam 22 yaşında evleniyor ve İstanbul’a ekmek parası kazanmak için gidiyor. Babamın Sultanhamam’da iş yeri vardı. Yerli malı satıyordu. Ben ilkokul döneminde dükkana gelip giderdim. Gelişmemde ve bugünleri yaşamamda Sultanhamam’ın çok büyük etkisi vardır. Babam 1971 yılında vefat etti. İstanbul serüvenimiz 3 yıl daha sürdü. Babadağ’da ise Aydın, Salih ve Sait Atıcı kardeşler 1971 yılında Altınbaşak Tekstil’i kuruyorlar. Ben ise dördüncü olarak İstanbul’dan gelerek katıldım. Daha 18 yaşındaydım. Aydın Atıcı ve Salih Atıcı vefat etti. Kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum. Sait Atıcı ise Onursal Başkanımız olarak devam ediyor.
MUKADDES BAŞKAYA: Altınbaşak Tekstil, Babadağ’da mı kuruluyor?
MEHMET ÇALIŞKAN: Evet. Babadağ’da kuruluyor. Sait Bey’in öncesinde bir de dokuma tezgahları ile ilgili marangozluk serüveni var. Onu da anlatayım. Kendisi el tezgahlarında üretimin sınırlı olması ve beden gücünün çok olmasından dolayı, bunları nasıl otomatikleştiririz diye düşünüyor ve bununla ilgili girişimleri oluyor. Arkadaşları ile birlikte Bursa’ya gidiyor. Oradan malzemeler alıp, mevcut el tezgahlarını yarı otomatik hale getiriyorlar. Bu yayılmaya başlıyor. 60’dan sonra elektrik geliyor. Sait Bey ürettiği dokuma tezgahları ile bizde üretim yapıp niye tekstil işine girmeyelim diye düşünüp, kardeşleri ile birlikte şirketi kurup, 8 tezgahlı bir atölye kurularak benimde dahil olmamla çizgili çarşaflar yapmaya başlıyoruz. 70’li yıllardan söz ediyoruz. Çizgili çarşafları üretip, siparişleri alıp İstanbul, Ankara, Karadeniz ve Güney Doğu’ya gönderiyoruz. Ben 1976 yılında askere gidip geldim. O dönem rotasyon baskı çıktı. Baya yaygınlaştı. O dönem Denizli’de baskı makinası yok. Biz Bursa’da bastırıyoruz. Konfeksiyonunu Babadağ’da yaptırıyoruz. O da rağbet gördü. Belli bir büyümenin ardından, artık daha da büyümemiz gerektiğini düşündük. Talep arttı. Genel sektörün konjektörü de sizi ona zorluyor. Artık Denizli’ye gitmemiz gerektiğini düşündük ve 1986 yılında Denizli’ye taşındık. Burada tabi Sait Bey’in girişimci ruhunun da büyük etkisi var. Tam otomatik tezgahlar yeni yeni başlıyor. Avrupa’dan gelen tezgahlarda var. O dönem Denizli OSB kuruluyor ve yavaş yavaş yerleşmeler başlıyor oraya. 1987 yılında Sait Bey, makina fuarına gidiyor İtalya’ya. O zaman Türkiye’de girişimcilik ön planda. Rahmetli Özal ile birlikte tüm kapılar açıldı. Yatırımcılara teşvikler veriliyor. Öz güven var. Hiç bir şeyiniz yok. Sen yap diyor ben arkandayım. Sait Bey, fuarda makina siparişi veriyor. Büyük heyecan tabi ki. Denizli’ye dönüyor. Makinayı kuracak alan yok. Kapalı alan sorunu var. Denizli Organize Sanayi Bölgesi onun kilometre taşı oluyor. 10 bin metrekare alanla başlayan bir serüven. Fabrika inşaatı bitiyor. İtalya’dan gelen dokuma makinaları ile tam otomatik üretime başladık. Ürettiğimiz bezleri Nazilli Köytaş’ta bastırıp, Denizli’de konfeksiyonunu yapıp, iç piyasaya satıyoruz. Aynı zamanda diğer sektördeki arkadaşlar, havlu ihracatına başlıyorlar. Bu da diğer insanların o işe yönelmesine yol açıyor. Dokuma makinalarının sayısını arttırarak, ihracata başladık. 1990 yılında ham bezleri Norveç, İsveç ve Almanya’ya gönderdik. Bir müddet devam etti. Talep vardı. Ham bez bize lazım tabi. Sonra baskılı bez göndermeye başladık. Biz havluya 1995 yılında geçiş yaptık. İhracat talebi var. ihracata da o dönem önem vermeye başladık. Havlu ihracatı meselesi Abdülkadir Uslu ve Besalet Küçüker’in Almanya ziyareti ile başlar. Çok güzel bir girişimcilik örneği. Takdir etmemek mümkün değil. Bizim önümüzü açtılar. Saygıyla yad ediyoruz kendilerini. İhracata böyle başladık ve bugünlere kadar arttırarak geldik. Fuarlar çok önemli tabi gelişim açısından. Bizlere yön veriyor. Özal döneminden bahsettik. Rahmetli Özal’ın teşviklerinden en çok Denizli tekstil sektörü yararlandı. Bu esnada ihracatı, kambiyoyu, dövizi öğrendik. İstihdam yaratıldı. Özellikle kadın istihdamı arttı. Bu başka şehirlerde olmayan bir özellik. Sigortalı sayısı yükseldi. Sanayileşmenin getirdiği güzellikler bunlar.
