EKONOMİ

BAKKAL DÜKKÂNINDAN CAM İMPATORLUĞUNA

BAKKAL DÜKKÂNINDAN CAM İMPATORLUĞUNA
Yayına başladığı günden bu yana gündem yaratan programları ile Denizli’de ses getiren Denizli Metropol, yepyeni bir programı daha hayata geçirdi. Arif Zor ile “Nasıl Başardım?” programı başladı... İlk programın konuğu Uğurlu Oto Cam Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Duman oldu. Duman, bir bakkal dükkanıyla başlayan şimdilerde ise bütün dünyaya oto camı satan bir sanayi devine nasıl dönüştüklerini Arif Zor’a anlattı. 

ÖZEL HABER
1 Haziran tarihinde test yayınlarına başlayan 20 Temmuz’dan bu yana ise farklı formatı, canlı haber bültenleri ve canlı yayın ve programlarıyla Denizli’de gündem yaratan Denizli Metropol yepyeni bir programı daha siz Denizlililerle buluşturdu.

On beş günde bir Pazartesi akşamları saat 21.30’da Denizli Metropol’de yayınlanacak olan Arif Zor ile “Nasıl Başardım?” programının ilk bölümü yayınlandı. Denizli’de iş dünyasının önemli değerlerinin kendileriyle ilgili bilinmeyenleri ve başarı hikayelerini anlattığı ve Denizli Metropol Kurucusu Arif Zor’un hazırlayıp sunduğu çekimlerini ise Denizli Metropol Prodüksiyon’un yaptığı “Nasıl Başardım?” programının ilk konuğu Uğurlu Oto Cam Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Duman oldu.

İŞTE O ÇOK ÖZEL RÖPORTAJ:

ARİF ZOR: Denizli Metropol iş dünyasının sesi olmaya devam ediyor. Bugünde yeni programımızla sizlerle birlikteyiz. Nasıl Başardım? Programı 15 günde bir sizlerle olacak. Bu programda Denizli’nin değerlerinin başarı hikayelerini kendilerinden dinleyeceğiz. Onlarla ilgili bilinmeyenleri sizlerle paylaşacağız. Ve ilk programımızın  konuğu Uğurlu Oto Cam Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Duman… İrfan Bey programımıza hoş geldiniz…

İRFAN DUMAN:  Merhabalar. Ben söyleşimizin hemen başında sizin yönetiminizde Denizli Metropol’e, Denizli’ye böyle bir hizmet verdiği için teşekkür ederim. Ülkemizin sizin gibi değerli insanlara ihtiyacı var. Nereden nereye geldik? Bunu gençlerimize anlatmak için çok güzel bir program düşünmüşsünüz. Bu anlamda size ve tüm ekibinize çok teşekkür ediyorum.

ARİF ZOR: Firma olarak 50. Yılınızı kutluyorsunuz. Bu anlamda bizde sizi tebrik ediyoruz. Sizi tanıyarak başlayalım isterseniz söyleşimize…

İRFAN DUMAN:  Ben 1953 yılında Çal’ın Akkent Kasabası’nda dünyaya geldim. İlkokulu bitirdikten sonra babam beni sanat enstitüsüne gönderdi. Rahmetli Babamın ufku çok genişti. Ortaokulu orada okudum. Yarıyıl torna tesviye, diğer yarıyılda ise marangoz bölümünde hem okudum hem çalıştım. Ellerim; alet edevatı tutmaya alıştı. Tertip ve düzeni gördük. Daha sonra Isparta Teknisyen Okulu’na gittim. Mezun olduktan sonra babamın yanında kardeşim Muharrem ile birlikte cam işi yapmaya başladık. Sanayi çarşısında camı kırılan araçlara cam takıyorduk.



ARİF ZOR:  Babanız Sadık Duman terzi ustasıydı. Terzilikten cam işine nasıl geçiş yaptınız. O yılları ve bunun hikayesini bize anlatır mısınız?