MUKADDES BAŞKAYA: Siz firma olarak kendi markanızla iç piyasaya çalışmakla birlikte Arap ülkeleri ile Dünyanın birçok ülkesine ihracat yapıyorsunuz. Müşterinin çeşitlenmesi anlamında bu çok önemli. İhracatta fason üretim yapıyorsunuz ama, Altınbaşak markasıyla da oldukça güçlüsünüz.
MEHMET ÇALIŞKAN: Sektörün buna ihtiyacı var. Üretim yapıyorsunuz. Yumurtaları ayrı sepetlere koymanız lazım. 2010 yılında Çin devreye girince, bizim ABD ile bornoz ihracatımızda büyük gerileme oldu. Sadece ABD’ye çalışan arkadaşlarımız zorlandı. Hem iç piyasa, hem Avrupa, hem de Orta Doğu ile çalışmanın bir getirisi var. burada bizim gelişmemizin bir nedeni de, Sait Bey 1990 yılında Rusya’ya gidiyor. Henüz duvarlar yıkılmadan. Diyor ki hiçbir şey yok orada. Çok bakir bir pazar. Bakın bugün öyle oldu. 30 yıllık mevzu. Şimdi Türkiye’nin tekstille ilgili Rusya’da firmaları var. Bunu görebilmek o müteşebbis bakışı ile ilgili bu durum. Aslında bu geleceği görmek. O yüzden çok değerlidir bizim için bu noktaya gelmemiz ve geleceğimizi görmemiz açısından. Zaten başından beri bize öğrettiği, hatta 50 yıl önce söylediği sözler kalite, güven ve istikrar. Bir kere yaptığın iş kaliteli olacak. Avrupa’ya ihracat yapıyorsun. Güvenilir olacaksın. Bir de sürekliliğin olacak. Bugün en çok konuştuğumuz konular. Bu yolda bugünlere geldik. Sait Bey’in kardeşleri iki yıl içinde vefat edince, bizde Sait Bey’i Onursal Başkanımız olarak başımızda bulunduruyoruz. İşlerimizi yaparken, arkamızdan gelen nesle için faydalı işler yapmak adına Sait Bey’in bize tavsiyeleri ve kurduğu vakıfla birlikte temelinde insana hizmet olan ve ahireti de kazandıracak olan girişimleri var. Biz Sait Bey’in bize bıraktığı vakıfta dahil onun devamı için gayret sarf ediyoruz. ‘Hayırlı insan olmak, insanlara faydalı olandır’ kaidesiyle faydalı insan olmak için çabalıyoruz. Bende Yönetim Kurulu Başkanı olarak firmayı daha da ileriye taşımak için ve yatırımları devam ettirmek için çalışıyorum.
MUKADDES BAŞKAYA: Son günlerde iplik, döviz ve pandemi sorunları ile uğraşıyoruz. Ayakta kalmak ve devam edebilmek için yatırım gerekiyor. Sizce yatırım yapılıyor mu sektörde?. Siz bununla nasıl başa çıkıyorsunuz? Neler yapıyorsunuz?
MEHMET ÇALIŞKAN: Biz yatırım yapıyoruz. Yapmaya çalışıyoruz. Mal satabilmemiz için sürekli kendimizi yenilememiz lazım. Eski makinalarla verimsiz bir şekilde çalışarak bu maliyetlerle baş edemezsiniz. Daha tasarruflu, daha çevreci, daha verimli çalışabilirsiniz. Belgelendirme kuruluşları bunu istiyor. Fransa bana mal satman için bu belgelerin olması lazım diyor. Gelip denetliyor. Ben bundan memnun kalıyorum. Çünkü benim bunu çalışanlarıma anlatmam mümkün ama uygulamada sıkıntı yaşıyoruz. Onlar gelip denetlediğinde ben de diyorum ki çalışanlarıma “Bizim bunlara mal satmamız için bunları uygulamamız lazım” diyorum. Bu durum bizi geliştiriyor aynı zamanda. Bunlara uymazsan satamazsın.
MUKADDES BAŞKAYA: Bir aile şirketinin Yönetim Kurulu Başkanısınız. Kurumsallaşma ile ilgili neler yapıyorsunuz? Şirketin devamlılığı için kurumsal yapının kurulması çok önemli?
MEHMET ÇALIŞKAN: Bu şirketler için olmazsa olmaz bir kural. Büyüklerimiz; şirketi kuracağız, fabrikayı yapacağız, üretime geçeceğiz derken buna vakit ayıramadılar. Günümüze geldiğimizde bunun yapılması gerektiği ortada. Kişiler değil, kurumun ön plana çıkması gerekiyor. Sürekliliğin devamı için ben bunu olmazsa olmaz görüyorum. Bununla ilgili çalışmalarımız var. Kurullar kurduk. Toplantılar yapıyoruz. Gayret gösteriyoruz. Bende bunun arkasındayım. Tüm sektörlerdeki arkadaşlara da bunu tavsiye ediyorum. Bunu yapmayanlarda dağılmalar oluyor. Bunlar hoş şeyler değil. Uzmanlar var. Danışarak firmaların sürdürülebilir olmasını sağlamak gerekiyor.
MUKADDES BAŞKAYA: 80’li yıllardan bu yana birçok krizle karşılaştınız. Bunları nasıl yönettiniz?
MEHMET ÇALIŞKAN: İçinde bulunduğunuz duruma adapte olmanız gerekiyor. Biz Babadağlılar arasında bir yardımlaşma kültürü var. Eğer bir firma dardaysa, gidiyor iç piyasadan sıkıntıda olan firmaya sana 10 kamyon iplik veriyorum diyor. Babadağ’da bu tür bir kültür var. Ticaret Odasının kuruluşu eski Babadağ’da. Kalite kontrolü de yapılırmış. Oradan gelen yardımlaşma kültürü var ve bu çok önemli bir itibar kredisi. Bu da olmazsa küçülmeye gidiyorsunuz. Global bir krizse sizde o krizi yaşamak zorunda kalıyorsunuz. O yardımlaşma kültürüne bende çok önem veriyorum. Herkesin birbiri ile bağlantısı var. Herkes birbirini idare etmek noktasında. Şimdi birçok firma entegre oldu ama. 80’den sonra bu vardı.
MUKADDES BAŞKAYA: Belki pandemi dönemi de bir kriz olarak nitelendirilebilir. Bu belirsizlikler içinde iş ve hayat devem ediyor.
MEHMET ÇALIŞKAN: Burada yine yardımlaşma var. Devlet kısa çalışma ödeneği dahil bazı yardımlarda bulundu. Zorluklarımız var. Bir taraftan işletmelerimiz büyürken, ekonomik olarak küçüldüğümüzü hissediyoruz. 2020 yılını başa baş geçirdik. Umudu kaybetmemek lazım. Bunlar geçmişte de yaşandı. Ben yaşantımıza baktığımızda şükrediyorum.
MUKADDES BAŞKAYA: İş hayatınızdaki en önemli yapı taşları büyümeniz anlamında ne olmuştur?
MEHMET ÇALIŞKAN: Bir insanın bu motivasyonu sağlamasını gerektiren dini duygulardır. Beni etkileyen insanların hayırlısı insanlara faydalı olan cümlesidir. Yaptığın işte insana dokunacak, faydalı olacaksın. Bu Peygamberimizin bir hadisi. Bunun için ekmeğimizi büyütüp paylaşmamız lazım. İdealist düşünmek, realist yaşamak gerekiyor. Ben buna birde pozitif olmayı ekiyorum. Bu da olmazsa olmaz. Her şeye karamsar bakmamamız lazım. Bir hayat yaşıyoruz. Her şeyimiz varsa bunu sağlamak için çok çalışmamız gerekiyor. Bizi motive edenler bunlar.
MUKADDES BAŞKAYA: Tasarım ve Ar-Ge bölümünüz var. Siz bu konuda ne tür yenilikler yapıyorsunuz. Marka için bu çok önemli.
MEHMET ÇALIŞKAN: Sürekli yenilenme ve gelişme için Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmaları çok önemli. Sıradan olmamak ve ön plana çıkmak için olmazsa olmaz. Bunları meydana getirmek ve takip etmek lazım. Müşterilerde sizi yönlendiriyor. Müşteri fuarda bunu ben belirliyorum. Renkleri ben belirliyorum diyor. Sen kırmızı bu yıl moda de. Olmuyor havada kalıyor. Kabul edilen otorite rengi belirliyor. Trend alanına diğer ürünleri de koyuyor. İlginç gelse de bunlara uyum sağlamak ve koleksiyonunuzu ona göre şekillendiriyorsunuz. Kabul ediyorsunuz o trendi. Ben bunu böyle yapacağım diyemezsiniz. Olduğunuz yerde kalırsınız o zaman. Kalite ile destekleyince vazgeçilmez oluyorsunuz.
MUKADDES BAŞKAYA: Bir gününüz nasıl geçiyor?
MEHMET ÇALIŞKAN: İşimi 7/24 düşünüyorum. Bunu yaparken de Cumartesi Pazarım da yok. Kendime iş yerimde bir yaşam alanı oluşturdum. Tavuk, kaz, ördek aldım. Beni iş stresinden uzaklaştırsın diye. Herkese tavsiye ederim. Bu geleceğe de kendim için yatırım. İnsanın iş dışında başka şeylerle de uğraşması lazım. İşletmenin uzak bir yerinde kurulu. Oraya da yürümüş oluyorum. Aile çok önemli. Ailemi de çevremi de ihmal etmeden bunlarla meşgul oluyorum. Yürüyüş yapmayı seviyorum. Stresten de uzak tutuyor insanı.
MUKADDES BAŞKAYA: Yeni sanayicilere ne gibi tavsiyeleriniz olur?
MEHMET ÇALIŞKAN: 30 yıl önce biz burada işe başlarken, İtalya’dan makinalar geldi. Kurulacak, dil bilen çalışanımız yok. Denizli’den tercüman getiriyoruz kuracak kişiyle anlaşmak için. Mühendis yok. Yetişmiş insan gücü noktasında eksiklerimiz var. Teknik noktada eksiklikler var. O sıkıntıları yaşadık. Sonra ısıtma soğutma yapacaksınız. Makine Mühendisi yok. Bunlar 2000’den sonra PAÜ’nün mezuniyetlere başlaması sonrası çözüldü. Sonra belki bir yığılma oldu. Şimdi 30 mühendisle çalışıyoruz. Arkadaşlarıma şunu söylüyorum. İşinizi 8 saat olarak görmeyin. Kendinizi geliştirin. Okuyun, lisan öğrenin. Yoksa bir katkınız olmuyor. Ben sizin yaptığınız işi zaten 30 yıl önce yapıyordum. Siz teknik olarak bize faydanız olacak. Bizi geliştirip ileriye taşıyacaksınız. Gelişim için değişim şart. Kendilerini geliştirmeleri lazım. Meslekleri ile ilgili bilgilere sürekli ulaşmalı, kendilerini pratikte de güncellemeleri lazım. İnsan ilişkileri de buna dahil.