İRFAN DUMAN:  Babam çıraklıkla mesleğe başlayarak, sürekli öğrenerek terzilikte ustalığa kadar yükseliyor. İşinin peşini hiç bırakmıyor. Bisikletiyle çevredeki diğer usta iyi terzilere giderek, eğitim alıyor. Daha iyi nasıl terzilik yapabilirimin peşine düşüyor. Bir iki meslek daha değiştiriyor sonra. Dedem Rahmetli, amcalarımla ortak iş kurduruyor babama. Otobüs işletmeciliği yapıyorlar. Ardından otobüs işletmeleri lav edilince değirmencilik işine giriyorlar. Biz sülale olarak yapımız ticaretle yoğurulmuş. Bizde tarla, arazi yoktu. Ticaretle geçinirdik. Ticarete yatkınlığımız dedemden gelir. Çal Akkent’ten hayvan sırtında buğdayla, 1.5 saatlik mesafede Büyük Menderes’in üzerinde kurulu değirmenlerimiz vardı. Fabrika gibiydi. Aldığımız ilk yıl para kazandık. İkinci yıl köylere elektrik geldi. Motorlu değirmenler hizmet vermeye başlayınca vatandaşlar onca yolu gelmek yerine bulundukları yerlerde buğdayları öğütmeye başladılar. O zaman sıfıra indik. Değirmenlerin konum olarak yerleri arazileri hiçbir işe yaramaz. Uçurum olan yerlerde kurman gerekir. 30 – 40 metre yükseklikten değirmenin dönmesi gerekiyor. Orası değer kazanmadı tabi ki. Sonra bakkal dükkanı açtık. Babam bakkalcılık yaparken, dükkanda düz camda bulundurmaya başladı. Köyde camı kırılan evlere ölçü alıp takardı.    

ARİF ZOR: Buna cam sektörüne giriş yapmanızın ilk günleri diyebilir miyiz?

İRFAN DUMAN:  Tabi diyebiliriz. Camlar naylon poşetlerle kapatılırdı. Cama yakınlığı vardı babamın. Sene 1965’di. Hem cam hem bakkal işi yapıyorduk. Ben Denizli’de okuyordum. Kardeşim Muharrem’de geldi Denizli’ye. Babam “Denizli’ye taşınalım. Ticarete orada devam ederiz” dedi. Babamın tanıdıkları Denizli Ticaret Lisesi karşısına kantin açma konusunda babama fikir verdiler. Şimdi bir işe girmeden önce nasıl fizibilite çalışması yapılıyorsa, babamda bu fikir üzerine gidiyor Denizli Ticaret Lisesi’nin olduğu caddeye ve 13-14 saat boyunca okul civarında oturuyor. Gözlemliyor. O caddede ne oluyor. Kimler geliyor, kimler gidiyor. Bakıyor. Okul açıkken bir hareket var. Okul akşam kapandıktan sonra ne gelen var ne giden. Babam  “Benim köydeki bakkal dükkanım çok daha iyi çalışıyor. Biz bununla geçinemeyiz” diyor. Köydeki bakkalımız gün boyu çalışır, akşam yatsı namazından çıkanlar evine şeker-çay, erzak alırlardı. Babam bu işten vazgeçiyor ve Sanayi Çarşısı’nda oto cam işi yapmaya karar veriyor. Otobüsçülük yaptıkları dönemde otobüsün camları kırıldığında Aydın’da değiştirmeye giderlerdi. Oradan da bir aşinalığı var cam işine. O zamanlar iş şartları sıkıntılı Türkiye’de. Ama babam sabretmeyi ve ticareti biliyor ve zamanla olacağını düşünüyor. 40 metrelik dükkanda 10 yıl perakende çalıştık. Ben ve kardeşimde işe dahil olduk. Bu iş devam ederken, Şişe Cam’ın oto camları üreten fabrikasının Ege Bayiliğini yapmaya başladık. 10 senede hem toptan hem perakende satış yaptık. 20 yılımız böyle geçti. Makine teknisyeni ve üretime çok meraklı olmamdan dolayı, yaptığımız işin sanayisine bir kenardan bulaşalım düşüncesi oluştu.

ARİF ZOR: 1971 yılında çekilmiş bir fotoğrafınız var. Bir üç tekerlekli motorla çekilmiş. Bunun hikayesi nedir acaba?