MUKADDES BAŞKAYA: İstanbul Sultanhamam’da başlayıp burada devam etmişsiniz. Tekrar dünyaya gelseydiniz, yine aynı işi mi yapardınız?
MEHMET ÇALIŞKAN: Kaderinin getirdiği noktada insanlar. Küçükken doktor olacağım diyorsun belki. Sonra bambaşka bir işe dönüyorsunuz. Ben yaptığım işten çok memnunum. Doğru, dürüst ve ahlaklı yapmak için çaba gösteriyoruz.
MUKADDES BAŞKAYA: Altınbaşak Tekstil’in sadece kendi işine yani tekstile ve işletmeye yatırım yaptığını başka sektörlere girmediğini görüyoruz. Siz düşünmediniz mi başka sektörlerde olmayı?
MEHMET ÇALIŞKAN: Birinci kuşak hayattayken, buraya dokumacılıktan geldi. O, 40 -50 yıl süre başka sektöre geçmeyi bizim açımızdan sağlayabilmiş değil. Biz ve bizden sonraki nesil bunu düşünecek. Bunu yapan arkadaşlarımız oldu. Ama en iyi yaptığın iş bildiğin iştir diyorum.
MUKADDES BAŞKAYA: Hayatınızla ilgili bir film çekiliyor olsa ismi ne olurdu?
MEHMET ÇALIŞKAN: Azmetmenin, çalışma ve başarmanın vurgulanacağı bir baylık olabilir. Azim, gayret, başarı olurdu.
MUKADDES BAŞKAYA: Sizin için en heyecan verici tecrübe neydi?
MEHMET ÇALIŞKAN: Yaptığımız işlerin sergilendiği Almanya, ABD gibi ülkelerde katıldığımız fuarlarda stantlar kuruluyor. Bir sürü emek sarf ediyorsunuz. Orada bir yıllık yaptığınız üretimi sergilemek, bunların bitmiş hali size onur ve gurur veriyor. ABD’de gittiğimiz bir fuarda bizim geliştirdiğimiz NASA Uzay Teknolojisinden esinlendiğimiz bir ürünümüz vardı. O ürünle ödül aldık. En faydalı ve yararlı ödül adıyla. O büyük gurur vesilemiz oldu. 2011 yılındaydı. Bunlar sizi motive eden şeyler. Bizi mutlu ediyor bu tür neticeler.
MUKADDES BAŞKAYA: Çocukluğunuza dönsek en çok neyi özlüyorsunuz?
MEHMET ÇALIŞKAN: Şimdiki gibi futbol sahaları yoktu. Biz mahalle aralarında top oynuyorduk. Aslında çocukluğumu yaşadığım söylenemez ama. Halen oynamak isterim. Benim bisikletim vardı ama doğru düzgün yol yoktu. Şimdi bisiklet yolları var. Uçurtma uçururdum. O çok güzeldi. Şimdi o da pek kalmadı.
MUKADDES BAŞKAYA: Sizce istediğiniz yere geldiniz mi? Bundan sonrası için hedef nedir?
MEHMET ÇALIŞKAN: İçinde bulunduğumuz işi doğru, düzgün yapmak en büyük hedefimiz. Bunu yapacağız ki, sonra başka işler yapacağız. Tekstil, insanın doğumundan ölümüne kadar tüketilen bir olgu. Ürünler değişim gösterebiliyor. Sürekli öğrenme içindeyiz. Değişimi yakalamak ve takip etmek lazım.
MUKADDES BAŞKAYA: Son olarak eklemek istediğiniz ne olur?
MEHMET ÇALIŞKAN: Sektöre damga vuran duayenlerimizi buradan anmak isterim. Sektöre emek vermiş insanlar Ali İhsan Kasapoğlu, Esat Sivri, Besalet Küçüker, Nevzat Özel, Allah Rahmet eylesin.
MEHMET ÇALIŞKAN İLE YAPILAN BU ÇOK ÖZEL RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
ÖZEL RÖPORTAJ
Her Hafta Salı günü yayınlanan ve tekstil duayenlerinin hayatlarının anlatıldığı bu çok özel programın yirmi üçüncü bölümünde duayen iş insanı Altınbaşak Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çalışkan iş ve özel hayatından kesitler anlattı.
DETGİS Yönetim Kurulu Başkanı Mukaddes Başkaya’ya mesleğe nasıl başladığından, bugünlere nasıl geldiğine kadar birçok konuda tecrübelerini aktaran İş insanı Çalışkan, iş yaşamındaki başarısının sırlarını da Denizli Metropol ile paylaştı. İzleyici rekoru kıran programda ayrıca Denizli tekstil sanayisinin dünü ve bugünü de masaya yatırıldı.
İŞTE O RÖPORTAJ…
MUKADDES BAŞKAYA: Bugün Altınbaşak Tekstil’de, Altınbaşak Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çalışkan ile birlikteyiz.
MEHMET ÇALIŞKAN: Böylesine değerli bir projede yer aldığım, bizi de uygun gördüğünüz için çok teşekkür ediyorum. Çok takdir ettiğim bu proje tekstil tarihinin geleceğe ışık tutacağı bir proje. O yüzden çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Çok güzel bir girişim.
MUKADDES BAŞKAYA: Mehmet Bey sizi tanıyabilir miyiz?
MEHMET ÇALIŞKAN: Ben 1956 yılında İstanbul’da doğdum. Babam ve annem İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik krizler nedeniyle Denizli Babadağ’dan çıkıp İstanbul’a göç ediyorlar. Babadağ’ın coğrafi şartları insanları buna zorluyor. Dokumacılık yapılıyor. Elektrik yok. El tezgahları ile insanlar o dönem çabalıyorlar. Babam 22 yaşında evleniyor ve İstanbul’a ekmek parası kazanmak için gidiyor. Babamın Sultanhamam’da iş yeri vardı. Yerli malı satıyordu. Ben ilkokul döneminde dükkana gelip giderdim. Gelişmemde ve bugünleri yaşamamda Sultanhamam’ın çok büyük etkisi vardır. Babam 1971 yılında vefat etti. İstanbul serüvenimiz 3 yıl daha sürdü. Babadağ’da ise Aydın, Salih ve Sait Atıcı kardeşler 1971 yılında Altınbaşak Tekstil’i kuruyorlar. Ben ise dördüncü olarak İstanbul’dan gelerek katıldım. Daha 18 yaşındaydım. Aydın Atıcı ve Salih Atıcı vefat etti. Kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum. Sait Atıcı ise Onursal Başkanımız olarak devam ediyor.
MUKADDES BAŞKAYA: Altınbaşak Tekstil, Babadağ’da mı kuruluyor?
MEHMET ÇALIŞKAN: Evet. Babadağ’da kuruluyor. Sait Bey’in öncesinde bir de dokuma tezgahları ile ilgili marangozluk serüveni var. Onu da anlatayım. Kendisi el tezgahlarında üretimin sınırlı olması ve beden gücünün çok olmasından dolayı, bunları nasıl otomatikleştiririz diye düşünüyor ve bununla ilgili girişimleri oluyor. Arkadaşları ile birlikte Bursa’ya gidiyor. Oradan malzemeler alıp, mevcut el tezgahlarını yarı otomatik hale getiriyorlar. Bu yayılmaya başlıyor. 60’dan sonra elektrik geliyor. Sait Bey ürettiği dokuma tezgahları ile bizde üretim yapıp niye tekstil işine girmeyelim diye düşünüp, kardeşleri ile birlikte şirketi kurup, 8 tezgahlı bir atölye kurularak benimde dahil olmamla çizgili çarşaflar yapmaya başlıyoruz. 70’li yıllardan söz ediyoruz. Çizgili çarşafları üretip, siparişleri alıp İstanbul, Ankara, Karadeniz ve Güney Doğu’ya gönderiyoruz. Ben 1976 yılında askere gidip geldim. O dönem rotasyon baskı çıktı. Baya yaygınlaştı. O dönem Denizli’de baskı makinası yok. Biz Bursa’da bastırıyoruz. Konfeksiyonunu Babadağ’da yaptırıyoruz. O da rağbet gördü. Belli bir büyümenin ardından, artık daha da büyümemiz gerektiğini düşündük. Talep arttı. Genel sektörün konjektörü de sizi ona zorluyor. Artık Denizli’ye gitmemiz gerektiğini düşündük ve 1986 yılında Denizli’ye taşındık. Burada tabi Sait Bey’in girişimci ruhunun da büyük etkisi var. Tam otomatik tezgahlar yeni yeni başlıyor. Avrupa’dan gelen tezgahlarda var. O dönem Denizli OSB kuruluyor ve yavaş yavaş yerleşmeler başlıyor oraya. 1987 yılında Sait Bey, makina fuarına gidiyor İtalya’ya. O zaman Türkiye’de girişimcilik ön planda. Rahmetli Özal ile birlikte tüm kapılar açıldı. Yatırımcılara teşvikler veriliyor. Öz güven var. Hiç bir şeyiniz yok. Sen yap diyor ben arkandayım. Sait Bey, fuarda makina siparişi veriyor. Büyük heyecan tabi ki. Denizli’ye dönüyor. Makinayı kuracak alan yok. Kapalı alan sorunu var. Denizli Organize Sanayi Bölgesi onun kilometre taşı oluyor. 10 bin metrekare alanla başlayan bir serüven. Fabrika inşaatı bitiyor. İtalya’dan gelen dokuma makinaları ile tam otomatik üretime başladık. Ürettiğimiz bezleri Nazilli Köytaş’ta bastırıp, Denizli’de konfeksiyonunu yapıp, iç piyasaya satıyoruz. Aynı zamanda diğer sektördeki arkadaşlar, havlu ihracatına başlıyorlar. Bu da diğer insanların o işe yönelmesine yol açıyor. Dokuma makinalarının sayısını arttırarak, ihracata başladık. 1990 yılında ham bezleri Norveç, İsveç ve Almanya’ya gönderdik. Bir müddet devam etti. Talep vardı. Ham bez bize lazım tabi. Sonra baskılı bez göndermeye başladık. Biz havluya 1995 yılında geçiş yaptık. İhracat talebi var. ihracata da o dönem önem vermeye başladık. Havlu ihracatı meselesi Abdülkadir Uslu ve Besalet Küçüker’in Almanya ziyareti ile başlar. Çok güzel bir girişimcilik örneği. Takdir etmemek mümkün değil. Bizim önümüzü açtılar. Saygıyla yad ediyoruz kendilerini. İhracata böyle başladık ve bugünlere kadar arttırarak geldik. Fuarlar çok önemli tabi gelişim açısından. Bizlere yön veriyor. Özal döneminden bahsettik. Rahmetli Özal’ın teşviklerinden en çok Denizli tekstil sektörü yararlandı. Bu esnada ihracatı, kambiyoyu, dövizi öğrendik. İstihdam yaratıldı. Özellikle kadın istihdamı arttı. Bu başka şehirlerde olmayan bir özellik. Sigortalı sayısı yükseldi. Sanayileşmenin getirdiği güzellikler bunlar.