İRFAN DUMAN: Arif Bey bir slogan vardır “Reklam yapanların parasını reklam yapmayanlar öder” diye, biz bu slogana tüm aile inandık. 1971 yılında, işyerimizi Sanayi Çarşısı’nda kurduğumuz dönemde, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramıydı. Bayramla ilgili geçit töreninin sonunda askerler ve öğrencilerin ardından firmalar geçit törenine katılır. Halen yapılıyor. Bizde Denizli bizi duysun, görsün diye o bayrama katıldık. Ben o motorun üzerindeki yazıyı kendim okulda hazırladım. Onu hazırlatacak paramız yoktu. Bir üç tekerlekli motogüzi kiraladık. Adını unutmam Bayram Usta vardı ondan kiralamıştık. 35 lira vermiştik. Bayramdan sonrada o arabalar Denizli’nin içinde tur atarlar. Bizde önemli caddelerden geçtik. Uğurlu Oto Cam’ın varlığını 1971 yılında insanlara göstermeye başladık. Sanayi Çarşısı’nda araba camlarının takıldığını insanlar öğrendi. Biz böyle her yılbaşında önemli günlerde evimizde reklam için toplanır dizayn ederdik. Otobüsler için takvim yapardık. İşimiz böyle yürüdü gitti.    

ARİF ZOR: 40 metrekare ile başladınız, nereden nereye?

İRFAN DUMAN:  Sanayi Çarşısı’nda 40 metrekare yeri işletebilmek o dönem çok büyük başarı. Sen Çal Akkent’ten gel, 40 metrekare yerde, paran yok zaten, içine cam bile koyamıyorsun. Ama babamın sabrıyla iş bu hale geldi. Şimdi 50 bin metrekare arazi üzerine kurulu bir tesiste üretim yapıyoruz. Şimdi ekonomistler söylüyor. “Bir planın varsa fabrika kurmak için, 10 bin metrekare arsa hedeflediysen, bunu 10’la çarp 100 bin metrekare yer al” diyorlar. Bu söyleme çok büyük hak veriyorum. Şu an bulunduğumuz bu alanı aldık. Feridun Alpat öncülüğünde Denizli OSB hayata geçti. Burası kırsal bir yerdi. Hiçbir şey yetişmiyordu. Organize Sanayi için bulunmaz bir yerdi. Bende Feridun Alpat’tan yer istedim. “Burası 20 dönüm, burayı al” dedi. Ben “20 dönümü ne yapacağız Feridun Ağabey” dedim. “40 metrekarede çalışmışız. Ben 20 dönüm yerde ne yapacağım” dedim. Bize burayı tahsis ettirdi ve üretime başladık.



ARİF ZOR: Burada o dönem al-sat mı yapıyordunuz. Yoksa kendiniz mi üretiyordunuz?