MUKADDES BAŞKAYA: Siz firma olarak kendi markanızla iç piyasaya çalışmakla birlikte Arap ülkeleri ile Dünyanın birçok ülkesine ihracat yapıyorsunuz. Müşterinin çeşitlenmesi anlamında bu çok önemli. İhracatta fason üretim yapıyorsunuz ama, Altınbaşak markasıyla da oldukça güçlüsünüz.
MEHMET ÇALIŞKAN: Sektörün buna ihtiyacı var. Üretim yapıyorsunuz. Yumurtaları ayrı sepetlere koymanız lazım. 2010 yılında Çin devreye girince, bizim ABD ile bornoz ihracatımızda büyük gerileme oldu. Sadece ABD’ye çalışan arkadaşlarımız zorlandı. Hem iç piyasa, hem Avrupa, hem de Orta Doğu ile çalışmanın bir getirisi var. burada bizim gelişmemizin bir nedeni de, Sait Bey 1990 yılında Rusya’ya gidiyor. Henüz duvarlar yıkılmadan. Diyor ki hiçbir şey yok orada. Çok bakir bir pazar. Bakın bugün öyle oldu. 30 yıllık mevzu. Şimdi Türkiye’nin tekstille ilgili Rusya’da firmaları var. Bunu görebilmek o müteşebbis bakışı ile ilgili bu durum. Aslında bu geleceği görmek. O yüzden çok değerlidir bizim için bu noktaya gelmemiz ve geleceğimizi görmemiz açısından. Zaten başından beri bize öğrettiği, hatta 50 yıl önce söylediği sözler kalite, güven ve istikrar. Bir kere yaptığın iş kaliteli olacak. Avrupa’ya ihracat yapıyorsun. Güvenilir olacaksın. Bir de sürekliliğin olacak. Bugün en çok konuştuğumuz konular. Bu yolda bugünlere geldik. Sait Bey’in kardeşleri iki yıl içinde vefat edince, bizde Sait Bey’i Onursal Başkanımız olarak başımızda bulunduruyoruz. İşlerimizi yaparken, arkamızdan gelen nesle için faydalı işler yapmak adına Sait Bey’in bize tavsiyeleri ve kurduğu vakıfla birlikte temelinde insana hizmet olan ve ahireti de kazandıracak olan girişimleri var. Biz Sait Bey’in bize bıraktığı vakıfta dahil onun devamı için gayret sarf ediyoruz. ‘Hayırlı insan olmak, insanlara faydalı olandır’ kaidesiyle faydalı insan olmak için çabalıyoruz. Bende Yönetim Kurulu Başkanı olarak firmayı daha da ileriye taşımak için ve yatırımları devam ettirmek için çalışıyorum.
MUKADDES BAŞKAYA: Son günlerde iplik, döviz ve pandemi sorunları ile uğraşıyoruz. Ayakta kalmak ve devam edebilmek için yatırım gerekiyor. Sizce yatırım yapılıyor mu sektörde?. Siz bununla nasıl başa çıkıyorsunuz? Neler yapıyorsunuz?
MEHMET ÇALIŞKAN: Biz yatırım yapıyoruz. Yapmaya çalışıyoruz. Mal satabilmemiz için sürekli kendimizi yenilememiz lazım. Eski makinalarla verimsiz bir şekilde çalışarak bu maliyetlerle baş edemezsiniz. Daha tasarruflu, daha çevreci, daha verimli çalışabilirsiniz. Belgelendirme kuruluşları bunu istiyor. Fransa bana mal satman için bu belgelerin olması lazım diyor. Gelip denetliyor. Ben bundan memnun kalıyorum. Çünkü benim bunu çalışanlarıma anlatmam mümkün ama uygulamada sıkıntı yaşıyoruz. Onlar gelip denetlediğinde ben de diyorum ki çalışanlarıma “Bizim bunlara mal satmamız için bunları uygulamamız lazım” diyorum. Bu durum bizi geliştiriyor aynı zamanda. Bunlara uymazsan satamazsın.
MUKADDES BAŞKAYA: Bir aile şirketinin Yönetim Kurulu Başkanısınız. Kurumsallaşma ile ilgili neler yapıyorsunuz? Şirketin devamlılığı için kurumsal yapının kurulması çok önemli?