İRFAN DUMAN:  İlk zamanlar alıp satıyorduk oto camlarını. Kayseri, Ankara ve İstanbul’dan toptan alıyorduk. 10 sene bayiliğimiz çok iyiydi. Fakat biz hemen atılırsak piyasaya ‘cam üreteceğiz’ diye, bize mal vermeyi keserlerse sıkıntı yaşarız diye düşündük. Bir oto cam fabrikasının kurulmasından sonra 6-7 yıl geçirmesi gerekiyor. Bu iş kalıp işi. 80’li yıllarda Rahmetli Özal’ın Avrupa’daki ikinci el arabaları serbest bırakmasıyla ülkenin her yerinde değişik model arabalar piyasaya girdi. Daha önce birkaç model vardı. Bunu üretmesi kolaydı. Kalıp belliydi. Sipariş bile almaya gerek yoktu. Yüklüyorduk arabaya il il satıyorduk. Türkiye’de araba çeşidi çoğalınca taşradaki perakende camcının bu kadar çeşidi dükkanına koyması, hem parasal hem fiziki yönden mümkün değildi. Denizli’nin en büyük iyiliklerinden birisi, Denizli’ye gelen bütün otobüs işletmeleri mutlaka tüm illere uğruyordu. Biz mesela Diyarbakır’dan cam isteniyor. Biz otobüse verirdik camları. Otobüste muavinin ve şoförün yattığı yere koyuyorduk. Muavinle götürmesi v kırılmaması için rica ediyorduk. Günde 40 – 50 cam göndermeye başladık. Takibi zordu. Bu iş nasıl olur? Almanya Duesseldorf’ta büyük bir cam fabrikası var. Oraya sistemi görmeye gittik. Türkiye’ye araba çeşitleri de oradan geliyordu. Almanya’daki fabrikaya bayilik almaya geldik dedik. Diğer türlü bizi kabul etmeleri mümkün değil. Depoyu geziyoruz. Günlerden Salı. Hiç hareket yok. Sorduk “Bugün bayram mı tatil mi niye böyle”? “Bizde saat 15.00’den sonra başlar yoğunluk. Siparişler saat 15.00’e kadar alınır. Araçların gidiş hattına göre dizayn edilir. Saat 15.00 – 17.00 arası yükleme yapılır” dediler. Türkiye’de ekmek ve gazete nasıl dağıtılıyorsa, o sistemle piyasadaki cam satanlara tek tek götürüyorlar. Biz anladık ki bu iş böyle çözülecek. Depo büyük bir yerde olacak ve cam fabrikası perakendecinin ayağına gidecek. Döndük Türkiye’ye. Toplantı yaptık. Bu sevkiyatları yetiştirmek için Türkiye’de en az 7 tane depo kurmamız gerekiyor kararı çıktı toplantıdan. 90’lı yıllardı. Samsun’dan başladık depoları kurmaya. Yer aradık depo kurmak için. Depoların bölge bölge kurulması için çabaladık. Perakende camcıları bölge bölge ayırdık. Sabah depodan çıkan araba dönecek ertesi gün için yüklemeye gelecek. Hepimiz bu işe sağlıklı baktık. O dönem mesela Antalya – Alanya hattına cam gidiyor. Ya 15 günde bir gidiyor. Ya da otobüsle gönderiyoruz. Yeni sistemde ise her gün bizim aracımız sipariş olsa da olmasa da her gün Antalya – Alanya’ya gitti. Ama yol boyunca tüm perakende camcılara uğradı. Pazarlamacılarımız Dinar’dan başlıyor, Alanya’ya kadar gidiyor. Muğla tarafında da yaptık bu uygulamayı. Pazarlamacılar önce karşı çıktı. Üç ay sonra camlar servisle kendini kurtarmaya başladı. Şimdilerde ise Türkiye çapındaki 7 depomuzdan ülke çapındaki 650 perakende camcıya her gün gidiyoruz. Çünkü ertesi güne yeni cam siparişi alınıyor. Artık araç çeşidi de fazla. Böyle yürütüyoruz.        

ARİF ZOR: Bu 7 depo nerede acaba?

İRFAN DUMAN: Samsun, Diyarbakır, Konya, Adana, İstanbul, İzmir ve Denizli’de depolarımız. Bunlar 150 kilometre çapta hazırlanmış depolar. 650 perakendeciye bu depolarla ulaşıyoruz. Depoları illere böldük, her gün turları düzenliyor ve camları yerlerine ulaştırıyorlar.    

ARİF ZOR: İhracat yapıyor musunuz? İlk ihracatınızı ne zaman yaptınız?

İRFAN DUMAN:  Üretime girdiğimiz dönem araç sayısı fazlalaştı. Oto camı üretimi yetmiyordu. Dışarıdan ithal ediliyordu. Araç çeşidi artınca iyice yetişemez olduk işlere. 5-10 yıl geçtikten sonra Azerbaycan’dan müşteriler geldi. Otobüsle geldiler. Otobüsün koltuklarını sökmüşler. 15 gün beklediler. Camları ürettik. Sonra otobüse yükleyip götürüyorlardı. Oralarda da ekonomi gelişmişti o zamanlar. Bizim iş orada tuttu. Kendimizde perakendeden, işin mutfağından geldiğimiz için müşterilerimizi üzmüyorduk. Çünkü işi biliyoruz. Sonra bizim ihracatımız artmaya başladı. Camımız piyasada kabul gördü. Saraybosna, Almanya gibi yerlere ihracat yapmaya başladık. Bugüne dönersek, 33 ülkeye ihracat yapıyoruz. 45 bayiye cam veriyoruz. Dünya çapında isim yaptık. 20 -25 yıldır ihracat anlamında çalıştığımız müşterilerimiz var. şimdi yüzde 33 ihracat yapıyoruz. Amacımız yatırımlarla bunu yüzde 45’e çıkartmak.