MEHMET ÇALIŞKAN: Bu şirketler için olmazsa olmaz bir kural. Büyüklerimiz; şirketi kuracağız, fabrikayı yapacağız, üretime geçeceğiz derken buna vakit ayıramadılar. Günümüze geldiğimizde bunun yapılması gerektiği ortada. Kişiler değil, kurumun ön plana çıkması gerekiyor. Sürekliliğin devamı için ben bunu olmazsa olmaz görüyorum. Bununla ilgili çalışmalarımız var. Kurullar kurduk. Toplantılar yapıyoruz. Gayret gösteriyoruz. Bende bunun arkasındayım. Tüm sektörlerdeki arkadaşlara da bunu tavsiye ediyorum. Bunu yapmayanlarda dağılmalar oluyor. Bunlar hoş şeyler değil. Uzmanlar var. Danışarak firmaların sürdürülebilir olmasını sağlamak gerekiyor.
MUKADDES BAŞKAYA: 80’li yıllardan bu yana birçok krizle karşılaştınız. Bunları nasıl yönettiniz?
MEHMET ÇALIŞKAN: İçinde bulunduğunuz duruma adapte olmanız gerekiyor. Biz Babadağlılar arasında bir yardımlaşma kültürü var. Eğer bir firma dardaysa, gidiyor iç piyasadan sıkıntıda olan firmaya sana 10 kamyon iplik veriyorum diyor. Babadağ’da bu tür bir kültür var. Ticaret Odasının kuruluşu eski Babadağ’da. Kalite kontrolü de yapılırmış. Oradan gelen yardımlaşma kültürü var ve bu çok önemli bir itibar kredisi. Bu da olmazsa küçülmeye gidiyorsunuz. Global bir krizse sizde o krizi yaşamak zorunda kalıyorsunuz. O yardımlaşma kültürüne bende çok önem veriyorum. Herkesin birbiri ile bağlantısı var. Herkes birbirini idare etmek noktasında. Şimdi birçok firma entegre oldu ama. 80’den sonra bu vardı.
MUKADDES BAŞKAYA: Belki pandemi dönemi de bir kriz olarak nitelendirilebilir. Bu belirsizlikler içinde iş ve hayat devem ediyor.
MEHMET ÇALIŞKAN: Burada yine yardımlaşma var. Devlet kısa çalışma ödeneği dahil bazı yardımlarda bulundu. Zorluklarımız var. Bir taraftan işletmelerimiz büyürken, ekonomik olarak küçüldüğümüzü hissediyoruz. 2020 yılını başa baş geçirdik. Umudu kaybetmemek lazım. Bunlar geçmişte de yaşandı. Ben yaşantımıza baktığımızda şükrediyorum.
MUKADDES BAŞKAYA: İş hayatınızdaki en önemli yapı taşları büyümeniz anlamında ne olmuştur?
MEHMET ÇALIŞKAN: Bir insanın bu motivasyonu sağlamasını gerektiren dini duygulardır. Beni etkileyen insanların hayırlısı insanlara faydalı olan cümlesidir. Yaptığın işte insana dokunacak, faydalı olacaksın. Bu Peygamberimizin bir hadisi. Bunun için ekmeğimizi büyütüp paylaşmamız lazım. İdealist düşünmek, realist yaşamak gerekiyor. Ben buna birde pozitif olmayı ekiyorum. Bu da olmazsa olmaz. Her şeye karamsar bakmamamız lazım. Bir hayat yaşıyoruz. Her şeyimiz varsa bunu sağlamak için çok çalışmamız gerekiyor. Bizi motive edenler bunlar.
MUKADDES BAŞKAYA: Tasarım ve Ar-Ge bölümünüz var. Siz bu konuda ne tür yenilikler yapıyorsunuz. Marka için bu çok önemli.
MEHMET ÇALIŞKAN: Sürekli yenilenme ve gelişme için Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmaları çok önemli. Sıradan olmamak ve ön plana çıkmak için olmazsa olmaz. Bunları meydana getirmek ve takip etmek lazım. Müşterilerde sizi yönlendiriyor. Müşteri fuarda bunu ben belirliyorum. Renkleri ben belirliyorum diyor. Sen kırmızı bu yıl moda de. Olmuyor havada kalıyor. Kabul edilen otorite rengi belirliyor. Trend alanına diğer ürünleri de koyuyor. İlginç gelse de bunlara uyum sağlamak ve koleksiyonunuzu ona göre şekillendiriyorsunuz. Kabul ediyorsunuz o trendi. Ben bunu böyle yapacağım diyemezsiniz. Olduğunuz yerde kalırsınız o zaman. Kalite ile destekleyince vazgeçilmez oluyorsunuz.
MUKADDES BAŞKAYA: Bir gününüz nasıl geçiyor?
MEHMET ÇALIŞKAN: İşimi 7/24 düşünüyorum. Bunu yaparken de Cumartesi Pazarım da yok. Kendime iş yerimde bir yaşam alanı oluşturdum. Tavuk, kaz, ördek aldım. Beni iş stresinden uzaklaştırsın diye. Herkese tavsiye ederim. Bu geleceğe de kendim için yatırım. İnsanın iş dışında başka şeylerle de uğraşması lazım. İşletmenin uzak bir yerinde kurulu. Oraya da yürümüş oluyorum. Aile çok önemli. Ailemi de çevremi de ihmal etmeden bunlarla meşgul oluyorum. Yürüyüş yapmayı seviyorum. Stresten de uzak tutuyor insanı.