ARİF ZOR: Bir bakkal dükkanında cam satmayla başlayan hikayeniz şimdi 33 ülkeye yaptığınız ihracat ve ülke çapındaki müşterilerinizle sektörde lider konumdasınız. 50 yılı geride bıraktınız. İlk yaptığınız ihracatı hatırlıyor musunuz?. Nasıl bir heyecandı?

İRFAN DUMAN:  İlk ihracatımızı Azerbaycan’a yaptık. Onlar gelmeden önce siparişleri fiyatlandırdık. 15 gün üretim sürdü. Fabrikanın önünde Azerbaycan’dan gelen otobüs bekliyor. O günleri hiç unutamam.  Bir günde yükledik. Çok büyük heyecan duyduk. Dövizle mal satıyorduk. 35 bin Dolarlık mal alıyorsa otobüs, o para o zaman için çok büyük paraydı Türkiye şartlarında. O dolarları sayarken, duyduğumuz haz çok büyüktü. Şimdiki gibi online ödeme sistemi yok. Şimdi parayı görmeden bankaya gidiyor. Bizzat sayıyorduk. O parayı sayarken aldığınız zevk ve huzur insanı diğer işler içinde kamçılıyordu.

ARİF ZOR: Üretiminiz sadece Denizli’de mi? Yoksa diğer ülkelerde de var mı?

İRFAN DUMAN:  Üretimimiz Denizli’de. Mevcut yerimiz üç yılda bizi taşımaz oldu. 5 bin metrekare bir yer daha aldık. Biraz daha ileride Honaz yolu üzerinde 24 dönüm bir yer derken, o da şimdilerde yetmiyor. Çardak OSB’den de yer aldık. Yeni amacımız ise orayı canlandırmak. İşi yürütürken, kademeli büyümemiz bizi biraz zorladı. Fabrikalar arası transfer, gel git götür. Çok büyük masraflara yol açıyor. Fizibiliteyi uygulamak lazım.  

ARİF ZOR: Oto cam üretimi anlamında Dünya pazarına hakim olan 4 firmadan birisiniz. Denizli’den böyle bir firma çıkması gurur verici.

İRFAN DUMAN:  Önce müşterilerimize Denizli’de de oto cam üretiliyor olduğunu öğrettik. Çünkü herkes İstanbul Ankara’yı biliyordu. Azerbaycan’a fuara gittik Rahmetli Babamla. Camlarımızı sergiliyoruz. Şimdi bayiliği devam eden müşterimiz “Ben sizi arıyordum. Camlarınızı görüyordum. Denizli’de bu işin yapıldığını bilmiyorduk, hiç aklımıza gelmemişti” dedi. Denizli’de bunun yapıldığını tüm Dünyaya öğretmek için büyük zaman ve çaba harcadık.

ARİF ZOR: Oto cam üretimi çok hassas. Camların üretimi ile ilgili neler söylersiniz? Özellikleri ne? Türkiye ve dünya standartları da çeşitlilik gösteriyor çünkü.

İRFAN DUMAN:  Biz oto camı üretirken, o dönemde ön camları dahi temperli yapıyorduk Tofaş 131 çıkarıyor ön camları temperli. Yollar mıcırlı, öndeki arabanın tekeri atıyor taşı ve camlar kırılıyor, tuz buz oluyor. Bu bir imkan meselesi tabi. Ülkenin imkanı olması gerekiyor. Aslında ön camların lamin olması lazım. İki cam arasında plastik bir madde ile yapıştırılması gerekiyor. Şimdi tüm araba fabrikaları montajdan mikalı yapıyorlar camlarını. Kırıldığında, taş geldiğinde çatlatsa bile cam dökülmüyor. Avrupa’ya açıldığımızda TSE Belgemiz vardı. Başka belgemiz yoktu. Avrupa’ya cam satmak için Finlandiya’dan bir standart belgesi satın aldık. Tüm ürettiğimiz camları denetliyorlar. Bütün ürünlerin Avrupa Standartları Belgesi’ni aldık. Bütün ürettiğimiz camların üzerinde bu belge yazılıdır.  Yurt dışında E-17 belgesini gören “tamam” diyor “Bu cam kaliteli”. Türkiye’de montaj yapan fabrikalara cam vermeye başladık. Karsan, Man ve BMC’ye cam veriyoruz. Üzerlerinde bizim markamızı görürsünüz. Biz firmalara kalitemizle kendimizi kabul ettirdik.



ARİF ZOR: 80’li yıllarda Denizli’de başlayan sanayi hamlesi ve ihracatın başlamasıyla birlikte, Denizli özellikle tekstil sektöründe bir marka yaratamadı. Hep fason çalıştı. Siz ise Uğurlu markasını bir Dünya markası haline getirdiniz. Bununla ilgili neler söylersiniz?

İRFAN DUMAN:  Bizim İngiltere’de İngiltere içinde cam satan bir bayimiz var. İngiltere’de otobüs üreten bir fabrika geliyor. Bizden cam istiyor. Oradaki bayimiz biz bu otobüs firmasına cam verirsek bize darılır mı diye sordum. Aradık bayimizi ve “İngiltere’den otobüs firması bizden cam istiyorlar ne yapalım” dedik. “Tabi ki verin” dediler. Montajda arabaların üzerinde bizim camların markasının olması onun satış işini kolaylaştırıyor. Tabi markalaşmanın çok büyük faydası var. Tutturmak zor ama markalaşmanın önemi büyük. Tüm sanayici arkadaşlara markalaşmalarını öneriyorum. Başardıktan sonra o marka aranıyor. Biz şimdi o konumdayız. Üretim için markalaşmak şart.

ARİF ZOR: Tencere kapağı üretiyorsunuz. Bu sektöre geçişiniz nasıl oldu?

İRFAN DUMAN: İyi bir noktaya parmak bastınız. Oto cam işindesiniz. Tencere kapağı nereden çıktı? Bursa’da bir firma yapıyordu bu işi. Bu iş lükstü. Tencerenin dış paslanmazı yurt dışından ithal ediliyor. Biz tencere kapağı yaparak, bunun ithalini azaltmış olduk. Biz üretime geçince firma kapak için harcayacağı para ve zamanı tencere üretimine harcadı. Üretimi arttırdı. Bu cam deniz kumu. Sağlıklı bir ürün. Türkiye ekonomisine büyük bir faydamız oldu bu işe girmemizle.

ARİF ZOR: Emsan’la çalışmaya başladınız bu işle ilgili. O dönemi bize anlatır mısınız?

İRFAN DUMAN:  Bursa’da bir firma yapıyordu bu işi. Cem Tencerelerine çalışıyordu. Sadece o fabrikaya veriyordu. İyi paraya satıyorlar. İş lüks. Emsan yapmak istiyor cam kapak işini. Bursa’daki firma Cem Tencerelerine zor yetiştiğini söylüyor. Emsan’da satın almaya bakan sorumlu araştırmaya başlamış bunu kim yapar diye. Çok sıcak bakan olmamış işe. Bizimle de görüştüler. “Cem Tencereleri yapıyor. Bizde yapmak istiyoruz. Çetin Demircioğlu, bu işin Denizli’de yapılmasını istiyor” dedi. Ben mühendisimize döndüm sordum, “Yusuf Bey bunu yapabilir miyiz” diye. “Yaparız” dedi. Tabi bizim için farklı bir sektör. Peki, piyasada kendini kabul ettirmezse, sıkıntı yaşarsak ne oluru düşündük. Sonra ben döndüm Kemal Bey’e “Tamam söyleyin Çetin Bey’e biz bu işi yapacağız” dedim. Başladık Emsan ile çalışmaya. Sayılar artmaya başladı. Emsan 100 tencere yapıyor, biz 500 tencere kapağı yapıyoruz. Sonra dışarıya da çalışmaya başladık. Bu iş tuttu. Tencereciler üretimi ikiye katladı. Cam kapak bir değişim yarattı. Şu anda o işle ilgili 200 çalışanımız var. Aylık 900 bin üretim kapasitemiz var. Bunu 1.5 milyona çıkarmak istiyoruz.

ARİF ZOR: Cam her yerde kullanılıyor artık. Cam sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?