MUKADDES BAŞKAYA: Yeni sanayicilere ne gibi tavsiyeleriniz olur?
MEHMET ÇALIŞKAN: 30 yıl önce biz burada işe başlarken, İtalya’dan makinalar geldi. Kurulacak, dil bilen çalışanımız yok. Denizli’den tercüman getiriyoruz kuracak kişiyle anlaşmak için. Mühendis yok. Yetişmiş insan gücü noktasında eksiklerimiz var. Teknik noktada eksiklikler var. O sıkıntıları yaşadık. Sonra ısıtma soğutma yapacaksınız. Makine Mühendisi yok. Bunlar 2000’den sonra PAÜ’nün mezuniyetlere başlaması sonrası çözüldü. Sonra belki bir yığılma oldu. Şimdi 30 mühendisle çalışıyoruz. Arkadaşlarıma şunu söylüyorum. İşinizi 8 saat olarak görmeyin. Kendinizi geliştirin. Okuyun, lisan öğrenin. Yoksa bir katkınız olmuyor. Ben sizin yaptığınız işi zaten 30 yıl önce yapıyordum. Siz teknik olarak bize faydanız olacak. Bizi geliştirip ileriye taşıyacaksınız. Gelişim için değişim şart. Kendilerini geliştirmeleri lazım. Meslekleri ile ilgili bilgilere sürekli ulaşmalı, kendilerini pratikte de güncellemeleri lazım. İnsan ilişkileri de buna dahil.
MUKADDES BAŞKAYA: İstanbul Sultanhamam’da başlayıp burada devam etmişsiniz. Tekrar dünyaya gelseydiniz, yine aynı işi mi yapardınız?
MEHMET ÇALIŞKAN: Kaderinin getirdiği noktada insanlar. Küçükken doktor olacağım diyorsun belki. Sonra bambaşka bir işe dönüyorsunuz. Ben yaptığım işten çok memnunum. Doğru, dürüst ve ahlaklı yapmak için çaba gösteriyoruz.
MUKADDES BAŞKAYA: Altınbaşak Tekstil’in sadece kendi işine yani tekstile ve işletmeye yatırım yaptığını başka sektörlere girmediğini görüyoruz. Siz düşünmediniz mi başka sektörlerde olmayı?
MEHMET ÇALIŞKAN: Birinci kuşak hayattayken, buraya dokumacılıktan geldi. O, 40 -50 yıl süre başka sektöre geçmeyi bizim açımızdan sağlayabilmiş değil. Biz ve bizden sonraki nesil bunu düşünecek. Bunu yapan arkadaşlarımız oldu. Ama en iyi yaptığın iş bildiğin iştir diyorum.
MUKADDES BAŞKAYA: Hayatınızla ilgili bir film çekiliyor olsa ismi ne olurdu?
MEHMET ÇALIŞKAN: Azmetmenin, çalışma ve başarmanın vurgulanacağı bir baylık olabilir. Azim, gayret, başarı olurdu.
MUKADDES BAŞKAYA: Sizin için en heyecan verici tecrübe neydi?
MEHMET ÇALIŞKAN: Yaptığımız işlerin sergilendiği Almanya, ABD gibi ülkelerde katıldığımız fuarlarda stantlar kuruluyor. Bir sürü emek sarf ediyorsunuz. Orada bir yıllık yaptığınız üretimi sergilemek, bunların bitmiş hali size onur ve gurur veriyor. ABD’de gittiğimiz bir fuarda bizim geliştirdiğimiz NASA Uzay Teknolojisinden esinlendiğimiz bir ürünümüz vardı. O ürünle ödül aldık. En faydalı ve yararlı ödül adıyla. O büyük gurur vesilemiz oldu. 2011 yılındaydı. Bunlar sizi motive eden şeyler. Bizi mutlu ediyor bu tür neticeler.
MUKADDES BAŞKAYA: Çocukluğunuza dönsek en çok neyi özlüyorsunuz?
MEHMET ÇALIŞKAN: Şimdiki gibi futbol sahaları yoktu. Biz mahalle aralarında top oynuyorduk. Aslında çocukluğumu yaşadığım söylenemez ama. Halen oynamak isterim. Benim bisikletim vardı ama doğru düzgün yol yoktu. Şimdi bisiklet yolları var. Uçurtma uçururdum. O çok güzeldi. Şimdi o da pek kalmadı.
MUKADDES BAŞKAYA: Sizce istediğiniz yere geldiniz mi? Bundan sonrası için hedef nedir?
MEHMET ÇALIŞKAN: İçinde bulunduğumuz işi doğru, düzgün yapmak en büyük hedefimiz. Bunu yapacağız ki, sonra başka işler yapacağız. Tekstil, insanın doğumundan ölümüne kadar tüketilen bir olgu. Ürünler değişim gösterebiliyor. Sürekli öğrenme içindeyiz. Değişimi yakalamak ve takip etmek lazım.
MUKADDES BAŞKAYA: Son olarak eklemek istediğiniz ne olur?
MEHMET ÇALIŞKAN: Sektöre damga vuran duayenlerimizi buradan anmak isterim. Sektöre emek vermiş insanlar Ali İhsan Kasapoğlu, Esat Sivri, Besalet Küçüker, Nevzat Özel, Allah Rahmet eylesin.
MEHMET ÇALIŞKAN İLE YAPILAN BU ÇOK ÖZEL RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
0 Yorum