İRFAN DUMAN:  Ben Türkiye’nin dışa olan borcunun ödenebilmesi için cam sektörünün çok desteklenmesini istiyorum. Bunu hep söylerim. Hammaddesi deniz kumu. Bunu Trakya’da düz cam fabrikası pencere camı şekline dönüştürüyor. Türk işçisi ve Türk elektriği ile yapıyor bunu. Biz Türk Tırları ile biz bunu Denizli’ye getiriyoruz. Burada Türk işçisi ile şekillendiriyoruz. Türk Tırları ile yurt dışına sevk ediyoruz. Hammaddesi kendimizin. İşçilik, nakliye Türkiye’nin. Yurt dışından ithal gelen hiçbir şey yok. Hepsini biz Türkler yapıyoruz. Bu iş çok geçerli ve yapılması gereken bir iş. Ülkemizin bu tür işlerde ihracatını büyütmesi gerekiyor. İthalat ihracat açığını yenmemiz için cam cam cam… Cam giydirme binaları görüyorsunuz. Şimdi havuzlar cam yapılıyor. İçinde yüzenleri görüyorsun. Biz pandemi döneminde yarım daire camlar yaptık. Restoranlar satın aldı. Her kişinin önünde bir cam var. yemek yerken maskenin yaptığı görevi yapıyor.

ARİF ZOR: Uğurlu; 50 yıllık bir süreç… Yarım asırlık bir başarı. Buradan ne söylersiniz bununla ilgili?

İRFAN DUMAN: Bizim yaştaki sanayici arkadaşlarımız hep söyler “Tırnaklarımızla kazıya kazıya geldik?... Ülke savaştan çıkmış. Babam Rahmetli 4 yıl askerlik yapmış. Yokluk ve perişanlık var ülkede. Paraları yok. 40 metrekarelik bir dükkanla başlanmış. Geliştirmeye çalışılmış. Biraz da Rahmetli Özal’ın teşvikleri de etkili oldu. Bizim çocuklar biz gibi çok fazla para sıkıntısı görmeden tırnaklarıyla gece gündüz çalışmadan projelerle iş yapacaklar artık. O zamanlar Denizli’de üç banka vardı. Şimdi onlarca bankanın 65 tane şubesi var. Bir sanayici eskiden binasını kredi ile yapıyordu. Çok riskler içinde yapıldı işler. İşi bozulan arkadaşlarımız da oldu. Çünkü yoktan var ediyorsun. Denizli şimdilerde çok güzel bir yerde. Başka iller gibi sokaklarda gençler arasında olaylar kavgalar olmuyorsa, işte bu fabrikalardan dolayı. Herkes işinin peşinde. 825 personelimiz 3 vardiya çalışıyor. Bütün gün çalışıyor. Dinlenmeye vakti az. İşle birlikte bu tür işlerde önlenmiş oluyor.

ARİF ZOR: 50. Yılınızı bizde Denizli Metropol Ailesi olarak kutluyoruz. Nice yıllara… Buradan son olarak Denizlililere, genç nesle, sürücülere herkese mesajınız ne olur?

İRFAN DUMAN:  Babam rahmetlik vefat ettikten sonra cüzdanından kendi el yazısıyla bir not çıktı. Şöyle yazmış: Ey yetişen gençlik. Bunu torunlarına diyor. Biz buraları, fabrikaları kurduk. Bunları yaşatacak olan sizlersiniz. Eğitiminizi yüksek isterim. Altına imzasını atıyor. Biz bu kâğıdı bulduk. Ben babamın bu görüşlerine yüzde yüz katılıyorum. Üretimsiz yaşanmaz. Üretim olursa insanlar huzurlu olur. “Ben üniversiteden çıktım. Masa başı iş isterim” demesin, bunu düşünmesin gençler. Bu sıkıntı var ne yazık ki. Makina başında çalışacak genç bulamıyoruz. Bu söylediğimiz yollardan gidilirse başarmamak imkansız. Her yıl nüfus 1 milyon artıyor. Araçlar artıyor. Her şey çoğalıyor. Üretimin daha da artması lazım. Gençlerimizde üretim üretim üretim demeli.  

UĞURLU OTO CAM YÖNETİM KURULU BAŞKANI İRFAN DUMAN İLE YAPILAN BU ÇOK ÖZEL SÖYLEŞİNİN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ…
HABER MERKEZİ

HABER MERKEZİ

0 Yorum

Yorum yaz

fixed-whatsapp-icon